- 814 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BEŞ DAKİKA ON İKİ SANİYE...
Aradan birkaç gün geçmişti.Parkın birinde oturmuş kitap okuyordum.Hava açık ve sıcaktı, güneş ısıtıyordu tüm benliğimi.Keder verici düşüncelerin hiç birisi yoktu yanımda.Okuduğum kitabın yirminci sayfasına gelince, sıkılmıştım.neden almıştım ki bu kitabı? Çok saçma bir içeriği varmış.Kitabı iki elimin arasında sıkıştırıp duruyordum, kulaklıktan beynimin merkezine doğru hızla ilerleyen müziğin etkileyici sesine kendimi kaptırmıştım . Hande Yener’in ’fırtına ?’ şarkısını tekrar tekrar dinlerken; zamanın hızla geçmesini ,akşam olmasını bekliyordum. Beş dakika on iki saniye geçince tekrar baştan dinlemeye başladım, ve böyle uzayıp gitti beş dakika on iki saniyeler.Beş tane beş dakika on iki saniye geçince yanımdan uyuz ve bir o kadar cins bir tanıdık selamlayıp geçti hızla .Ne düşünüyordu bu adam? Durumu iyi diye ondan borç para falan ya da başka bir şey isteyecek değildim.Hem üçyüz lira alacağımı alabilseydim o kalıbının adamı olmayan geri zekalıdan; elektrik,su borçumu ödeyebilirdim. Üstelik kimseye borçlanmak niyetinde de değildim.Hemen yarın bir haber salmalıydım eski dostuma.
iyi bir iş ayarlayabilirdi belkide bana.Aklımdan en uç konulara ilişkin düşünceler geçiyordu ikindi vaktinin geçmeye başladığı o saatte.
Gerici: Geriye gitmek isteyen.Eski sistemleri savunan.
Modern algı dünyasının çok çok ilerisinde olan düşünceyi temsil eden görüş.İleride gerçekleşecek değişimleri geçmişte yaşarken bile gören kişiler.ilerisi daha ilerisi.
Derken yanıma tahminen otuzlu yaşlarda azıcık solgun yüzlü biri oturdu.Hiçbir şey söylemeden yerdeki bir noktayı izlemeye başladı.Ben bir saniye gözlerimi ayırmadan adamı izliyordum,adam
suratını biraz ekşiterek bana doğru baktı bir kaç saniye boyunca.Çok yüzünlü çok durgun, çok kırgındı sanki.Telefonu çalınca heyecandan yerinden kalktı bankın önünde bir iki tur attıktan sonra telefonu açtı. ’Efendim...Ha...çok mükemmel...İşte bu, işte bu, işte bu!’ dedi. ’Biliyordum, biliyordum olacağını.’
Adamın heyecanı ve sevinci beni de etkilemişti. Takım elbilselisini iyice inceledim.Kesin bu bir iş adamıydı.Belkide bir ihale kazanmıştı.Konuşması doğulu bir kürt olduğunu gösteriyordu.Adam tekrar yanıma oturuca ben başımı önümdeki beyaz kağıda çevirdim.Üçgenler, dikdörtgenler,kareler,noktalar, büyükce virgüller, noktalı virgüller, ünlem işaretleri, soru işaretleri çiziyordum öylesine. Adam gayet rahat bir sesle, ’ Sevdiğine şiir mi yazıyorsun? Ah bende zamanında çok şiir yazardım’ dedi.’ Kolay gelsin Arkadaş’
Hem eğlenmek, hemde biraz puslu havayı biraz dağıtmak için yalanlar uydurdum.
’Evet şiir yazıyordum.Sormayın gitsin çok iyi ve samimi bir insan sevdiğim kız.Çok mu çok sever duygusal şiirleri.Hem zaten hangi kız sevmez ki? tam bir hanım ya!.Bu kıza şiir yazmayayımda kime yazayım? Kesinlikle iyi bir insan’ dedim heyecanla.’ Ben aslında fazla da onu sevmiyorum.Bilirsin fazla ilgi gösterince hemen şımarırlar.Kız takımı işte!’
Adam gülerek yüzüme baktı ’ Ne güzel! Ne güzel! Allah kavuştursun.’ dedi.
’Evet durumum çok farklı.Çok güzel değil kendisi ama...Ama duygusal bağ önemli işte...’
Nasılda kızarıp bozarmıştım.Durumu hemen toparlmaya devam ettim.
Ufukta kaybolmak üzere olan güneş benim yanlış bir yolda olduğumu anlatıyordu.kimseler görmese bilmese de.Sonbahar yaprakları sondurmuş, rüzgar ise acımasızca dallarından koparıp ayaklar altına almıştı.Börtü böcek için son yaklaşmıştı.Herşey değişiyor bir kez bak? Ne yapmalıydım? Tüm kavramlar çorba olmuş, ortada kalan ben olmuştum.Yine devam...Elimdeki kitabı buruşturma işin devam ediyordum.
