- 1091 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Üşüyorum.
Ne zordu bugün sıcacık yatağımdan kalkmak... Alarm öttükçe 5 dakika erteleye erteleye neredeyse geç kalacağımı farkedince o sıcacık yatağımdan fırlamak zorunda olmak ne kadar da kötüydü.. Ne zordu okul için giyinmek ve ne sıkıcıydı 12 yıldan beri önlük, ya da forma giymek.. Güne kötü mü başlıyordum, karar veremedim. Ahh karar vermek deyince aslında ne kadar çok şeye karar veremediğimi tekrar anladım...
Hızlıca giyindim, elime dün akşamdan kalma notları aldım ve kapıyı çektim.. Tam birinci kata kadar indim ve beyaz sporlarımı giymiş olduğumu anlayınca; hem kendime hem de okula öfkem bir kat daha arttı. Tekrar çıktım son kata... Siyah convertlerimi giyerek öfke dolu düşüncelerle merdivenleri ikişer hatta dörder dörder atlayarak hemen kendimi apartmanın önünde buldum. O da ne? Daha servis gelmesine birkaç dakika var.. Ah şimdi o dakikalarımı sıcacık yatağımda geçirmek vardı. Hayır! Önündeki formülleri ezberle! Ne çok severim ya fiziği... Aklımda binbir düşünce, dilimde formüller servise bindim. Canım sıkkınken ve yalnız kalmak istediğimde geçtiğim koltuğa geçtim. Neden yalnız kalmak istiyordum karar veremedim.. Ve yine karar veremediklerime bir şey daha eklenmişti.. Ellerimdeki notları tekrar tekrar okuyor, zihinden işlemleri yapıyordum. Hele ki arka fonda Haluk Levent olunca başka yerlere gidip geldim.. Ardı ardına giden Haluk, heybemdekileri ortaya çıkarmanın mutluluğunu yaşıyordu. Hayır! Çalışmalayım! Remzi’nin sesiyle kendime geldim ve onun üşüdüm demesiyle aslında benim çoktan ayaklarımın buz kestiğini anladım. Onun üzerinde bir şey yoktu. Ya benim? Üzerimdeki monta rağmen nasıl olurda bu kadar üşüyebiliyordum? S u s t u m! Haluk’un tadını çıkarmalıyım dedim ve kendimi ona bıraktım. O da her zamanki gibi beni yenmiş olduğunun gururuyla söylüyordu. Okula geldik; güvenliğe dünkü yaşadığımızın öfkesiyle bir bakış attım, gülümsedi... Sınıfa girdim herkes sınava hazırlanıyor... Koştum kalorifere doğru... Uvvv ellerimi uzatıp dokununca bir kez daha üşüdüm... Niye benden başka kimse üşümüyordu? Kantine gidip sıcak çikolata aldım. İçim ısınır diye umut ediyordum. Mutlu oldum ya da kendimi kandırdım. Çikolataya karşı bir zaafım olduğu için mutlu oldum. Montumu çıkarmadım. Ellerim buz gibi, ama biri dokunduğu zaman o kadar da soğuk değil diyordu. Hay Allah... Tekrar o anı mı yaşayacağım? Tuğba sus!
Elim kalem tutmakta zorlandığı için montumu çıkardım. Üşüyorum! Sorulara döndüm. Aklımda binbir formül ve düşünceyle soru seçerek çözüyordum. "Hoppp sınavdasın soru seçme özgürlüğün yok!" dedim kendime. Ve tekrar başa döndüm. Üşüdüm tekrar montumu giydim ve hocanın devamlı gözlerinin bende olduğunu anlamıyormuşcasına soruları çözdüm ve arkama yaslandım. Bitmişti işte 20 soru. Korktuğun gibi değildi işte.. Alacağın notu az çok kestirebiliyordum. Daha ne? Sınavdan çıktım hala üşüyorum..
Öğle arasına girmeden önceki ders son 20 dakika test çözmemiz için hoca tarafından bırakılmıştık. Canım çözmek istemiyordu! Sanki canıma göre hareket edebilecek konumdaydım ya! Pehh... Elimin altında kağıt vardı ve onu bilmem kaç saattir karalıyor, çiziyordum.. Yine devam ederken gözlerim usulca kaydı ve 25 dakika usulca kendimden geçtim. Sesleri duyuyordum ama uyuyordum.. Okul çıkışı hala üşüyordum... Hasta değilim! Ama üşüyorum! Hasta olmak üzere hiç değilim.. Sadece üzerimdeki bunalım vücuduma yansımış olmalı diye düşündüm...
Şu an mı? Hala ellerim buz gibi ve hala ellerim üşüyor... Klavyenin tuşlarına doğru gittikçe ısınır gibi oluyor ama çaresi yok! Isınmıyor işte ellerim!
Nafile!
Yüreğimin ısınmadığı gibi ellerimde ısınmıyor.
Kasım 2008