ÇELİŞKİ
1400 yıl öncesi Arap oymaklarının dinine inanamaz Türkler, diyordu Abdullah Rıza Ergüven dinlerin kökeni ve İslam da reform adlı kitabında. Yazar dinlerin tanrılarını kati bir şekilde yadsır ve inkâr ederken evreni tanrılaştırma yolunu seçiyor ve maddenin ezeli ve ebedi olduğunu savunuyordu. Ona göre tüm dinler insan aklının acınası bir yanılgısıydı ve bu yanılgı insanın özgürlüğüne kelepçe vuruyordu.’Merihte insan yoktur o halde orada tanrı da yoktur’ düşüncesini sık sık dile getiren Abdullah r. Ergüven gerçekten hayatı boyunca dinlere karşı sürdüreceği bir savaşa erken yaşta atılmıştır. Ancak onun eserlerini okuyan dikkatli okuyucu bir gerçekle karşılaşır. Rıza Ergüven dinlerin varlığı açıklayan tüm yaklaşımlarını gözü kapalı reddederken tanrılaştırdığı doğanın varlık problemine getireceği açıklamayı kendisi bile yeterli bulmaz. Bunun sonucunda bilinçli olarak tasarladığı ezeli evrenin varlığını tanrıya yaklaştırırken belki de tüm dinlerin dışında insanı ve doğayı biçimleyen bir üstün gücün olduğunu sayfaların ve kelimelerin arasına sıkıştırmak suretiyle dile getirmiş ve evrim temelli maddeci görüşüne karşı kendi düşünce yapısına içten bir darbe atmıştır. Aslında rıza Ergüven in varlığın kaynağı konusunda kararsızlığı insanın aciziyetini ortaya seren bir gerçektir. Hiçbir insanın ömrü sağlam gerçeklere ulaşmaya izin verecek kadar uzun değildir ve tam bir gelişim bireysel değil kitlece meydana gelmektedir. Her şeyin teorisinin başlangıcını yapamadan Einstein ölmüştür ve insanlık bu yolda ağır adımlarla yürümektedir. Rıza Ergüven kendini yenileyen bilinçli bir evren modelinin savunuculuğunu yapmanın kurbanı olmuştur diyebiliriz. Onun ilgiyle okunacak yazılarına en büyük ihaneti bu tasarımı yapmıştır. Bu düşünce onun teorilerini yarı yolda bırakmıştır. Çünkü biliyoruz ki rıza Ergüven sürekli kendini yenileyen ezeli ve ebedi bir evren tasarlamıştır ve şu kesindir ki böyle bir evren olamaz. Her madde yüksek enerjiden alçak enerjiye yol alır ve bu oluşum sürecinde her şey bozunmaya mahkûmdur. Evrende yaratılmış olan hiçbir şey yeniliğe gitmez aksine bir sona doğru yol alır. Belki dünyada kestiğimiz otlar yeniden filizlenmekte ancak uzun süreli düşünecek olursak dünyanın da ulaşması gereken bir entropi değeri mevcut. Bunun yanında uzayın -270 derecelik izotropik değeri tüm uzayda aynı değerde yayılmaktadır bu da evrenin bir başlangıcı olduğunu gösterir. Evrenimizde hidrojeni helyuma çeviren yıldızların varlığı sonsuz bir evren değil sonlu ve başlangıcı olan bir evrenin belirtisidir. Yoksa yıldızların sönmüş olmaları gerekiyordu. Titiz hesaplamaların ışığı altında son bulgular gösteriyor ki evrenimiz yaklaşık 14 milyar yaşındadır ve devamlı genişlemektedir. Kısacası günümüzde sonsuz öncesi ve sonrası olan bir evrenden bahsetmek pek mümkün gözükmüyor. Yine de eserleri çok fazla kuramsal olsa da Rıza Ergüven i okumak büyük bir keyiftir.
YORUMLAR
Vardan yoka; yoktan vara salınımlı bir sarkaç bence oluş ve yok oluş..Varoluş yokun sonu; yok oluş varlığın sonu.. değişim sürekli...an be an...diyaletik ..ve biz cüz ya da mikrokosmosuz.kül ve makrokosmos da evrenin sınırlarıyla ifade edilen büyüklük olmalı...
GÜZEL YAZI İÇİN TEŞEKKÜRLER.
Şaban Aktaş tarafından 1/5/2009 10:30:25 PM zamanında düzenlenmiştir.