- 921 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
afganistan seyehatim
Karabahtlı ülke Afganistan
Hep merak etmişimdir Afganistan’ı. Rus savaşından bu yana Afganistan denen bu ülkeyi ve bu ülkenin insanlarını. Toprağında ne var ki nesilleri bıkmak bilmeden, usanmadan kana, baruta, yokluğa,yoksulluğa ve yolsuzluğa direnirler. İçimde cihat yıllarından kalma uhdedir öteden beri Afganistan’da olmak… Ne yazık ki bu uhde, savaşın sona erdiği bir zamanda, sömürü düzeninin başladığı bir zamanda gerçekleşiyor.
Afganistan yüzyıllardır İslam’la tanışmış, bir İslam coğrafyası olarak günümüzde de halkı Müslüman olan bir devlet. İçerisinde Türk boylarından birçok boyu bulabilirsiniz. Özbekler, Karluklar, Avşarlar, Türkmenler, Tacikler gibi aynı zamanda Peştunların ağırlıkta olduğu bir ülke.
İçimde bulunduğum hali anlatmak biraz zor gibi ama seyahatimden birazcık bahsetmek istiyorum. Gittiğim yer yine de ülke diye adlandırılan bir şehir devletlerinden oluşan, sahibi de pek belli olmayan, bir iki resim dışında varlığı olmayan yönetimlerin olduğu bir ülke. Görünen o ki şehirlerde Ahmet Şah Mesut resimleri. Yönetim de halk ta onu seviyor. Cihat döneminden kalma tek sevilen komutan. O da şehit olmuş. Diğerlerinin hali içler acısı. Her birisi kara para aklayan, eroin tacirleri gibi sırça köşklerinden bakıyorlar ülkeye.
Ülkeye indiğimiz andan itibaren savaşın izlerini görmek mümkün. Geri kalmış bir şehir, yavaş işleyen bürokrasi, yıkık dökük binalar, yol kenarlarına terk edilmiş tanklar bunlardan onlarca var. Onları yok edecek, parçalayacak hurdacıları bile kalmamış.
Hindu Kuş dağlarının cihatta yeri bir ayrı imiş. Geçit vermemiş Rusya’ya (SSCB ye). Oralar dedikleri kadar var fakat kar kaplı olması dolayısıyla temaşa etme imkanımız olmadı. Siluetinden etkilenmemek elde değil.
Kuzey Afganistan nüfusunun çoğunluğunu Özbeklerin ve Taciklerin oluşturduğu şehirlerden müteşekkil. Şehirler topraktan yapılmış tek katlı kerpiç evlerden müteşekkil. Sokaklar çamur, kanalizasyonu yok, suyu kuyulardan temin ediyorlar. Elektrik yok, bazı evlerde jeneratör var. İnsanları oldukça misafirperverler. Türkiyeli olmamız yüzlerindeki parıltıyı bir kat daha artırıyor. Türkiye hakkında pek fazla bir şey bilmiyorlar. Fatih Sultan Mehmet’i sordum birkaç kişiye. Bilen yok. Yeni yeni İHH vasıtasıyla Türkiye’yi tanıyorlar. Eğitim düzeyi, okur-yazar oranı %30 civarında. Farsça kullanılıyor bu ülkede. Ticarette İran, Çin ve Pakistan ağırlıkta. İnsanların çoğu çiftçilikle uğraşıyor ama ilkel yollardan. Hala öküzlerle çift yapanlar vardı. Münbit bir toprağa sahipler. Teknolojik imkanlar kullanılamadığı için gerçek verimi elde etmeleri mümkün değil.
