- 1888 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Bana özel...sin
Sevgili ben;
Kaç mevsimlik suskunluğu vardı arzuların, saymadım. Yıldızlı gecelerde bile yönümü bulamazdım, çünkü; her yanım dört duvar yalnızlık.
Oysa; sevmeye açtım, sevilmek kadar sevişmeye de.
Akşamları kısık sokak lambalarının ışığı öperdi bedenimi.
Kuytularda kendi dokunuşlarıma ses olurdu o saçma sapan şiirlerim,
an gelir öfkem olurdu,
yeri gelir en büyük çığlığım...
her defasında bir kadehle başlardı boşalmaya gözlerimden acizliğim
ve titrek dudaklarımdan keskin bir şarkı düşerdi...
her şey susardı sanki, her şey donardı.
Renkler silinirdi, bilinirdi sebebi...
Siyah beyaz resimler, keşkeli cümlelerle süslenirdi.
Ne kadar saklasam da, ele verirdi kırılganlıklarım saçlarımda kendini.
Uykusuz saatler bir çizik daha atardı yüzüme, bilirdim ama yapacak bir şey yok.
Erguvanlara bulansa da, anıların hep üşüten bir yanı vardı ve mavilerin buz kesikleri. Ne bedenim, ne ellerim...yüreğim titrerdi, yüreğim tir tir.
Herkese bir aşk düşer mi? cevabını kim bilirdi?
Tek korkum y a l n ı z l ı k...
Kalabalıkların uğultusunda bir cümle yakalamaya çalışıyorum.
Sıcak, sadece bana özel Ya da tensel açlıktan uzak bir el uzansın elime yeter, bir “merhaba” için. Gidişlere alışkın gönlüm nasılsa ama gelişler önemliymiş asıl, biliyorum.
Turuncuların içinden kırmızıları çektim, mevsim sapsarı...
Tarihler değişse de takvimler hep yedi güne gebe.
Temmuz nisan çamurlarına bulanık ama o halinden memnun.
Batak gülleri süslerken yaz düşleri, lacivertler hep kıskançsa, kime n e!
Aşk; kaç yıldır suskunluğumsun, bir ben biliyorum bunu.
Sesimden düşen kahkalarıma kanmışlarsa
benim suçum değil bakıp da görmeyişleri.
Aşk; her halimi saklayan siyah bir elbisesin üzerimde...renklerime sırdaş.
Oysa ne kadar da net ortada duruşum, ne kadar da kollarım savruk
hangi yana çekseler giderim zannedenler, ne kadar da haksız.
Kilitleri vurmuşum bir kez,
ne öncesi ne sonrası; hep o andayım...
sana tutsağım a ş k, sana niyetli...
ama sen y o k s u n.
Aşk;
Tütsülü gecelerin kokusunda terli şiirsin sabaha.
Rengin kırmızı...
utanmak mı gerekir ki koynunda uyurken
Ya da vaftiz mi gerekir su akışında sevişleri.
Dar sokaklarda düşer yasaklı adın
Ya ihanettir gölgen,
Ya da gölgende ihanetler.
Her türlü yapış yapışsın.
Ama her türlü kapış kapış.
Sağ koluma takmışım denizi sınırlar çiziyorum.
Ağırlaşıyor ihanet kokuları şehrin, git gide yamacıma geliyor ayrılık...
Ötesinde zamana vuran metal kurşunlarda yalnızlığım.
Bir ben yakınım kendime, sonra...
Yine ben, yine ben.
En çok da kendimle konuşmalarımı sever oldum ayrılıklar üstüne.
Bu sabah yabancı olsam aynaya, hiçbir kıyafet olmasa üzerime, adımı unutmuş olsa çevremdekiler ve ben hatırlamasam düne aitleri.
Çocukluk kumbaramda biriktirdiğim dünlerle,
günleri harcıyorum elim açık.
Avucumca o kadar çok bozuk günler var ki
Var mı aranızda bütünleyecek yıllarımı?
Üstü sizde kalsın, nasılsa aşk herkese lazım
Yalnızlıktan başka korkum yok...
Aşk; seninle dolu nice yıllarım olsun.
Sevgiler
Sen.
YORUMLAR
benim suçum değil bakıp da görmeyişleri.
sen bakıpta görülemiyecek bir varlık mısın?
tabiki hayır.demek ki onlar bakmayı bilmiyor.
Avucumca o kadar çok bozuk günler var ki
Var mı aranızda bütünleyecek yıllarımı?
Üstü sizde kalsın, nasılsa aşk herkese lazım
Aşk hakettiğini değil, onu çok acıtanı bulur hep.
sende saklı en güzel aşk
nedeni ise verebileceklerin.
sevgimle
(küçük kız)bu benim.
her kelimesi ayrı bir anlamsa bile bunlar çok daha özel şeyler hissettirdi bana.