- 1307 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
YANGIN ÇİÇEKLERİ
İki dağın iki ayrı zirvesindeki yangın çiçekleriyiz biz... Gücümüzü toprağımızı örten karbeyaz örtünün soğuk net ve lekesiz duruşundan alıyoruz. Yangının koynuna sığınan kartanelerinin titreyişinde saklı özümüzdeki anlam.
Bizi anlatmak soğuktan donan elleri sobanın sıcaklığında biran evvel ısıtmak gibidir… Amaç nefes almak ama nefes alırken acı çekeceğini bile bile acele etmektir… Ve acının uçuruma değen kanatlarında atlasın mavi salınışına kafa tutmaktır bir çocuk edasıyla…
Bize susmak, mateme soyunan güzün rüzgarla gönüllü valsi gibidir. Ve beklerken yeni doğumlara, bile bile lades öyküsünün finaline dokunmaktır sessiz sessiz….
Köklerimiz zengin, yapraklarımız yangın, tomurcuklarımız aşk, yarınlarımız güneş güneş, vatanımız uçurumların serseri misafiri rüzgar….
Peki yarınımız…..! ! !
Yarınımız rüzgarın hızına saklanmış, avuçları belirsizliğin kıraç haritasında terlemiş çocuğun ağıdındaki asil ıslaklıktır… Peki bu asaletin ardındaki güç?
AŞK….
Hiç kavuşamadan hep vedalarda salınan iki yangın çiçeğinin aşkı inliyor iki dağın zirvesinde… Rüzgar en kuvvetli esişi bizi birbirimize yağdırmak için yaptı… Zirvelerde beyaz asaletin soğukluğunda ayrı ayrı dağlarda büyürken yorgun köklerimiz, nereden bilebilirdik ki bir rüzgarın şiir şiir değen kanadında mekan kuracağız… Ve nereden bilebilirdik ki birbirimize aşkın en delikanlı duruşunda sözler vereceğiz ilmek ilmek “biz” kilimini dokuyacağız yalnız ve buz tutmuş yapraklarımıza…
Uçurumlarımızın serseri misafiri demiştim rüzgara…
Rüzgarın bizim için her esişi yaşama çıplak dokunmak, inanmak ve aşka soyunmak destanlarının özünü oluşturan sarsılmalara gebe…
Rüzgarın bizim için her esişi köklerimizle beslenen yalancı ve yabancı otların ruhumuzdan, gövdemizden, yapraklarımızdan çıkmasının ve bu çıkışla birlikte damarlarımızın “biz” gerçeği ile dolmasının imzasıdır…
Kırılmış ve kanayan duvarlarımızın aşka ve yarına bakabilme penceresindeki güç anahtarını taşıyan kanatlar tomurcuklarımıza her dokunuşunda mavi goncalarla çevrili duvarlarımızı gelecek bahçesine savurmakta bir ileri iki geri…
Kıraç bahçelerin sarı tozları yapraklarımızı yalnızlığa vedalara boyasa da damarlarımızdaki aşka akan billur ırmak zirvelerimizin haylaz çocuğunu hep umuda koşturacak inanarak ve susarak…
Hani rüzgar senin kokunu beyaz yapraklarıma her getirişinde
_bana sus seni çoğaltacağım biz ülkesinde kendi duygu vatanın olacak derdin…
Hani köklerim vedanın her gelişinde kendi yangınımda kül rengi düşlere soyunurken bana seslenirdin
_ Zamanın kuytularında bir şiir var ona dokun ben ordayım derdin…
İşte bu umut tomurcukları gövdem köklerimde kendi yangınında cayır cayır yanarken mavi bir ırmak oluyor akıyor toprağıma yaşam yaşam…
Uçurumlarımızın serseri misafiri rüzgar bir gün son bir defa esecek maskelerin bencillikle tıkadığı damarlarımıza… Ya köklerimiz bu esişle kendi yangınında kül rengi düşlerin gerçeğe ulaşamayan yetim umudu olarak kalacak… Ya da benim cılız bedenimi senin yaşama sevinci ile beslediğin köklerine savuracak…
Yangınım, sebebim, sessizliğimdeki çoğul anlamım var mısın rüzgarın serseri dokunuşunun belirsizliğinde kıvranmaktansa kendi uçurumlarımızda sonsuzluğa salalım umutlarımızı…
Rüzgar esiyor kartaneleri köklerime çığlıklarını bırakıyor usul usul….
Beyaz Ağıt / Mehtap ALTAN
YORUMLAR
Uçurumlarımızın serseri misafiri rüzgar bir gün son bir defa esecek maskelerin bencillikle tıkadığı damarlarımıza…
Ya köklerimiz bu esişle kendi yangınında kül rengi düşlerin gerçeğe ulaşamayan yetim umudu olarak kalacak…
Ya da benim cılız bedenimi senin yaşama sevinci ile beslediğin köklerine savuracak…
Ya da, yada ben salacağım bu sevda yazımızı defterlere okuyan kapılıp rüzgarına inecek sevdamızın geçtiği zirvelere de hangi zirvede mola vereceklerine karar veremeden uçurumlarımızdan birine düşecekler.Çünkü o sevda bize ait yangın çiçeğim...
Kutluyorum düşündüren , zirvelerden uçuruma savuran yazınızı.
SAYGILARIMLA.
Yıldızların gözyaşları nasıl ıslatıyorsa bağrını bulutların ve bir çiçeğin hoyrat ezilişinde toprağın takvimine çizgiler haline nasıl yansıyorsa harflerin öylesine ıslatıyor ruhumuzun pınarlarını ve öylesine yazılıyor özrümüzün papirüslerine.
Sevgi nasıl büyür imkânsızlıların zehrini içerken o adımlarla aşkın biyografisi ne anlatır sonuçların dizildiği yerde, harflerin odur işte.
çok güzel ve duygu sağanağı bir çalışma
ikinci kez okuyuşum..güne gelişine engel olduğum için üzüldüm..
yazan yüreğinize sevgi ve saygılarımla
müziklerini kıyamaya kıyamaya geçip
hüzn le devam ettiğim yolda
hayata can veren papatya karların,
dünyamızı bahara hazırlamak adına
korku dolu hayatlarını yaşadım
anladım ki her şey bir başka cana adamış ömrünü
bu sadece insana has bir şey değilmiş
umut ekti bu keşif yüreğimee
anlam kattı çaresizliğim
Allaha emanet olasınız
mehtap hanim o kadar muhtesem birr yazi yazmisinizki cani gönülden kutluyorum.
Hani rüzgar senin kokunu beyaz yapraklarıma her getirişinde
_bana sus seni çoğaltacağım biz ülkesinde kendi duygu vatanın olacak derdin…
Hani köklerim vedanın her gelişinde kendi yangınımda kül rengi düşlere soyunurken bana seslenirdin
_ Zamanın kuytularında bir şiir var ona dokun ben ordayım derdin…
İşte bu umut tomurcukları gövdem köklerimde kendi yangınında cayır cayır yanarken mavi bir ırmak oluyor akıyor toprağıma yaşam yaşam
kalemin daim olsun degerli kalem yürekli insan
Emre Avsaroglu