- 668 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Toplumsal Mutabakat mı Taviz mi?
Millet olarak bazı şeyleri kabul etmekte asla zorluk çekmiyoruz. Hele de bize sunulan şey süslü bir kap içerisindeyse asla geri çevirme şansımız olmuyor nedense.
Peygamber Efenndimiz (S.A.V.) bir hadisi şeriflerinde " Sizin için faydal olanı kabına bakmadan alınız!" diye buyurmuşlar ama; bu ilim ve irfan için kasdedilmiştir. Oysa biz; bazen egomuzun baskın çıkmasından, bazen de anlamadığımız için alıverir ve başımıza taç yaparız sunulanları. Hem de gerisini hiç düşünmeden.
Üzerinde asıl durmak istediğim şey şu: Ülkemizde büyük bir kavram kargaşası yaşanıyor. Öylesine bir gidap ki bu kargaşa anlayabilene, çıkabilene aşk olsun bu girdaptan. Birileri çıkıyor bir şey söylüyor; biz de saf saf onların ne dediğini anlamadan veya dediklerinin ne anlama geldiğini düşünmeden onların söylemlerini -marifetmiş gibi- papağancasına tekrarlayıp duruyoruz.
Yazımın başlığına dikkatinizi çekmek istiyorum. [B][U]"TOPLUMSAL MUTAKABAT"[/U][/B] Nedir dilimizdeki bu terimin gerçek anlamı? Önce ona bakalım isterseniz. Mutabakat sözcüğü; anlaşma, uzlaşma ve dolaylı olarak da barış karşılığındadır. Yani toplumun anlaşması veya uzlaşması. Peki günümüzde toplumsal mutabakat var mı? Hayır. Nasıl olacak ki? Bir tarafta bölmek, parçalamak isteyen hain sürüsü; bir tarafta canını bu kutsal vatana feda etmekten çekinmeyen vatanın öz evlatları.Uzlaşma yok derken hepten de yok değil. Elbette uzlaşma var. . Kimler arasında var? Canım orası malum. vatan hainleriyle yandaşları arasında var. PKK ile tüm dış güçler arasında var.Aynı değer yargılarını savunanlar arasında var; aynı çıkarı paylaşanlar arasında var; aynı siyasi ve ideolojik düşünceyi paylaşanlar arasında var. Peki başka kimler arasında var? Bir de çobanla koyunlar arasında var. Eeee vatanseverle vatan haini arasında uzlaşma olacak değil ya. Ben, bir Türkiye sevdalısı olarak benim vatanıma kem gözle bakan hiç kimseyle uzlaşma içerisinde olamam, olmak da istemiyorum zaten. Ne zaman o kirli emellerinden vaz geçerlerse işte o zaman onunla aynı masada oturabilir ve birleşeceğimiz asgari müşterekleri konuşabilirim.
Yıllarca, toplumsal barışı tesis etme safsatalarıyla bu memlekette verilmeyen taviz kalmadı. Kalmadı hem de bu memleketin düşmanlarına karşı verildi bu taviz. Üstüne üstlük adını uzlaşma politikası koyarak, toplumsal mutabakat koyarak. Kuzu postuna bürünmüş sırtlanlar; memleket sevdalısı, şehit ailesi, gariban, milliyetçi, muhafazakar ve dürüst insanların kanını emdiler ve Kutsal Türk vatanını bölmeye çalışan hainlere kanlarımızı peşkeş çektiler Toplumsal mutabakat(?) uğruna.
Askerimiz, polisimiz, öğretmenimiz, doktorumuz, hemşiremiz, mühendisimiz şehit edildi; polisimiz taşlandı, araçlar yakıldı, binalar yıkıldı. O kafalarının içinde beyin yerine işkembe sucuğu taşıyanlar, can düşmanlarımızla mutabakat yollarını arıyoruz dediler. Gülerler. Gülewrler hemşerim gülerler...Uyan hemşerim uyan. Uyan ey memleket ve Cumhuriyet sevdalısı kardeşim uyan. Bu mutabakat filan değil. Bu doğrudan doğruya bilerek ve kasıtlı olarak verilen tavizdir. hatta daha da ileriye gidilerek memleketin öz evladına kasıttır, vatana ihanettir, hiyanettir.
Bu söylediklerim şayet toplumsal barışın tesisi için atılan adımlarsa -ki ben asla kabul etmiyorum öyle olduğunu- bu adımlar sonunda İmralı’ya kadar gidecek ve "LÜTFEN ARTIK YETER" şekline bir serzeniş olarak dile getirilecek.
Savaş istemiyoruz. Herkes haddini bilsin. Kuyruğunu kıçına çekmesi gerekenler hemen çeksinler o uzamış kıllı kuyruklarını. Yoksa çektirmesini biliriz biz.
Unutulmamalıdır ki; evladını bu vatan uğruna şehit vermiş bağrı yanık insanlar bu şekilde tesis edilecek bir uzlaşmayı istemiyorlar.
Unutulmamalıdır ki; Anadolu Türk yurdudur ve hep öyle kalacaktır. Bizim aziz vatan toprağından birilerine sunularak tesis edilecek bir mutabakata ihtiyacımız yok.
Bahattin Kızılkaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.