- 1539 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ADRESİ BELLİ MEKTUPLAR
Adını koymayalım demiştik...
Önce devrik imgelerimizde boğulup, şiirler gönderdik birbirimizden habersiz ve adressiz;
İlk tutuşması ellerimizin diyerek...
Yüreğime düştüğünden habersizken mevsim, cevabını henüz kimsenin bulamadığı sorularda boğulduk, nedensiz; İsim ararken yeşillenmesine yüreklerimizin…
___ biz ısrarla adına mavi dedik ama kırmızı yazdık sevdayı…
Kimi zaman erguvan rengi denizlerde aradık, ay tanrıçasının mahcup ellerini / bulamadık.
halbuki şefkatini cebinde saklıyordu zaman bizden habersiz
kimi zaman bir türkünün kanayan yarasına ortak olduk. Türkünün haberi yoktu merhem oluşumuzdan Ve isteyip istemediğini bile sormadık. Kan döken yarasına ozan’ in.
_____biz ısrarla adına mavi dedik ama eski bir tuvale çaktık resmini sevdanın...
Çok Sonra bulduk şehrin kaldırımlarında sek sek oynayan çocuksu öpüşme özlemlerimizi.
Siyah beyaz olmalıydı illa ilk eriyişimiz dudaklarımız da derken yaşanası an; kartpostalın prangasına şiir olduk.
Kar altında büyüyen bir şehrin, sessiz kalabalığında diz çöken yüreklerimiz, daha önce yazılmamış senaryoların oyuncusu oluverecekti. Bacaklarımızın titremesi boynumuzdan dökülen incileri olacaktı aşkın. / Oyun gereği…
Ve gece toplayacaktı yerlere saçılan sevişmelerimizi.
Sabaha hiçbir söz kalmayacaktı yıldız artıklarından başka.
Ve biz ağlayacaktık.
Gün
Yüzüme battı / ağır/kan revan
Yor beni sevdiceğim
Koş beni ağularına hüzzamın
Duvar dibine çökert yüzümü
Ellerimi gebe bırak kadehlere
Her defasın da seni içeyim /hasret/sabırsız çocuk
Sen
Eylül diyordun
Zemheri bakışlım/kadınım/kor yüreklim
Bense
Eylül ü emzir diyordum / ağlarken ayrılığa
Saçları yüreğime arsızca dolanan kızım diyordum…
Ne seni geçebildim düşlerimden
Ne sarısını saçlarının
Mülteci aşklarım oldun/(uz)
Mutluluğa sırt dönmüş karası sevdanın
Gelip beni mi buldunuz…
Sonra;
Eylül özlemlerimizi verecektik toprağa ellerimizle. Çırılçıplak ve aç.
Ben sana küsecektim, Sen bana ana avrat küfredecektin.
Ellerimizde kazandığımız zaferlerin kıyameti, Paçalarımıza bulaşan mor renkli yitikliğimize sarılacak, acılarımızı eskitecektik artık.
Ta başından belliydi aslında;
Biz bunun adını koyamayacaktık.