- 707 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yapraklar Titrese Bil ki Sesimdir!..
“Bir şarkıyı arka arkaya en fazla kaç kere dinleyebilirsin ki?” diye soruyor arkadaşım.
“Bilmem, en az on kere, hatta daha fazla dinleyebilirim sanırım.” diyorum.
Saymıyorum ki! Müzik bitip, gittiğim, beni alıp götürdüğü yerden geri dönmeden, bir kez daha tıklıyorum üzerine, yeniden başlıyor.
Haftalardır bir tek şarkıya ayarlı bilgisayarımdaki müzik çalar… Aynı şarkı dönüp duruyor defalarca, odayı o sanatçı kadının sevdiğim sesi dolduruyor gün boyunca.
Belli bir nedeni yok, hatırlattığı belli bir kişi, belli bir olay yok…
Sadece dinliyorum, dinlemek istiyorum, bırakıyorum kendimi, ezgisiyle, sözleriyle beni alıp götürsün diye…
Dinlemediğim zamanlarda bile içimden geçip duruyor aynı şarkı, sözlerini mırıldanırken buluyorum kendimi sık sık…
Bayramın birinci günü, annem ve babamı ziyarete gittiğimde, başımı sanki babamın dizlerine dayarmış gibi, toprağını çevreleyen mermerin üzerine dayadığımda…
Mezarın üzerindeki çiçeklerin yapraklarının titrediğini duyuyorum!
Kalp atışlarım hızlanıyor, yaprakların sesini duyuyorum…
Fonda Nazperi’nin sesi yankılanıyor yine:
“Yapraklar titrese bil ki sesimdir…”
İlahi bir şey bu! Hem seviniyor, hem de korkuyorum…
Bugün…
Bayram bitti ama uzatılan tatili bitmedi…
Bayram olsaydı da bir şey değişmezdi, tatil olması da bir şey değiştirmiyor, bugün babamı kaybedişimin üçüncü yılı doluyor.
Üç gün arayla ikinci defa kat ediyorum aynı yolu. Bu gün yalnızım.
Yol boyunca Nazperi eşlik ediyor bana. Haftalardır nedensizce arka arkaya dinlediğim o şarkı, bugün her dizesiyle gözyaşlarına boğuyor beni.
“Sen benim ömrümde bir sevinç payısın” dediğinde bize yaşattığı güzellikleri düşünüyorum, özleyerek…
“Sen benim gözlerimin nemli feryadısın” dediğinde birkaç damla daha yanağımdan hızla süzülüp kucağıma düşüyor.
“Duruyoruz, aramız bir tek adım,
Elimi uzatsam eline değer.
Bu bir tek adımı ben nasıl atayım?
Sen benden uzaksın, dünyalar kadar.” Dediğinde süzülmeyi bırakıp çağlamaya başlıyor göz yaşlarım. Yolu göremiyorum.
Onun ayaklarının ucunda duruşum aklıma geliyor, aramız bir tek adım, yanı başındayım… Elimi uzatınca eline değil de soğuk mermere değdiğimde bir kez daha anlıyorum ki; o aslında dünyalar kadar uzak…
Sonra “Yapraklar titrese bil ki sesimdir” diyor…
Arabanın müzik çalarını kapatıyorum. Nakarat beynimde devam ediyor.
Annem dahil olmak üzere, çok yakınım var bu mezarlıkta ama doğrudan babamın yanına gidiyorum. Annemin adının yazılı olduğu taşı hafifçe okşamayı ihmal etmiyorum yanından geçerken.
Babamın ayak ucuna geçiyor, yere diz çöküyorum. Uzun zamandan sonra ilk yalnız gelişim buraya, içimden değil, yüksek sesle konuşuyorum bu defa. Çok şey söylemiyorum aslında, defalarca “Babacığım, Canım Babam, Babam”…
Ne kadar özlediğimi anlatıyorum arada, beni onun kızı olarak dünyaya getirdiği için Allah’a ne kadar çok şükrettiğimi söylüyorum. Huzur içinde olmasını diliyorum, hakkını helal etmesini istiyorum. Başımı dizlerine dayar gibi, yine mermerin üzerine yaslanıyorum.
Yaprakların titremesini duymayı bekliyorum yine…
Öylece ne kadar kaldığımı bilmiyorum. Başımı kaldırıp, anne ve babam için, bütün yakınlarım ve oradaki bütün merhumlar için dualarımı okuyorum.Göz yaşlarımın beraberinde getirdiği baş ağrısı ile terk ediyorum köyün mezarlığını.
