OLUMLU DÜŞÜNME, ILIMLI YAŞAMA VE “AN”A SIĞINMA
“Sevgiyle hislenmiş, enerjiyle hazlanmış, güzelliklerle niyazlanmış çepeçevre mutlanmış pırlantalı melodili çehrelerle anları ve yarınları aydınlatmalı. Sevgi yolundaki binlerce yoldan birine revan olmalı. Gönül feneriyle aydınlatmalı. Aydınlatmalı ve meydanlatmalı…”
Aydınlamanın aymaz arılığı, ayan beyan “an/yaşanılan”da. Hayat, deneyimler zinciri. Tecrübe köprülerinden geçerken anın yaşanmışlığının zerrelerini benlikte duymak gerek. Geleceğin planlanması fırtınasında, an savruluyorsa ve ayakta duramıyorsa bu nice haldir? Nasıl ahvaldir?
Anı yaşamak sanattır. Anı yaşama sanatını en iyi sergileyenler, çocuklar... Çocuk saflığının ördüğü bu kanaviçe; sonsuza kement atan esenlik içten içe, coşku kaymağının yüreğe kalınca sürülmesidir. İlmek ilmek anı yaşama sanatını soylulamak gerek. Geleceği düşünmekten anını ıskalayanlar; bugün ırmağında boğulup, yarın şelalesinde kendini yok olmaya mahkûm edenlerdir. Dolu dolu yaşanmış her an, yarına gönderilmiş sonsuz enerji kıvılcımlarıdır. Yarını aydınlatacak ve yarının da elinden tutacak hedefe kilitlenecek enerji kıvılcımları.
İnsanın bulunduğu anla doğrudan temas/ilişki kurması gerekiyor. Yaşamın elinden tutmak, anda yoğunlaşmak bir zorunluluk. Dünü düşünüp yarını planlamak hoş, ama bugün arada buharlaşmamalı. Buharlaşmamalı ve şaşmamalı. Şaşırmamalı. Dün ve yarın değirmen taşları arasında öğütülen un olan şu an; yürek ateşinde pişmiş taze ekmek nefasetinde hayat sofralarını donatmalı…
Dün, somut fotoğraf; yarın, soyut fotoğraf. Yaşanılan an ise can üfleyen ayna. Şimdiki anın şenlenmesi, an be an geçmiş ve gelecekten maksimum seviyede bugün lehine ilgisizleşmedir. İlgisizleşme ama vazgeçme değil. Zaten anın doludizgin yaşanması yarının inşası değil mi? Bir noktada dörtnal hayat yarışından bugünde/anda rahvana yöneliş. “Ahh”ları, “off”lar kayalıklarına vurdurmadan “ohh”lar limanına demirleyip hayat rıhtımında asude demli çay sohbetlerinde eritmeli.
Mesela dolunayda can ve cananı göremeyen bir an; yarına akamayan ve bulunduğu anı da zehirleme hazırlığında olan bir zamandır. Zamanın hekimliğinden yardım isteme ve yararlanma da, onunla iyi geçinmek, arkadaşça gezinmek gerekiyor. Arkadaşça ve olumluca.
“Zamanı ayarla sen, hayallerimizi ayaz vurmadan,
Meydan okurcasına zamana ve yardım istercesine zamandan.
Kalite sevginin kıvançladığı aynada, göz temasının ışıltısından,
Bin akçasevinç yayılsın tüm bedene anlar ötesi mekânlardan.
Ve gönül tarlamı belle, cansı dirilişler öncesi baharlardan.”
Olumlu düşünme, ılımlı yaşama ve güzel iklimden hayata aktarmanın mevsimi “an”dır. İçimizde kıvranan binlerce duygu ve düşünce kirmenini olumlu düşünme ikliminin güneşinin ışıklarıyla yıkamalı.
Yarınların mutlu getirilerine yatırım yapmak için, “an”ın yeleleriyle sarmalanmış rüzgâra sevinç siparişlemeli. Geçtiği çiçek bahçelerinin gül ve kasımpatı kokularını toynaklarına bulamış, efsanevi kahramanları taşımış ak küheylanların, yorgunluk terlerindeki hayat muştularını “an”da odaklamalı. Dünden sürgün edilmeden, yarına iltica etmeden bugünde dengeyi kurmalı. Bu dengenin gönüllere damlattığı yıldız taçlı kıvılcımları yakalamanın fısıltılarında, portre olmanın onurunu taşımalı…
S. Edip Yörükoğlu
OLUMLU DÜŞÜNME, ILIMLI YAŞAMA VE “AN”A SIĞINMA Yazısına Yorum Yap
"OLUMLU DÜŞÜNME, ILIMLI YAŞAMA VE “AN”A SIĞINMA" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.