- 842 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KEŞKE...OLSAYDI!
KEŞKE...OLSAYDI!
Neyi vardı,merak ediyordu hem de herşeyden çok!Herkes ondan gizli birşeyler konuşup duruyor anlamaya çalşıyordu,annesi ağlıyordu gizli gizli... Yolunda gitmeyen bir şey vardı farkındaydı,kendisiyle de ilgili bazı kuşkuları vardı.Düşündü ne yapabilirdi öğrenmek için doğruyu kimse söylemiyordu çünkü.Okul arkadaşlarının ona olan bakışlarını farklılığının farkındaydı,sadece okul arkadaşların mı sanki birçok kişide vardı bu bakış,bazen dalga geçtiklerini anlıyordu.
Eline kağıt kalem aldı birşeyler yazmaya başladı ,zaten kendini anlatabilecek anlattırabilecek ,yapabileceği tek en iyi şey olarak yazı yazmaktı,’’yazı yazmak benim konuşma biçimim aynı zamanda suskunluğum’’diyordu.Zamanla kullanabildiği eşyaları kullanamıyordu,onlara uyum sağlayamıyordu.Onlar ona uyamıyorduysa o onlara uyardı,ya eşyalarını kendine göre ayarlıyordu ya da kendini eşyalara uydurmaya çalışıyordu.Yazı yazarken normal koşullar değişmişti artık normal insanın koşulundan farklıydı.Bir gün doktoruna bir mektup yazmaya karar verdi,amacı hastalığı neydi öğrenmekti çünkü biliyordu rahatsızdı ama neydi.Kurşun kalemini eline aldı(çünkü artık tükenmez kalem kullanamıyordu yazılarını,mektuplarını kurşun kalemle yazıyordu.)Yazacağı kelimeleri bir bir düşündü,kırıcı olmak istemiyordu,kendisine hastalığıyla ilgili dürüst davranılmasını istediği için özenle seçti sözlerini.Defalarca okudu,okuttu onu yanlış anlattırabilcek hiç bir kelimenin olmamasına dikkat ederek.Bitirdi mektubunu,güzelce katladı sakladı bu mektup onun için önemliydi.Annesi perşembe günü için randevu almıştı,heyecanla perşembe gününü bekliyordu.Daha ikigün vardı ,çok kararlıydı öğrenmeye, bilmek istiyordu belki karar verdiği için bilmek istiyordu.Akşam oldu odasının penceresinden dünyayı izledi,karşısındaki evleri önce kelebeklere sonra ateş böceklerine benzetti ama en çok ateş böceklerine...Sabah kalktığında’’büyük güne iki gün kaldı ’’dedi kendi kendine ,aldığı kararın haklılığını düşündü bütün bir gün ve sonraki günde.Beklediği an gelmişti,hastaneden içeri girdiklerinde çok heyecanlıydı,sorsalar adını bile bilmiyecek durumdaydı.Rendavu sırası geldi,çeri girdi’’merhaba’’dedi doktoru ’’merhaba’’ dedi kızda,muayene koltuğunu göstererek ’’uzan’’dedi doktoru,uzandı o arada da ona mektubunu verdi.Verirkende pek şaşkındı ellerini nereye koyacağını şaşırmış doktorun söyliceklerini bekledi.Doktor mektubu okurken yüzünde hafiften bir gülüş vardı ve bu gülüş yanına sıkıştırılmış bir telaşla farkediliyordu.Mektubu okudu,’’Ooo!Güzel yazılmış’’dedi önce sonra söyliceklerini seçerek sözlerine başladı.Kızın gözlerinin içine bakarak ’’keşke yapabilceğimiz bir şey olsaydı ’’dedi doktoru o anda gözleri dondu,doktoruna bakıyordu anllayabildiğinin doğruluğunu aradı durdu...Doktorda söyliceğini başta söylemenin rahatlığıyla olsa gerek ,sözlerinin garip bir akıcılığı vardı ağzından.Gitmek için kapıya yönelmişlerdi,doktor kıza yaklaştı kafasını okşadı ve tekrar ’’keşke yapabilcek bir şey olsaydı’’dedi.Annesi kıza doktoruna teşekkür etmesini söyledi.Kız o ana kadar hiç konuşmamıştı,sadece ’’te te te şek kür ederim’’ diyebildi.
Kız hastaneden çıkarken sağırdı,dilsizdi,kördü bedeninden bihaber...Dışarı çıktığında yüzüne çarpan rüzgarla uyandı,sanki bu serinliğe hep ihtiyacı vardı hep de olacaktı.Bu yağmurda neyin nesiydi şimdi!En sevdiği tünele girmişti şimdi ,ağaçtan tüneldi bu,bir yandan ağaçları çiçek açmıştı bir yandan da meyvaya dönüşen kiraz dalları sarkıyordu.Tarifi yapamadı bir ara sendeledi düşer gibi oldu,hemen annesine tutundu.Akşammıydı ortalık karanlıktı,etraf öyle gürültülüydü ki bağırıyordu ama ne çare duyulmuyordu sesi!Bildiğnden korkuyordu duymamazlığa veriyordu kendini bu korkuyu,korkmasını gerektiren bir şey olduğunu düşünmek istemedi ama faydası yoktu kaybolmuştu bir kere!Bir süre geçti kendine geldi güldü hiç bir şey olmamışdı sanki bir kapak kapattı acıyan yerine,biliyordu da en çok o kapak düştüğünde kanıcaktı her yeri.Eve geldiler,her günki gibiydi.
EVGİN ATALAY