AŞK RİSKTİR.
Küçüğüm, nasıl anlatsam sana zamansız sevdaları… Ansızın yollarımı kesen aşkın eşkalini nasıl versem sana da, senin bulmanı sağlasam. Ama sende bilirsin ki sevgili, aşkın gözü kördür. Kimliksiz iki ruhuz biz aşkın ruhundaki karanlıklarda gezinen, göremiyoruz burnumuzun dibindeki aşkı ve biz alıp başımızı gidiyoruz, oysa ne çiçekler açılmıştır gözümüzün önünde, ne hoş kokuları vardır benliğinde ama biz öylesine kaptırıyoruz ki kendimizi, en güzel kokulu çiçeğin Kaf dağındaki karların altında sanıp vuruyoruz kendimizi yollara… Dağın en zirvesindeyim şimdi, kim bilir sende en zirvesinde geziniyorsundur ama ikimizin tek ortak noktası var sevgili. Aradığımız çiçeği ayrılık sardı, bizler ise o dağın en üstünde sandığımız çiçeğimizi soldurduk.
Çıkmazlarda mısın küçüğüm, olgunlaşacağım ben diyorsun sanki. Haklısın, sende karıştırıyor musun sevgi ile aşkı zaman zaman. Kimi zaman insan, yıllardır aradığını bulduğunu düşünür, sever ve delicesine yaşamaya başlar sevdasını, zaman geçer, günleri sanki bir romanın sayfaları gibi devirir bir bir ve anlar ki aradığı insan o yaşadığı insan değildir. Yalnız yol almaya başlar yolları, sokaklar yalnızlaşır sanki kendi gibi, kimsesizleşir kendi içinde, yok olduğunu sanır, firaridir ruhu aşka karşı ve ne yapacağını bilemez, geçmişteki sevgilinin canını mı yakmalı yoksa yeni bir aşka yelken mi açmalı diye düşünürken, bir bakar ki bir otobüs gelmiştir, şoförünün adı yalnızlık olan bir otobüstedir şimdi ve onu son durak sandığı duraktan alır, götürür başka bir mekana ya da yüreğe…
Alışmak zordur elbet yeni mekanların sisli ortamına, eskiyi özlersin bazen, eski yaşantında sevginin göğsünde huzur dolu bulduğun uykuları ararsın veyahut sevip de açılamadığın zamanların uykusuzluğunun acısını özlersin. Bende seni aradım yıllardır, şehir şehir aradım. Sonra yazdım seni, bilmediğim sesinden şarkılar dinledim ben, gülüşünü aradım insanların yüzlerinde… Bir aşk çıkmazında buldum seni küçüğüm, yalnızdım, yalnızdın ve yalnızdık kendi ruhlarımızdaki dar elbisesinde. Sen ağlıyordun, ben senden daha kötüydüm gözlerinde kimliksiz bir aşkı damla damla dökerken ve seni güldürmek için neler yapsam da çaresiz kalıyordum. Bitmişti gücüm, çıkmazlara düşmüştüm senden sonra bende. Seviyorum diyordun, ne çok severdim bu kelimeyi ben, senden duymak ayrı bir zevk olsa gerek diye düşünürken şimdi bir başka ruh için seviyorum diyordun, kanıyordu yüreğim ok olup vuruldukça kelimenle. Babacan bir hırka giydim, aklımda sen, içimde bir sızı, sana yakındım, ellerimi uzatsam tutacaktım seni, gözyaşlarında ben tükenmenin ne demek olduğunu anlamıştım. Gerçekler vardı, canımızı yakacak gerçekler, sen takım elbiseye vurulmasan da gözlerini boyayan bir cazibeye vurulmuştun ansızın. Sana sadece “O gözyaşların çok değerli, kıymetini bilen için. Akıtma artık, kıymetsiz bir insan adına. Değerlisin, değerinin farkına var” diyebilmiştim. Ne acı!
Sonra yokluğunla seviştim birkaç gün, yüz yüze konuşulmalı aşk diyordun, yüz yüze konuşulmalıydı haklısın ama ya ben, ben ne olacağım. Karşında senin ağzından senin şıp sevdi ruhlarını dinlerken ve ben senin için ölmeyi bile göze alabilecekken bir saman alevi gibi geçecek aşk sandığın sevgi kırıntılarını dinlerken ölmek istemeyecek miydim? Dinledim seni, sırf sen rahatlayıp bir an mutlu olasın diye dinledim, bir başka denize yelken açmıştın asi ruhunla ve seni ne fırtınalar bekliyor bilemiyordun, ben senin için endişeleniyordum. Allah kahretsin nasıl sevdim ben seni. Yaşarken mezar taşımı yazdırmıştım, ölüm tarihim da tarih yerine sadece birkaç cümle yazıyordu: Seni Gördüğüm An.
