ŞİŞMANLAR KAMPI
28 Mart, Merkez Bulvarı Şura İş hanı saat: 13:00 da ki seminerimizi şereflendirmenizden onur duyarız.
Saygılarımla
Fikriye DOĞRU
« İşte buda sonuncuydu. »
Son davetiyeyi de büyük bir keyifle zarfın içine yerleştirdi. Yüzündeki gülümseme ile sandalyesine yaslandı. Fakat karşısında oturmakta olan kızının tedirgin bakışları gülümsemesini dondurmuştu.
« Anne bili… »
Eliyle ani bir dur işareti yaparak kızının sözünü kesti.
« Sana bu konuyu unutmanı söylemiştim. »
« Ama… »
Dudakları gergin,kaşları çatık.
« Bu konu kapanmıştır. »
Masanın üstündeki zarfları kızına uzatarak,
« Bunları giderken postaya atarsın. »
Diyeceği veya söyleyeceği şeylerin artık bir önemi yoktu. Annesi kararını vermişti ve annesini iyi tanırdı.
28 Mart
Hava güneşliydi. Rüzgarın hafif esişi yüreğindeki korkuyu gidermese de biraz olsun rahatlatıyordu. Geçen seneki hadiseden sonra iki hafta önce isteksizce postaya attığı davetiyeleri kimsenin dikkate almayacağını umuyordu. Oysa annesi ne kadar da rahattı. En azından kendisine rahat olduğunu gösteriyordu. Arabayı kullanırken bile Emılıa dan bir parça mırıldanıyordu. Annesine hayrandı. Soğukkanlılığını hiç kaybetmiyordu. Beklide bu yüzden tedirgin olan hep kendisiydi.
12:30
Seminere bir saat önce gelmişlerdi. Hazırlıkların kusursuz olmasını istiyordu. Kızının tekrar saatine baktığını fark ederek « Sürekli saatini kontrol etmekten vazgeç. »dedi şaşılacak kadar sakin bir ses tonuyla.
« Şey, yarım saat kaldı ama daha kimse gelmedi. » derken içten içe gelmemeleri için dua ediyordu. Üç senedir bu işin içindeydiler ama geçen sene ki hadiseden sonra dualarının kabul olmasını diliyordu.
«Birazdan gelirler. »
12:45
Aynı tedirginlikle saatine tekrar baktı.
« Bu kadar sık saate bakarsan saatin eskir »
Annesine gıpta ile bakıyordu. Soğukta olsa espri yapabiliyordu. Ama bu esprilere gülemeyecek kadar korkuyordu. Keşke annesi vazgeçseydi. Kararlarından dönmediğini bildiği halde buna dua etmesi kişiliğini çok pasif gösteriyordu. Annesi kızının bu pasifliğinin son derece farkındaydı ki buda onun kızına daha sert olması gerektiğini gösteriyordu. Ne olurdu bir yönü annesine çekmiş olsaydı.
13:00
Kürsüye çıkıp masadaki mikrofona parmağı ile vurarak sesi kontrol etti. Ciddi bir ifadeyle kızına baktı. Evet hiçbir yönü annesine çekmemişti. Kürsünün yanında dururken bir yaprak gibi titrediğini göre biliyordu. Omuzlarını daha da dikleştirerek kızına uyarıcı bir bakış fırlattı. Kürsünün masasına koyduğu kağıtları gözden geçirdi. Boğazını temizleyerek «Deneme bir iki, deneme bir iki » diyerek mikrofonu tekrar denedi. Geleceklerini biliyordu. Zaten hep son dakikaya bırakırlardı. Üst tabaka insanları bekletmekten zevk alırlardı. Hazır parayla da şiştikçe şişerlerdi. Mektup gönderdiği kişiler hakkında ki düşünceleri hiç değişmemişti. Bu kampı kurmak için değer verdiği çok özel bir insanı kaybetmişti. Bu yüzden kimsenin hatta kızının bile bilmediği gerçekler onun kişiliğini hep gizlemişti. Dıştan zalim ve gaddardı. Giyindiği bu giysiyi kızı bilseydi korkuyla mektupların yollandığı kişilerin gelmemeleri için dua etmezdi…
Giriş kapısının yanında beklerken saatine tekrar baktı.
13:05
Başlama saatini beş dakika geçmişti. Kalbini bir umut doldurduğundan yüzüne bir gülümseme yerleşti. Kürsüde bekleyen annesine bakarken gülümsemesini gizleyememişti.
Kendisine bakarak gülümseyen kızının aklından geçenleri çok açık görebiliyordu. Kendisine yüzünü dönmüş kızının arkasındaki iki kapılı girişler açıldı. Kızından kapılara kaydı gözleri. Omuzlarını dikleştirerek yüzüne tebessümlü bir gülümseme yayıldı.
Annesinin yüzündeki ifade kalbini paramparça ederken korkuyla arkasına döndü. Karşısında kırmızı ipek giyinmiş permalı orta yaşlarda ki bayana baka kaldı.Tombul parmaklarıyla elindeki davetiyeyi, korkuyla yüzü solmuş olan genç kıza tereddütle uzatarak
« Yanlış mı geldim acaba »
EVET.EVET.EVET. içinden haykırıyordu. Keşke dudaklarından döküle bilseydi bu kelimeler. Hüzünle uzatılan davetiyeyi aldı. « Hayır efendim. Lütfen beni takip edin. » diyerek davetlinin masasına kadar eşlik etti.
« Siz iyi misiniz ?» dedi permalı bayan.
Neredeyse diz çöküp ağlayarak yalvaracaktı gitmesi için. Ama annesi kızının hareketlerinden durumu sezerek « Hoş geldiniz Necla hanım. » dedi tebessümle.
Annesinin mikrofondan yükselen sesiyle kürsüye baktı.
« Diğer konuklarımızda yerleşsin başlayacağız. »
Şaşkınlıkla kapıya döndü. Gözlerine inanamıyordu. Kapıdaki kalabalıktan adeta şok geçiriyordu. Bu kadar mı meraklıydılar ölmeye…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.