- 638 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İNSAN VE GERÇEK
İnsan olarak yaratılmış olmak hiç şüphesiz, minnet kalacağımız, şükran duyacağımız ve itiraz etmeden önünde secde edeceğimiz bir vakıadır.
Her şeyi yoktan var eden Allah olduğu inancıyla, bizden istenilen ödev ve görevlerimizi mutlaka bilmemiz gerektiğini, hiçbir zaman unutulmamalıyız.
Şayet bu bilinçte değil isek, kendimize olan saygımız meydana çıkacaktır.
Bilincin olmadığı bedenlerde, avuntular devreye girer, bu durumu idrakimiz bildiği halde, irade bunu temin etmediğinden zaman kaybı kaçınılmaz olacaktır.
Fakat insan olarak güç sahibiyken ukala, bencil olmamız, bittiğinde ise biçare kalmamız yaratan tarafından, rahmetinin tecellisi olarak uyarılmamıza sebep oluyor.
Ayrıca insanlık tarihinde yaşanmış hayatların hikâye edilmesi, muhatap alınan insanın ibret alması ve doğruyu bulması lüzumundandır.
İnsana kul olduğu gerçeğini, tarihi hakikatleri, en şerefli mahlûk olduğunu, öğreten ve eğiten yine odur.
Lakin yapımız en mükemmeli ikmal etmeye müsait olmasına rağmen, nefsimize bu uğraşlar zor geldiğinden, kolay ve basit olanı tercih ederek avunuruz.
Oysaki böyle mükemmel yaratılmış bir insana, basitlik, tembellik yakışır mı?
Yaratılmasının, insan olarak muhatap alınmasının, temel sebeplerini merak rehber, akıl, bilgi, tecrübe ve muhakeme koşullarını öğrenmez ise, maalesef hayatta sadece beşer kalmaya mahkûm olacaktır.
Zira merak eden, kimliğini ve kişiliğini oluşturan, medeni bir insan olgusunu kazandıran temel değerleri önemsemeyerek yaşamak, insan için en büyük zillet olduğunu bilmeliyiz.
Bir insanın kendi özelliğini ve kapasitesini bilmemesi ne kadar korkunç bir kayıptır zira kaybedilen değerin ne olduğu bilinmeyecektir.
Beyhude geçirilmiş bir yaşantının, neye malolduğunu merak ederek okumalıyız, öğrenmeliyiz ve ilk emrin oku olduğunu bilmeliyiz.
Bilinçsiz ve rasgele yaşanmış bir hayatın bedelini ödemeye asla hazır değiliz!
Rehber, akıl, bilgi ve uygulamalar neticesinde muhakememiz devreye girerek, tecrübe birikimimiz bizlere doğruyu bulmamıza, gerçeğe koşmamıza en büyük katkıyı sağlayacaktır.
Bizler neyi, ne zaman ve hangi ölçüde ve kiminle yapacağımızı çok iyi hesaplamalıyız zira bu yeterince yapılmazsa, neticesini merak etmeye gerek yoktur.
Yaşadığımız hayatın ve her şeyin, bir hesap ve kuvvet dâhilinde tanzim edildiğini asla unutmamalıyız, bu sebeple manalı olduğunu bir bilmeliyiz.
Bu formülü unutur ve ihmal edersek, henüz kendimizi tanımadığımız ve ruhumuza yabancı kaldığımız ortaya çıkacaktır.
İnsanın kendine olan öz güveni nasıl kazandığını unutmaması ve bunu önemsemesi, konunun özünü ve çözümünü bulmak adına son derece önemlidir.
Annesi, babası ve çevresi tarafından kendine sağlanan sosyal şartları ve kuvvet desteğinin ne amaçlarla verildiğini ve sebeplerini analiz ederek bulur ve anlarsa, yaşamanın bedelini de, bu nispette deruhte etmek durumunda kalır.
Hayatın, rasgele ve tesadüflere göre tanzim edilmediğini, çok pahalı bir bedel ödendiğini anladığımız gün, yeniden dirilişimiz veya nihayetimiz olacağını bilmeliyiz.
Bu sebeple, düşünmenin temel şartlarını oluşturan, rehber, akıl, bilgi ve tecrübeler ışığında hareket ederek, muhakeme vasfımızı bilerek yol kat etmeliyiz.
Denenmemiş cesaret veya koşulları hazırlanmamış hareket, bizleri beklemediğimiz durumla karşı karşıya getirir ve altından kalkamayacağımız bir bedele malolur.
Bu bakımdan hisler denendiği ölçüde itibarlıdır, heyecan kontrol altındayken zevkli olur, hırs dizginlendiği ölçüde anlam kazanır…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.