- 748 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
O SEVGİMDİ ŞİMDİ KENDİNDEN UTANAN!..
VE
O SEVGİMDİ ŞİMDİ KENDİNDEN UTANAN!
OYSA
BİR TANEMDİN BİR ZAMANLAR!
Sana bir tanem diye hitap ederdim hep. Çünkü benim için ne ifade ettiğini adlandıracak yegâne kelime buydu. Yaşamıma anlam veren tek kişi olduğun gibi, yaşamımdaki tek güzellik de sendin.
Mademki kulağına hitap edemiyorum, o halde gözlerine ulaşmayı denemeliyim. Sanırım bu daha bir kolay olacak. Sana ulaşmak, seninle olmak, seni yaşamak, seninle yaşamak, yaşamımdaki en büyük zorluk. İmkânsız çünkü!
Bundan böyle sana, en çok özlediğim saatlerde yazılmış mektuplarım, gerçek duygularımdan oluşan, aşkımın büyüklüğünü, sevgimin yüceliğini yansıtan, şiir diye adlandırdığım dizelerim, seninle, fakat tek başıma yaşadığım düşlerden oluşan öykülerimle ulaşmaya çalışacağım. Mademki seni yaşayamıyorum, hele ki sensiz hiç yaşayamıyorum, o halde kalem ve kâğıtla yaşayacağım görkemli beraberliğimizi. Her gün, her an yazacağım. Sana yazdıkça, kısmen de olsa seninleymişçesine rahatlıyorum!
Yılların faturasını hep bana çıkartıyorsun. Sorumlusu ben değilim. Muhakkak ki sen de değilsin. Olmaması gerekenlerin olmuş olmasının suçu bizde değil. Bildiğimiz ve suçladığımızın dışında, özde erdemine inandığımız sevgimizin yarattığı dayanılmaz özlemde aramamız gerekiyor sorumluluğu.
Böylesi yüce sevgiye, ender de olsa erişebilenlerin ulaştığı nokta birliktelik olurken, biz bu sevgiye ayrılığı bedel verdik bizim dışımızdaki nedenlerle. Oysaki salt iç dürtülerin tatminine yönelik, duyarsız, sevgisiz, ruhsuz bir birliktelik isteği değildi bizimkisi. Aşk da değildi tek başına. Bilirsin ki aşk çoğunlukla geçici bir duygudur. Çok azrak kişiler bu duyguyu sürekli taşırlar yüreklerinde. Aşk bittiğinde, ya her şey biter, ya da aşk yerini sevgiye bırakır. Çünkü aşkın yaşandığı süreç içerisinde, gerçekler de gün ışığına çıkar birer birer. Bu gerçekler ki, ya aşkı bitiriverir, ya da sevgiye dönüştürür. Hele ki, yıllardır aklında ve düşlerindeki kişiye geç de olsa rastlamışsan, aşk bitmediği gibi, yanında sevgiyi de barındırır. Çok ender de olsa böylesi en güzeli, en mutlandırıcısıdır. En değerlisidir. İşte biz bu değere ulaşmış bu güzelliği yakalamıştık. Mutluluktu bundan sonra yaşanacaklar.
Gerçi zaman zaman tatsızlıklar da yaşamadık değil. Ama bunlar bizim uyumsuzluğumuzdan değildi. İnsanlar, köklü değişimler yaşadıkları dönemlerde köklü sarsıntılar geçirirler; bu sarsıntılar da bizi zaman zaman yanlışlara götürdü. Sevginin gücü, bu gibi durumlarda ölçülebiliyor ki biz sevgimizin büyüklüğüyle hoşgörüyle bakabildik, kırılmadık. Sevgi buydu işte. İdolümüze kavuşmuş, düşleri gerçeğe dönüştürmüştük. Varsın sonu olmasındı. Yaşandığı kadarı da güzeldi.
Lâkin süreç içerisinde, zaman zaman yaptığın yanlışların hoşgörü sınırlarımı zorlaması çok büyük acılar yaşattı bana. Bazıları da güçlü izler bıraktı. Yanılmış mıydım yoksa? Zaman zaman, senin yaşamında gelgeç bir sevda olmaktan öte gidemedim zannına kapılıyorum nedense!
Çok geç kalmıştın karşıma çıkmakta, hem de çok, üstelik çok zamansız. Belki de tam zamanıydı. Bilemiyorum. Zaten artık, neyin doğru, neyin yanlış olduğuna da pek kolay karar veremiyorum ya.
Yaşamımda aklımın ucundan geçmeyen, üstelik kınadığım şeylerin benim de başıma geleceğini hiç düşünememiştim. Birçok nedenler, niçinler, acabalar vardı zihnimde. Ve ben hiç birine cevap bulamadığım gibi, iki günlük macera zannına da kapılmıyordum. Hani bir deyiş vardır. -Kişiyi nasıl bilirsin? Kendim gibi!- Ben hiçbir zaman böyle bir şey düşünmediğim ve düşlemediğim için senin de birlikteliğimize bu gözle bakabileceğini hiç ama hiç akıl edememiştim. Benim yaşamımda ne böyle bir şey oldu, ne olmasını düşledim, ne de olabileceğini. Bir gün, bir gecenin sabahına, tamamıyla erkeğe dönüşmüş uyanacaksın, deseler inanırdım da, böyle bir şeye asla. -Büyük lokma ye, büyük söyleme- diye boşuna dememişler. Çok büyük konuşmuşum! Düşünüyormuşum daha doğrusu!
İnan hâlâ inanamıyorum içinde bulunduğum duruma. Kendime yakıştıramıyorum. Çoğu kez de utanıyorum kendimden. Ama elimde değil. Senden kaçmaya çalıştığım her yerde, yine sen çıkıyorsun karşıma. Bana neler oluyor anlayamıyorum? Hele seni hiç! Nedir istediğin? Yapmaya çalıştığın nedir? Hiçbir anlam veremiyorum!