İçimde değişik bir duygu var, bir tür rahatlık. Uzun zamandan sonra ilk kez yalnız kalıp, babamla konuşmanın, kendimi tutup, sıkmak zorunda kalmadan doyasıya ağlamanın ve ilahi bir şekilde babamla iletişim kurmanın, daha doğrusu kurduğuma inanmanın verdiği huzurla dolu olarak ayrılıyorum oradan.
Sırılsıklam mendilimle göz yaşlarımı silerken bir yandan da gülümsüyor ve yaprakların titrediğini duymanın mucizesi için bir kez daha şükrediyorum.
Fidel KAPLAN
03 Ekim 2008
YORUMLAR
Sevgili Muhteşem Fidelciğim,
“Bir şarkıyı arka arkaya en fazla kaç kere dinleyebilirsin ki?”
Buyur, dinledim saatlerce senin kadar olmasa da..
… Ve dedim kendi kendime:
- “Ancak; bu kadar yerinde olur, zamanı ve ruh halinin denkliği”
Sadece; Bayram evvelindeki, görüşmelerimizdeki yazışmalar ve konuşmalarımız geldi aklıma:
- “Muhteşem’e ısrar etmenin faydası yok. O, anın yüreğine yaslanmasını bekliyor, ben gibi” dedim.
Yaşamıyor muyuz sanki; sık zaman, aynı halleri.. Yazmak için; içimiz, depreşse de.. Hep; bir şeyleri bekler buluruz, kendiliğimizdenliğimizle..
Ne demeye bekleriz, niye, niçin..? Bilmeden.
Sanki, beklemek vazifemizmiş gibi.. Kendimize biçtiğimiz gizli kaftana kuşanmışçasına.. Kaftan ya hani.. Beklemek.. Vah beni vah.. Ruh hallerimize bakar bakar; yaşadıklarımızı anar, kaybetmelerimize isyanla dolmuş gönlümüzün tüm sıkışmışlığıyla, kabristana her girmemde..
Görürüm Ölü Canları’mızı; her nerede olurlarsa olsunlar, her birinin defin yeri ayrı ve farklı mekanlarda olsa da..
Sanki, beklerler beni..
İstemem mi..? Hem de deliler gibi..
*****
Şu an; üç nolu gönderini dinlemedeyim ve ruhum, asude bir limana dönüşmekten vazcaydı.. Kaybolmaktır artık yeminim, dinlediğim nağmelerde..
Tut ki; önerdiğin kitap kahramanları Emir ve Hasan’ız.. Senin için bin kere dinlerim:
“Sen menim ömrümde bir sevinç payı
…
Sen menim gözlerimin nemli harayı
…”
“Durmuşuz aramız tek birce adım,
Elimi uzatsam eline değer..”
“Sen menden uzaksan dünyalar geder”
“Yarpaklar titrese bil ki; sesimdir” (Burada durdum ve evinin kocaman balkonundaki; rahmetli anne-babanın suladığı, emek ettiği Mum Çiçeği geldi, gözlerimin önüne..
Yapraklarının..
Fesleğenler sonra..
… Ve diğerleri..
Anneannemin Ful’ü; annemiz Ayten’imizin bahçesinde, hala titriyor Cennet kokularını sala sala.. Buna; Kolonya Çiçeği de dahil oluyor, kıskançlık gibi.. Ama; değiller!..
"Birinin adı Emir, birinin adı Hasan olsun" diyorum içimden.. (Her biri; farklı yaratılmış, farklı zamanlarda kokular salan, farklı güzellikleri olan.. Birinin zengin, birinin fakirliği yok üstelik.. Dostlar çünki.) Zira; yüreğimizdeki uçurtmaları, birimizden biri tellerden ayırıyor (Senin için bin yıl hikayesi..)
Ardından; aklıma, senin "yüz milyon dolar" talebin geliyor.. Acı acı gülüyorum..
- "Bozukluğum yok, tamire gönderip yaptırdım" demeye utanırım hayal de olsa..
Olsa; canımı veririm senin için, bunu bil yeter. (Nokta)
“Senin varolmagın menim besimdir”
*****
Oralara.. Kabristan’a, gidip gidip geldim dünya alemine deminden beri.. Dedim, yine kendime:
- “Arada kaldım”
İlk paragrafını gönderdiğinde ağlamıştım.. Aradan zaman geçti.. Beklediğime değdi. Yaşadın yazdın çünki.
Yaşattın.
Yaşadım aynı olmasa da..
*****
Biliyor musun, evde bile Ölü Canlar’ımızlayım şu an. Halet-i ruhiyatımı daha sonra detayıyla aktaracağım demiş ve.. Detayıyla aktarmıştım.
Varlığın için; "Savol" möhteşem azizem.
Helelik..
Gülizar Özlem SARAÇOĞLU tarafından 11/17/2008 7:01:41 PM zamanında düzenlenmiştir.