- 543 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İNSANLIĞINIZI ÇÖPLEŞTİREN YÖNLERİNİZİ GÖRÜN BİRAZ…
İnsan hiç kimseden gidemiyor…
Herkesin bir fotoğrafını bıraktığı iç dünyası zaman zaman hassaslığını yitirse de, nedensiz gözyaşlarına film kareleri gibi düşer yaşadıkları…
Hastalanıp gömüldüğümüzde yatağımıza iç gürültümüzün şiddeti artar…
Duyumlarımızın altında kalan sesler… Yaşadıklarımızdan arta kalanlar…
Bedenimizdeki denizin içindeki canlıların anlaşma dili ne ile beslenir?
Neden bozar barışını da bizi sızıya boğar?
Dışarısı zaten savaş… Tanrım! ölen insan…
Yüzyıllarca denenmiş bu çıkarsal derya neden deneyimlerinden bir sonuç çıkarmaz?
Anlaşmak için yaratılmış diller neden anlaşmama sebebi?
Neden bazı ırklar bazı renklere daha sevdalı?
Herkes haklı olduğu oranda haksız…
Biliyorum sanatçılar en çok savaştan nemalanır…
Onun yarattığı uçurumda ilan eder kahramanlığını…
Bilgiyi yük gibi taşıma işleminden geçtik…
Ah bize lazım anahtar kimin belleğinde saklı?
savaşlar… Ölü bedenlerden çıkarılan paylar…
Karşı taraftan çok kişi öldürmek daha mı haklı kılar bizi?
Kazanırken kaybettiklerimizin sayacı neden tutulmaz?
Kaynayan sular, açık tüpler, damlatan musluk, sebzelerin çöpe giden bölümleri…
Bizi mutsuz kılmaya dayalı işimize yaramadan harcadığımız zaman…
Televizyon açık kalsın izlemezsekte. Bilgisayar, elektrik lambaları…
Her şey ne kadarda fazla… Nasılda her şeye duyarsız yaşayıp gidiyoruz…
Günde üç defa kıyafet değiştirmeyi marifet sayanlar…
Sürekli yıkanmaktan titizlik payı çıkaranlar… Teninizin kokusunu unuttunuz.
Hiç kirlenmeden temizlenen, deterjan, krem, parfüm, oda spreyi kokan yaşamınızda hayatın kokusu yok…
Her şeye duyarsızlığınız başkalarından duyarlı ve üstün olduğunuzu düşündürüyor…
Aslında özel, hassas, duyarlıyım panelleri düzenleseniz de mekanik bir kimya kokuyorsunuz…
Yaşamınızı akıl almaz bir israfla elitize ediyorsunuz…
Bırakın teniniz yaşamışlık koksun biraz… Görüntüde güzel, doğası kıt yaşamınızı düzeltin…
Her şeyi çabuk eskiten tüketim duygularınızı aldırın…
İnsanlığınızı çöpleştiren yönlerinizi görün biraz…
Atın lenslerinizi. Kendi göz renginiz kendi kusurunuzla sevin sevdiğinizi…
Kimleri küçümsediğinizi düşünün bir…
Yandaki markete bile arabayla gidecek kadar toplu hiçbir şeye yanaşmayan yönlerinizi…
Çevre düzenlemesi adına her şeyi mekanik bir hareketliliğe büründüren beton zihniniz çalışsın…
Kaç canlının yaşam alanını tüketiyoruz? Göz zevkimiz, rahatımız için…
Ruhunuz plastikleşiyor…
İçinizdeki insan polyester dökülmüş bir heykel artık.
Bedenlerimizi çürütemiyor toprak…
Bizi kendi döngüsüne almayarak alıyor intikamını doğa…
Kişinin onu diğerlerinden ayıran kokusunu nasıl fark edeceksiniz?
Teninizin kokusunu ciğerlerinde taşıyan bir sevgiliniz olacak mı? mesela…
Çöpleştirdiniz kendinizi ne gömecek, ne yakacak yer kaldı…
Göçtüm…
Pencerenin karşısına oyuncaklar sıralıyorum…
Hala hayret hala parıltıyla bakmak yaşama…
Payımıza düşen bir sıcacık kucak… Onu da esirgiyoruz birbirimizden…
Tenimizin kokusunu… Ezbere alışmamış yönlerimizi…
Aşkın bizi başka bir dünyaya taşıyan büyüsünü…
Söylemiştim insan hiç kimseden gidemez…
Herkesin fotoğrafı var görmezden geldiğimiz iç denizimizde…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.