’Hiç görmemişimdir biriyle konuştuğunu.Kış arkadaşları Facebook’da tonlarca fotoğraf yayınlamıştı.O ise kesinlikle internette kimseyle konuşmaz. Çok güvenirim kendisine.Msn adresine insan bir fotoğrafını da mı koymaz! İçimden geldiği için sana anlattım.’
’ Zamanım var sohbet edebliriz daha.’
’Tabi aşk farklı bir olay.Ben nasıl açıldım hemen değil mi?’
’Öyle ya,aşk konuşturur!’
Elimdeki kitabı heyecanla iyice buruşturdum,’ Yani o kadar temiz... Çok ağır takıldığı için ...Zaten bende elini tutmak istemem istediği gibi takılsın canım! Babası çok üstüne düşüyor tabi’ dedim zorla gülüseyerek.’ Neyse konuyu değiştirelim ’
Biraz sustum ve merakla bir soru sordum.
’ Çok iyi bir haber aldınız galiba biraz önce.’
’Evet, çok güzel bir haber aldım.Bizim dernek çalışmalarda son aşamaya gelmiş.Bir sorun vardı hallettik’
’Şey durun tahmin edeyim.Siz tuncelilisiniz dimi?
’Evet doğru.Nasıl bildiniz?’
’Bilmem.’
Yalanlarım bitmek bilmiyordu.Keyfim daha da düzelmeliydi! Hem ben Elazığlıydım. Biraz muhabbeti koyulaştırsam mı acaba? Yakındık birbirimize.
’Neden hep devrim kelimesi ağzınızdan çıkar?’ dedim.’Bana biraz devrimden bahseder misiniz?’
Adam sinirlenmişti bir anda.Elindeki telefonu ceketinin iç cebine koyduktan sonra sert bir dille konuşmaya başladı .
’Ah tabi sen milliyetçisin...Peki siz neden bu kadar çok gericisiniz?’
Çok şaşırmış bir insan izlenimi verdim yüzüme.Çok kızgın değildim.Ben ılımlı olmalıyım? Hem ben milliyetçi falanda değildim.Ama devrimci de olmazdım.Yinede duygusallığım tuttu.Ben her ne kadar liberal düşünsemde bu adamlar bana çok uzaktı.’Pis bölücü’ dedim içimden.
kısa bir süre sonra adamdan izin isteyip kalkıp gittim.
’Kim dokunduysa ona git’ parçasını en içten duygularla söyleyen Emre Aydın beni yüzünlendirmişti. Sessiz, solgun, kırgın adımlarla yürüdüm Parseller’e doğru.Soğanlı meydanı’nda yanımdan hızla gölge gibi bir şey geçti.Evet şu kız! Bu da aynı şeyi yaptı neden? Ne olmuştu ben kendisine ne yapmıştım ki? Ben bir sapık falan mıydım yoksa? Ne olurdu sanki biraz
normal davransaydı.! Şu durumu tarif etmek için kelimler bulmak zor.Genç kızın arkasından bakakaldım.Ara da bir yandan geriye doğru bakıyor, telaşla adımlarını hızlandırıyordu.Ramstein ’ du hust’ parçası bana bir an bir film sahnesini hatırlattı.Genç kız kaçarken çekilen... Düşündüğüm son şey ’ Bu bir film veya klip sahnesi olabilir’ dedim.Müzikte tam uymuş.
Kızın yanımdan gölge gibi geçmesi sinirlerimi alt üst etmişti. Yeter ben sana gölge olmak istemem! Bu haksızlıktı bana! Adımlarımı hızlandırırken öksürdüm. Bu hareketi benim onun peşinde gidip rahatsız etmemi tetiklemişti.Kollarımı rastgele sallarken, kendimi biraz toparlamaya çalıştım. Sonunda düşündüğü olmuştu.Ben bir kızı olmadık yerlerde rahatsız eden biriydim artık. Ufacık bir şeytan aklıma girmişti akşam akşam.Delice bir oyunun içine girişmiştim kesinlikle. Bozulan sinirlerimi onun buzulan sinirleriyle toparlamak güzeldi. Hatta gülümsedim de. Yanına vardığımda yüzündeki o etkileyici bakışı görünce kendisini inadına takip ettiğim için pişman oldum. Başımı önüme eğip devam ettim yürümeye. Biraz ilerleyince bir özür ifadesi bakışla ona doğru döndüm.Ama ortalıkta kimseler yoktu.Bir daha arkama dönüp kontrol etmeye cesaretim kalmamıştı.Acaba arkamdan geliyor muydu?Bunu düşününce tedirginliğim artıyordu.Belkide tam bir kaç metre arkamda geliyordu.İnsanın arkasından birinin kendisini izlediğini düşünmesi katlanır şey değilmiş. ’Gerçekten üzgünüm seni rahatsız etmemeliydim.’ dedim kendime,’ nasılda seni takip ettim!’ Olabildiğince başka şeyler düşünmeye çalıştım,telefonu çıkarıp mesaj yollamayı denedim birilerine.Olamadı bir sigara yaktım.
.....................................................