- 743 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AYSEL
Aysel alçak damlı toprak evin küçük penceresinden, dışarıyla bağlantı kurabilmek için bir
yol aralamaya çalışıyordu. Âma gözler gibi bakan kırağı tutmuş camı tırnaklarıyla kazırken.Tit-
reyen ellerinin moraran parmaklarının kudretini yitirdiğini anlayınca son verdi bu uğraşa.
Sanki vücudunun birer parçası olmaktan caymıştı elleri. Kontrol etmekte parmaklarını bir
araya getirmekte zorluk çekiyordu. Dudaklarına sokuşturduğu ellerini hoh hoh yaparak tepinip
durdu olduğu yerde.
Gözlerini umutsuzca son bir defa daha gezdirdi etrafta. Yakabileceği herhangi bir nesneye
ulaşamamanın burukluğu ile döndü bakışları kendine. ’Yok’ dedi.’İşte yok’
Sıfırın altında onbeş derece diye dinlemişti hava raporunu komşunun televizyonundan.
Birbiriyle didişen dişlerinin çıkardığı gıcırtıdan rahatsız, derin bir soluk saldı, dar odanın soğuk yüzüne.
Üvey annesi iki çocuğunu alarak yakınlarında bulunan ailesine sığınmıştı. Giderken de ’Hayırsız
babanın evden ocaktan haberi yok birde seni başıma bele edemem’ diyerek kilidi basmıştı üzerine.
Kızgınlık duymamıştı ona karşı. Üvey annesinin gözlerinden kaçırdığı mahcup bakışlarını üvey kardeşlerinde
sabitllemişti. Kendi annesi de bu çileyi göğüsleyememiş çareyi kaçmakta bulmamış mıydı.? ’Ah baba ahh! şu
kumar illetin var ya!’ diyen cümleler döküldü muzdarip dudaklarından.
Kral tahtı gibi gördüğü babasının karyolasına uzandı. Kafası dahil vücudunun her yanını sıkıca sardı
tek kat yorgana.Titremesine engel olamıyordu bir türlü. Oysa dar odanın, kapı arkasında ki yatağı olan
minderden bakınca burası ne sıcak ne rahat görünürdü ona. Peki neden biraz ısınamıyordu?
Açlıktan kasılan midesine buldu biraz da kabahati. Bir parça ekmek olsa belki bu kadar üşümez
belki biraz daha çabuk uyurdu. Kafasını yorgandan çıkardı perdesiz pencerenin sokak lambasından aldığı
ölğün ışığa döndü yüzünü. Elektirikleri borç yüzünden uzun süredir kesikti. Gaz lambasında gaz da
kalmamıştı. Ayağa kalkıp hızlı hızlı turladı odadaki dar alanı. Ne yapsa ısınamıyordu. Bir anda aklına
parlak bir fikir gelmiş gibi durdu. Dönen başını titreyen ellerinin arasında sıkıştırıp, dışardaki soğugun
içerdeki nefesi gibi arada bir hırıldayan teneke sobanın başında geçti. Kapağını kaldırdı. Kendisini ısıtmakta
kifayetsiz kalan hırkayı bastı sobaya ve tutuşturdu.Gümbürdeyerek yanan teneke sobaya acı bir tebessüm
yolladı. Isınmaya başlamıştı. Üzerinde bulunanları çıkardıp ard arda attı sobaya. Bulduğu çareden memnun
hemen hemen giyinebileceği bütün kıyafetlerden mahrumdu artık.
Oysa daha iki gün önce komşu kadın ’yetim açıkta kalmasın’ diyerek kendisinin bile giyinmeye kıyamadıgı
kıyafetleri ile donatmıştı onu. Onüç yaşında olmasına rağmen gösterişli bir yapısı vardı. Cuk diye oturmuştu
giyisiler üzerine. Kendisine çok yakıştığını düşündüğü kıyafetlerle, manken edasına bürünüp, yine kendisine
sunduğu pozlar geldi aklına. İç geçirdi istemeden.
Kendisini çırılçıplak bırakan kıyafetleri odaya iyiden iyiye bir sıcaklık giydirmişti. Camların buzları erimiş
sokak lambasına fer salmıştı.İçeri biraz daha aydınlanmış nesneler kolayca farkedilir duruma gelmişti. Eski
tahta masanın üzerinde bulunan naylon sürahideki buz bile çözülmüştü. Bir bardak doldurup içerken göz
kapakları ağırlaşmış uykusu gelmişti.
Zafer kazanmış kumandan edasıyla uzandı bir daha karyolaya. Bir daha çekti yorganı başına. Ne üvey
annesinin küfürlü çatlak sesinden azar, ne de babasının dayağından korku, gelmemişti aklına. Pembe hayaller
kurarak daldı uykuya.Henüz vücudunu saran ter buza dönmemiş, soba sönmemişti. Sokak lambası iki gece ışık
salmış o kalkmamıştı. Sokak arkadaşı kapıyı çalmış o çıkmamıştı.
Babası elinde iki sıcak somunla gelmiş o ..........
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.