Oysa her şey çok farklı olabilirdi. Karanlıklar içinde yalnız da olsa, mutsuz da olsa, sevgisiz ama acıları da olmayan bir dünyam vardı. İyi kötü yaşıyordum. Bir ışık, bir umut oldu uzanan elin. Kapımı yavaşça aralayıp, sessizce sokuldun dünyama, olmadık düşler kurdurdun, ümit verdin sevecekmişçesine. Hep güzelliklerden söz ettin. Gün geldi, “Bekle, güzel şeyler yaşayacağız” dedin. Gün geldi, “Devlerin aşkı büyük olur. Korkunun ecele faydası yok. Vazgeçmekse zayıflıktır” dedin. Kimi gün de “Gelirim” dedin. Gelmediğin gibi, arayıp özür bile dilemedin kabullenilebilir bir açıklamayla. Ardından da “Bekle geliyorum” dedin yine. Ve yine gelmedin. Ne oldu sana? Niye böylesi değişim?
Oysa çok sevdiğini söylemiştin. Vazgeçemem, unutamam demiştin. Ve biz, başkalarının asla anlayamayacağı, en kutsal bağla bağlıydık birbirimize. Yürekten bağlıydık. Kâğıt üzerinde değildi. Yüreklerimizdeydi bizim imzamız. Kâğıttaki bitebilirdi. Silinebilirdi. Bizim yüreğimizdekini söküp atmak, pek öyle kolay olamazdı. Böylesi bir beraberliği sonlamaya hiçbir merci yetkili de, yeterli de değildi. Üstelik biz, bu sözü bir belediye yetkilisine değil, birbirimize, en önemlisi de Allah’a vermiştik. Şahidimiz de iki insandan ibaret değil. Allah’ın ta kendisiydi. Onun ölümsüz niteliği gibi, bizim sevgimiz de ölümsüzdü. Allah biliyordu bizim birbirimize ait olduğumuzu. Tüm birlikteliklerden kutsaldı. Kutsal kılmasını istemiştik kendisinden.
Biliyorum, artık senden vazgeçemeyeceğimi, sen de çok iyi biliyorsun. Onun için bu tutarsız, onun için bu duyarsız davranışlar. Senin gerçeğinin, içimi acıtıyor olmasına rağmen, yine de seninle yaşanan her şey güzel. Güzel olduğu gerçeğine inat, acının da ta kendisi.
Yine Ankara’da vakitsiz bir akşam yaşıyorum. Yine vaktinden önce karardı sokaklar.
Keşke hiç aramasaydım. O halini, o tavrını hiç görmeseydim. Usumda, o sevgi dolu gözlerinle, sonsuz güzellikteki gülüşünle kalsaydın. Ne kadar yıktın beni bu gün.
Tüm umarsızlığıma rağmen; içimde hep bir gün arayacağın umudunu taşıdım, günlerce her telefona sen diye koşarak.
Hani senin bir tanendim. Özlüyor, istiyordun beni. Hani bir gün görmesen deliye dönüyordun. “Her an yanımda olmalısın; nereye gidersem gideyim, nerede olursam olayım, hep yanımda, yanı başımda olmalısın” diyordun. Ne oldu sana, seni kim değiştirdi? Hani sen de seviyordun bitimsiz özlemlerle. Hani düşlerimiz vardı yaşanılası! Güzellikler vardı paylaşılası! Öyle söylemiş, öyle söz vermiştin. Mutluluklar getirecekti gelen günler. Ne oldu sana? Seni kim değiştirdi?
Aklıma ne zaman takılsan, sıra dışılıklar gelirdi ardından. Kimselerin yaşamadığı aşkları yaşayacaktık doludizgin, sınırsız, tek düzelikten arınmış. Benim sana yasak, senin ise bana günah oluşun gerçeğini unutmuşlukla!
Sensizlikten yoruldum! Özlemekten yoruldum! Öyle çılgınlıklar geliyor ki aklıma! Önce, telefonlarımı değiştireceğim, sonra adresimi. Öldüğümü bile bilmeyeceksin, bunlar yetmeyip dünyamı değiştirdiğimde.
.......
Hiçbir ayrılık, beni böyle zedelemedi.
Kimi eceldi,
Kaderdi kimi,
Çaresiz boyun eğmeliydi!
Seninki!..
SENİNKİ DÜPEDÜZ KALLEŞLİKTİ!..
YORUMLAR
Yazı okuyorum .Genellikle çevrimdışı.Çok azında çevrimiçi....Buda öyle oldu.
Duygusallığın en üst düzeyde olduğu bir ruh halinde yazılmış güzel bir sesleniş.
Hissettiğinizin ne olduğunu anlamaya çalıştım.
Şimdi duam; Allahım beni sen sev!
Biliyor musunuz insanlardan bu kalleşlikler her zaman gelir.
Allah ım beni sen koru.
Selam ve saygılarımla.
Hiçbir ayrılık, beni böyle zedelemedi.
Kimi eceldi,
Kaderdi kimi,
Çaresiz boyun eğmeliydi!
Seninki!..
SENİNKİ DÜPEDÜZ KALLEŞLİKTİ!..
Ben bu yaşananları bir yerden hatırlıyorum:) okuyanın kendinden birşeyler bulduğu muhteşem bir yazı final de anlatmışsınız sizi hak etmeyn bir sevdaymış..yüreğiniz sevdasız kalmasın sağlıcakal kalın başarılar...
oysa her şey çok farklı olabilirdi...[.ama olmuyor...]
güzel bir yazı tebrikler.