TÜRK DOSTU EDWARD TAŞÇI
Ermeni bir anne babadan dünya’ya gelen,uzun yıllar hiç görmediği
Anadolu topraklarını özleyen ve yaşadığı Amerika Birleşik
Devletler’inde kendi çabasıyla Türkçe konusmayı öğrenen "Edward Taşçı"
özellikle annesinin Türkler’e olan derin sevgisini ve yine
annesinin Türkiye ve Türkler hakkında birer hikaye anlatır gibi
Edward Taşçı’yı büyütmesi, zaman sonra merhum Taşçı da, Türk’e olan
ilgi, yerini uzun yıllar Türk’ün haklarını savunduracak kadar derin
bir sevgiye bıraktı.
O bir Türk aşığı idi. Türk’ün ve Türkiye’nin dünya konjektoründe hak
etmediği bir yerde olduğunu söyleyecek kadar Türk’e samimi duygu ve
muhabbet besleyen biri idi.
Yaşadığı Amerika da çok güçlü olan Ermeni lobisine inat, cesurca
Türkiye’yi ve Türk hakkını,tarihlerini yalan ve çığırtkanlık
üzerine kuranlara karşı korumaya adamış, gerçek bir Türk sevdalısı
idi.
Boynuna Türk’ün hilalini kolyeleştirip taşıyanda o idi.
Defalarca yazılı, sözlü, aldığı ölüm tehditleri yıldırmadı onu.
Kendi deyimi ile ( Canımı alsalar da ruhumu alamazlar.
Son nefesime kadar,Türk’ün haklı davasını savunmaya devam edeceğim.
Gelecek nesillerine kin tohumları ekenlere karşı dimdik duracağım.
Yalanın ve yalancıların yanında yer almayacağım.)
Aynen böyle diyordu sayın "Hulki Cevizoğlu"nun programında.
Hiç şüphesiz merhum Edward Taşçı’nın yokluğu, hayat arkadaşınında
söylediği gibi "Türkler ve Türk’ün haklı davası için büyük bir
kayıptı.
Amerikada ki Ermenilerin, kıvrak bir dansözün göbek ritimlerini
andıran alçakca hilebazlıklarına, çığırtkan cambazlıklarına göğüs
geren, bu grupların tezlerini çürüten,Taşçı’nın
yokluğu hiç şüphesiz büyük bir kayıptır.
( Bana Ermeniler hain diyorlar. Ama kendileri güneşi balçıkla
sıvamaya çalışan birer sahtekarlardan ibaret. Korkmuyorum! )
Bir Türk dostunun, hayatının son demlerine kadar, ulaşabileceği her
merciye yazdığı binlerce dilekçe, mektup, rapor ve arşivlerle
ulaşmaya çalışmış, Türk’ün haklı davasını dünya kamuoyunun önüne
sermiye gayret etmişti.
Hiç şüphesiz Türk’ün lehine güçlü bir ses idi.
Bir anda amansız hastalığa tutulup, yattığı hastane de Amerika da
yaşayan binlerce Türk dostlarının ziyaretleri bu Türk dostuna karşı
büyük bir kadirşinaslığın örneğidir.
Vasiyeti üzerine bir Türk bayrağına sarılı olarak gömüldü naaşı.
Her çağ da ve bulunduğu her mevkide güçlü imparatorluklar kuran
Türkler, devrin hiç bir döneminde ırkçılık bazında Milliyetçilik
yapmadığı ve aksine gittiği her yere sulh ve nizam götürdüğü,
himayesine aldığı başka Milletlere karşı koruyucu bir şekilde şefkat
politikası güttüğü için, içindeki azınlıklar tarafından çok
seviliyordu.
Bazen çok güçlü olmakta, bazı zaafları beraberinde getiriyordu.
Dışardan ve içerden yapılan bir takım alçaklıklara karşı özel
politikalar geliştirilmemesi, ciddi programlar uygulanmaması, bugün ki
modern Türkiye Cumhuriyeti’ne kökü mazide olan bir kin olarak geri
dönüyordu.
Nedense pek nadirdir Türk’e sevgi besleyenlerin sayısı.
Hem devletler bazında, hemde kişisel olarak.
Türkiye ise böyle Türk dostlarından, Türk’ün haklı davasını savunmak adına ne kadar istifade eder? Ne kadar böylesi Türk dostları ile birlikte strateji geliştirir?
Varmıdır olası böyle durumlarda geliştirdiği bir dış politika?
Kanatim o ki Türkiye’den ülkesini gerçekten seven belli gruplar da
olmasa, bazı organizasyonlar yapılamayacak, Türk dostlarıyla da ciddi
boyutta birliktelik sağlanamayacaktır.
Devlet politikası olarak böylesi ciddi konular da bir planın olduğu söylenemez.
Bir Ermeninin safımızda yer alması ruhlarımızı okşayabilir.
Kaldı ki devlet politikası kendi içinde, haklı davasını anlatmak adına,
ne tür bir sistemi geliştiriyor? Denilir ki kocaman bir hiç.
Dışarıya karşı haklarımızı savunmak için yeni bir Edward Taşçı beklemekten
başka bir çıkar yolumuz yok anlaşılan.
Türk’ün haklı davasına ses veren Türk dostu büyük Ermeni’yi yüreğimle
alkışlıyor, onun saygın naaşı önünde eğiliyorum.
Ruhu şaad olsun.
Selam ve dua ile...
K.Kurultay