5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1307
Okunma
Uzun zamandır yaz(a)mıyorum sana...
Elbet yazamadığımın sebepleri var...
En başta bu şehir... Bu şehir var ya adamın anasını ağlatır...
Sonra insanlar... Bu insanlar var ya insanlıklarından çıkmışlar...
Kısa kısa nefes alıyorum, usulca kendimi kaldırımların akışına bırakıyorum
Bu arada düşünmek fiilinin ne anlama geldiğine dair kendime bir doktora yapıyorum...
Evet
Yoktun
Yoktum
Yoktuk...
Bir birlikteliğin olabilmesi için iki birey gerekiyordu, biz bu bireylerin biri bile olamazken
Toplarında hep sıfır ederken, cümle sonlarımıza hep üç nokta koyarken aslında yarım kalmışlığın kıyılarında dolaşıyorduk...
İçimizdeki fırtına uğrayıp, selam edip geçip gidiyordu...
Evet
Yaz(a)mıyorum uzun zamandır
Yazacaklarımdan hangi anlam(lar) çıkacak onu da bilmiyorum...
Yorgun sokakların aldığı nefes gibi içime çektiğim sen...
-her çektiğimde biraz daha yoruluyorum sana...
Ardına düştüğüm bu yollarda, sana varmak için çabalıyor(d)um...
Bir Tren yolculuğuna çıkıyorum
Başlangıcı İstanbul’dan olan, Haydarpaşa’dan ve sonu hiç gelmeyecek olan...
Biliyorum Trenleri sevmezsin... Çok gürültülü olurlar ve senin yaşamından daha yavaştırlar...
Bir renk arıyorum
İçine başka hiçbir rengin karışmadığı, saf, duru, taze bir renk
MOR...
Ben MOR’u arıyorum...
Şimdi
Bütün hikaye kitaplarını yakıyorum gözbebeklerinin önünde
Kirpiklerinden alev kapsın istiyorum ve tüm çekiciliği ile yansın yansın yansın...
Ki
Kendi hikayemi kendim yazayım, rengini kendime çalayım, parmak uçlarımla karalayayım bir coğrafyayı...
"Herşey sen, sen varken hep..."
Gökay Birkan SUCAKLI