- 1798 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Kınalı erguvanlar
Can dostum Aysel Gökalp Çinsar’ a
bu şehir değil miydi şaire kalem, şiire harf ?
gel gör ki tüm kalemler yağlı urgan
tüm harfler balon çıktı
Gür sesinde sarhoş türküsüyle bir adam çöktü kırık çerçeveleri topladığımız duvar önüne " bir daha vursa idi nefesin nefesime...nesine yar nesine..." iç çektik ki; içimiz gül yanığıydı, sevda tortusuydu. Sessizce sarıldık, karanlık caddelerde bir tek manolyalar duydu bizi, erguvanlar çoktan kırıldı gölgesinde oturanlara.
Cızırtılı bir plakta sızlıyordu geçmiş. Birkaç yudum meyve çayına taze demlendi düşlerin. Oysa; katrandı boğazında onca yıl. Gözlerinde baharlar ıslak, yeşiline kırılganlıklar saplıydı. Baktıkça dipsiz kuyuda bulurdum kendimi, yalnızlığından yakalardım.
Süslü püslü, takıp takıştırılan gecelerde bir masada buluşurdu çocukluğumuz. Şiirler savrulurdu, memleketi kurtarırdı atılan küfürler, gözler birikirdi insanların üzerinde "kim, nerede kiminle"... ah fısıltı kuşları...bize ne bunlardan ! Biz ki dut sevincine, leylek hüznüne serdik fırfırlı eteklerimizi.
kah komşu çocuğu olurdu kulakları çınlayan kah mahallenin delisi. Ama en çok da haylazlıklarımıza gülerdik. hayal meyal hatırladığımız yazlık sinemaların tahta sandalyelerinde bulurduk kendimizi. Çekirdek yoksa anıları çıtlatırdık. Akşam sefaları gramafon olurdu eski İstanbul türkülerine, göz süzerdik... sadece biz anlardık bakışlardaki kızıl kıyameti...
Çözülen kurdelede salındı kadınlığımız...
Çocuk gülüşünde iki kadındık gecede, saçların karışırdı saçlarıma.
alırdım avuçlarıma tel tel çözerdim kirpiklerini.
zaman kopmuş, şiirler turuncu yağardı.
Tatlı hatıraları kapattığın tahta pullu tavlanın zarları yuvarlanırdı yorgunluğunda, "baban sarardı seni" , gözlerin dolardı, dudaklarının kıyısında intiharı beklerdi kadınlığın..., çocukların sana bakardı.
Bu şehirde insanlar elele, omuz omuza ama ; gönül gönüle can cana değil gülüm, sat gitsin yedi dünyasını.
Şiir gebe kaldı o akşam ıslak baharlarına...
adını kırmızıyla yazınca
kiraz oluyor, demiştim sana
meyveler yasta
kaç şair batığında
yüzün eylül
yüzün nisan
ellerin üşüyor gülüm
gülüşün üşüyor
ama;
yine dellenecek mevsim
beyaz güvercin serinliğinde
rıhtımdan bırakacağız
Manolyadan kayıklarımızı
maviler kırılacak gözlerimizde
dudağımızda yine aynı şarkı ;
Çiçeklerin en nazlısı manolya
Sevgilerin en gizlisi manolya
Ben seni el sürmeden gözümle de severim
Sen üzülme, sakın solma,
mahsun olma manolya
üzülme; toprağına karılana kadar biz, aynı açacak erguvanlar.
2008/Haziran
YORUMLAR
Cızırtılı bir plakta sızlıyordu geçmiş. Birkaç yudum meyve çayına taze demlendi düşlerin. Oysa; katrandı boğazında onca yıl. Gözlerinde baharlar ıslak, yeşiline kırılganlıklar saplıydı. Baktıkça dipsiz kuyuda bulurdum kendimi, yalnızlığından yakalardım.
içimi ısıtan bir paragraf daha oldu bu yazın.. bir insan ancak böyledokunaklı cümleleri sevgili için yazar ya... sevgiyle kalın edebiyat dostu....
dostluğunuz daim olsun