oradaydı.. duruyordu.. biliyordum..
Bu saatlerle bir yere varılmaz. Şu an yok. Elimizde şu an kalmadı. Yarını konuşuyor, yarını yaşıyor, düne göbek bağıyla, uçuruma yükseklik farkıyla yürüyoruz, burada, bu yolda.
Bu yol insanın, senin, benim derman dediğimiz midir? Bu gökyüzü, emanet midir? Beni bilmemen, beni tamamlamaman, kuşa bakmaman, rüya görmemen, lanetine ortak aramaman ihanet midir?
Bu yol, yürüdüğümüz, zor yol, zor ışıklar, zor camekanlar, zor ara sokakları olan, bu yol bize muhtaçtır.
, akmadım diyelim, varmadım diyelim, özlemedim ve sormadım diyelim.. sana kapanmadım, dize gelmedim, dizde yatmadım diyelim.. bölünmedim, gitmedim, gelemedim diyelim.. yan yana durmadım, taşlara oturmadım, dalmadım, kum çıkartmadım, anlamadım diyelim.. diyelim… nasıl olsa insan en çok mesaiyi kendini kandırmak için harcar.
Kapılar var. Sen de biliyorsun kapıları,, dağlar var. Sen de biliyorsun dağları. Denizleri sen de geçiyorsun. Ortada hep bir meydan var. O meydanda sen de kendinle buluşuyorsun.. ama yeter mi bir orman için. Ama yeter mi, bir şarkıyla gün geçirmek, soğuk gecenin demirlerine tutuna tutuna gitmek, yuvarlanmak.. sen emanet misin bize.
Sen kan mısın. Sen nesin gecenin bu saatinde. Yastıklara başları koyamamak, dönmek, bir görevi yerine getirmek, saçmalamak, bir hava almak dışarıda. Yastıklara başları koyamamak zor. Zor yol, zor ışıklar.. bu yataklar bize muhtaç.. sabah derin olmayacak su. Çekilecek gölge. Çok sevdiğimiz gölge. Tüm dünyayı sarabileceğini düşündüğümüz gölge. Tarifsiz şeytan. Kibrit çöpü adam. Ateş olmayacak sabah. Ama bir sofra da olmayacak bizi bekleyen. Ben ne olacağım sabah. Neye dönüşecek aramızdaki mesafe..
Uza. Uza önümde. Duvara tırmanalım. Duvarda uzayalım. Duvarda buluşalım. Bir denize dökülemeyeceğiz, bari karada anlaşalım.
Onlar ne olacak sabah.
İçimizdeki ikimiz ne olacak sabah.
emrevr.blogspot.com/