ÖNCE SU
Suyun tarihi insandan çok eskidir yeryüzünde...Bizden önce o vardı. Özgürce dolaştı dünyanın her yerinde hiçbir engelle karşılaşmadan. Milyonlarca yıl kendi serüvenini doğa yasalarının izin verdiği ölçekte belirli bir çevrime göre kusursuz bir düzen içinde kesintisiz yaşadı.
Sonra, yalnızlıktan sıkılmışlık ya da kendi dışındaki dayatmaların bir sonucu olarak artık önlenemez bir değişimin arifesine gelindiğini farketti.Yeni ve karmaşık bir durumun ortaya çıkacağını, farklı bir sürecin uç verdiğini ve devam edeceğini, en baştan tarih bilinciyle tahmin ediyor olmalıydı.
Biyolojik yaşama katkı koymak için büyük bir sorumluluk bilinci içinde hareket ederek, verilen görevleri yerine getirdi. Her fedakarlığı aşkla, yüksünmeden, bir sıra neferi gibi gönüllü kabul etti.
İnsan sözkonusu olunca özveri daha da arttı. En küçük yapı taşlarına kadar insanın oluşumuna katıldı. Adeta içine işledi; mührünü vurdu insana...’Ben’siz yaşayamazsın’ der gibi...
Nitekim öyle de oldu. İnsan, su neredeyse tüm tarihini, medeniyetini orada kurdu, orada yaşadı. Onsuz yapamadı.Karnını doyurması için de su gerekiyordu; diğer gereksinimlerini karşılamak için de..
Savaştı uğruna yokluğunda; yeri geldi ülkeler işgal etti, muazzam ordular kurarak kan dökmek pahasına ;ölümüne seferlere çıktı...
Zorluklarla karşılaştı eksikliğinde...su olmayınca hayat da akmıyordu bunu erken kavradı insan...
Kutsadı onu, nimet saydı; kuraklıkla geçen zaman dilimlerinde duasına durdu; kurban kesti yoluna...
Tanrı huzuruna çıkmadan önce su ile arınmak gerekdi; dinsel bir zorunluluk oldu abdest almak. Öyle ki önce suya el açılıp arınmak, onun verdiği rahatlıkla gidip ibadetini huzurla yaparak arınmaya devam etmek...Su, dinsel ritüelin ayrılmaz bir parçası haline geldi...
Kısacası: Su yoksa, yaşam da yoktu insan da. Çünkü, Tanrı bile su olmadan insanı yaratmaya girişmezdi; hamuru da çamuru da yoğurmak için suya gereksinim vardı. O halde önce su! Hem de temizinden!..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.