Çamur sokakları, evleri bahçe duvarlarıyla mahremiyetini korumuş kerpiçlerden yapılmış. Birçok yerde ulaşım toprak yollardan yapılmaktadır. Bazı çukurlar gölleri,dereleri çağrıştırıyor yağmurlu karlı havalarda,yazınsa tozdan geçilmiyormuş.kabilden başlayan ve baglan,kunduz,talukan,hoca bahattin,taşlı gala ve yengi gala da devam eden seyahatimiz boyunca bunları görmemek elde değil.özellikle hoca bahattin,taşlı galave yengi gala çok daha kötü
Ülkede 30 yıldır savaşlar hakim olmuş. Afgan- Rus savaşı, Mücahit-Taliban savaşı ve Taliban- Amerikan savaşı. Bu savaşlar ülkeye hiçbir şey katmamış, hepsi ülkeyi gerilere ta gerilere götürmüştür. Belki bugün halk savaşma, mücadele etme değerlerini yitirmişse ki öyle görünüyor bu sebepledir. Her gelen bir öncekini aratmış şu an bile Rusların daha iyi hizmet ettiğini söylüyorlar. Birbirlerine düştükleri dönemlerde birbirlerine yapmadıkları zulüm, işkence ve ölüm çeşitleri kalmamış. İnsanlar anlatırken yüz hatları değişiyor. Bizim duymadığımız ve dile getirmekten hicap duyduğum ve ilk kez buralarda duyduğum işkence yöntemleri birbirlerine olan kini artırmış Belki bu yüzden Amerika mandasını kabul etmiş olabilirler. Birleştirici tek özellik Müslüman olmaları.. Kabil dışında herhangi bir mimari özelliği olan bir yer yok. Camileri bile küçük barakalardan müteşekkil. Okullar desen etrafı açık üstü kapalı çadırlardan oluşuyor. Kimi de toprak yapı.
Savaşın ve iç karışıklıkların ülke insanı üzerinde birçok etkisi olmuş elbette. Birbirlerini sevmeleri azalmış. Milliyetçilik hisleri biraz öne çıkmış. İnsanların birbirlerine güler yüz göstermesinin azaldığı söylendi. Zaten bir dükkana alışverişe gitsen bir şeye bakmak istesen alacaksan indireyim der gibi bir tavır içindeler. Fiyat istikrarı yok. Tutturabildiğine satıyorlar. Pazarlık yaparak söylediklerinin yarısı fiyata almak bir malı mümkündür. Kısacası yokluk ve savaş insanlarda hak ve hukuku rafa kaldırmış görünüyor. Gece bir bölgeden diğerine giderken insanlar korkuyor. Çünkü her an yolları kesilip paraları gasp edilebilirmiş. Böyle bir olayda kuzeyde bizler yaşadık. Çalışmalarımızı tamamlayıp Talukana’ya dönerken (vilayet merkezine) geç kalmıştık. Kuytu bir yerde yola büyük bir ağaçla barikat kurulduğunu gördük. İki araçtık. Arabamızda siren vardı çalıştırdık ve öyle kurtulduk. Bizi asker sandılar ve ortaya çıkmadılar. Yoksa buralarda hep soygun yapıyorlarmış. Daha önceden bizi uyardıkları için çok tedirginlik yaşamadık. Bu olay da bize devletin olmadığını gösteriyor. Problemlerin çözümünü aksakallıların çözdüğünü söylediler.
İçimiz sızlayarak gördük ki bir dönem oralarda olmayı arzuladığımız yerler bugün farklı ellerde çok değişik hale gelmiş.
Afgan halkı yabancılara pek sıcak olmasa da birbirlerine de sıcak değiller. Türklere bakışları biraz farklı orada. TIKA biraz çalışma yapmış en azından bayraktan tanıyorlar. Biraz Almanlar bir şeyler yapmışlar . Amerikalıları pek sevmiyorlar.
Orada bir evde yapmış olduğumuz sohbetle bizim onlarla kaynaşmamız gerektiği üzerinde durduk ve kurbanların bizi buralara yakınlaştırdığından bahsettik.zaten bu çalışma Afganistan’da ilk değildi. İHH önceki yıllarda da çalışmalar yapmış, okulların yapımında yardımcı olmuş. O okulları görünce bir daha İHH ile olmanın mutluluğu içinde Türkiye’ye döndük.
Bizlerin daha çok o insanlarla ilgilenmemiz gerektiğini ve eğitimlerinde onlara yardımcı olmamız lüzumunu not ediyoruz. Karabahtlı ülkenin insanlarına umut olabilmek ve paylaştığımız duyguları da yanımıza alarak onları başka bir yardım seferberliğinde bir araya gelmek dileği ile baş başa bırakıp ülkemize dönüyoruz.
2008