Haklısın küçüğüm, anlamanı bekleyemem bu aşka aşık ruhu, sevdiği insan adamış ama aşkın elbisesini bir bedene giydirememiş pis sakallı sefil yazarı. Daha göreceğin çetin kışlar çok hayatında ama senin mevsimlerin aşkların gibi gelir geçer ya benim mevsimsizliğime ne demeli senin yokluğunda.
Anlayamadın da beni, “Abi” deme derken çığlık çığlığaydı ruhum, o kelime bir duvar örüyordu aramıza ve ben aşamıyordum o duvarları ama sen sanki yüreğime bir kılıç darbesiyle ikiye bölmek isteyen bir savaşçı gibi sürekli yineliyordun bu kelimeyi. Duydum sevmişsin yine bir başka birini, mutluluğu arıyorsun ama körüz biz sevgili. Senin gördüğün görmez seni, seni gören gözleri sen görmezsin. Hayatın acımasız kanunu bu değil mi? Şimdi sana gel desem; sev beni seni sevdiğimin milyonda biri kadar desem, korkarım söyleyemem. Yanarsın çünkü o zerre kadar sevda da bile sen. Sen de korkarsın bu sevda denizinde yüzmekten, o yüzden okyanus sandığın nehirlerde yelken açmaya devam et sen sevgili. Seni seviyorum ardına gizlenen ve senin bedenine sahip olduktan sonra büyüsünü yitirmiş bir amaç gibi unutulmaları seç. Müsait olamadığın gecelerde, tatlı rüyalarda gezinirken sen, ben ağlayayım olmayan sabahlarda senin için. Seni neden böyle delicesine sevdim. Pişman hiç değilim.
Ne güzeldi değil mi senle paylaştığım pembe düşler, hatta bazen kendini içinde bulup, o güzel toz pembe düşlere kaptırdığın anlar… Çocuklar uyuyup uyanıyordu, şiirler okunuyordu düşlerde sadece bir göze kenetlenip ve özlemler yoktu yaşanması gereken. Çünkü tüm özlemlerimi senin olduğun hayallerde yaşıyordum ben. Seninse yüzün yanıyordu, karnına ağrılar giriyordu, ne yapacağını bilmez bir halde hissediyor, dayanamayacağını düşünüyordun bu acıların içinde. Birileri sana geleceğini söylüyordu, birileri hoşlanmalarından bahsediyordu, birileri çaresizce sadece mutlu olman için sadece dinliyordu. Ne yapacağını soruyordun bana; bende bir filozof edasıyla söylüyordum sana “Kimse istemediği şeyi yaşamak zorunda değildir. Sevgi ise hissedilen risk alınmaz ama aşk risktir. Kazanmak için ille de kaybetmek gerekmez, inanmak ve çaba sarf etmek yeterlidir ama önce kıymet bilmeyi öğrenmek ve sana kıymet vereni görmek gerekir.” Diyordum. Sana bunu diyen bir Mecnundu sevgili ama sen, gündelik Keremleri tercih ediyordun. Mutluluk bu mu sence?
Allah kahretsin seni seviyorum küçüğüm. Seni aramaktan da yoruldum. Neredeysen, çık gel sevgili. Gel ki; ne sen ne de ben artık ertelemek zorunda kalmayalım yaşanmayı bekleyen özlemlerimizi… Seni seviyorum, yazılarımda yaşadığımdan daha fazla, günden güne çoğalan bir aşkla. Kalp gözün açık olsun.
BAKİ EVKARALI
YORUMLAR
"Sana sadece “O gözyaşların çok değerli, kıymetini bilen için. Akıtma artık, kıymetsiz bir insan adına. Değerlisin, değerinin farkına var” diyebilmiştim. Ne acı!"
"Bende bir filozof edasıyla söylüyordum sana “Kimse istemediği şeyi yaşamak zorunda değildir. Sevgi ise hissedilen risk alınmaz ama aşk risktir. Kazanmak için ille de kaybetmek gerekmez, inanmak ve çaba sarf etmek yeterlidir ama önce kıymet bilmeyi öğrenmek ve sana kıymet vereni görmek gerekir.” Diyordum. Sana bunu diyen bir Mecnundu sevgili ama sen, gündelik Keremleri tercih ediyordun. Mutluluk bu mu sence?"
Küçücük ama ruhu büyük... Hayat! İnşallah bir gün herşey gönüllerdeki, hayallerdeki gibi olacak...
Okunmaya değer bir yazıydı.
emi tarafından 4/23/2007 11:28:20 PM zamanında düzenlenmiştir.