- 850 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
BOCALAMA !
Çok belliki toplum olarak bocalıyoruz..Fazla kafa yormanıza gerek yok; herhangi bir sokağın köşesinden iki dakika geçen yüzlere bakmanız size bunu ayanbeyan anlatır. Toplumumuz çok mutsuz !...Bu mutsuzluğu besleyen kafamızda ve gönlümüzün derinlerinde bulunan tarihi izdüşümlerdir daha çok. Sanıldığı gibi soğan-ekmek değil...
Şuna bütün toplum kesimlerinin kayıtsız inanması gerek; hiçbir şey asla eskisi gibi olmayacak. Böyle inanırsak yanılırız ve önümüzü asla göremeyiz. Herşey daha karmaşık hale gelir...Bakiyesi olduğumuz Osmanlı İmparatorluğu, çokgenli nedenler sonuzu bir savaşı kaybetti ve tekrarı da mümkün değildir. Yerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurduk. Kimse uzaydan gelmedi, bu devleti kuranlar, bizim bugün içinde yaşadığımız sorunları bildiğimiz gibi, onlar da günün icap ve şartlarını bilerek bu yola girdiler ve bunu başardılar...
Gelecek, hep geçmişin kucağında büyüyerek gelir, toplumların hayatı ve hafızası yazboz tahtasına benzemez. Geçmiş, ortam değişse de ruhumuza çimdik atarak devam eder...
Kurulan yeni sistemin, vatan coğrafyası olarak bahtına Anadolu düştü. Anadolu Osmanlı’nın çokta emek sarfettiği yerlerden değildi..Anadolu’yu gezdiğimizde bunu görürürüz. Osmanlı daha çok İstanbul merkezli Balkanlar’da gerçektir. Anadolu’da; Bursa, Amasya, Manisa, Trabzon gibi gözdeleri vardır. Bunun dışında Osmanlı’yı çok göremezsiniz. Anadolu daha çok Selçuklu’dur. Zamanın gelişmişlik kriterleri esas alındığında bunu ayanbeyan görürsünüz. Elbette bu durum, demografik ve sosyal yapı üzerinde de etkili olmuştur. Osmanlı Anadolu’da daha çok idari bir yapı olarak vardır. Öyledir de bu bizi nereye götürür ?
Yeni sistem, Anadolu’yu Türk Yurdu olarak kabul etmiş. Türk Dili daha çok birleştirici unsur olarak kabul edilerek, çağın gereklerine uygun, biraz da kojüktürel bir düşüşle bir ulus-milli devlet olarak kurulmuştur. Daha çok, sınırları çok belirgin olmasa da modernliği esas almıştır. Moderinlik, batılı anlamda bir modernliktir. Yapılan inkilaplardan bunu anlıyoruz. Ayrıca her ulus devletin yaptığı gibi bir milletleşme süreci işlerlik kazanmıştır. Burada modernleşmeyle, milletleşme sürecini biribiri içinde görürüz. Devlet gerçek anlamda bu iki süreçle birlikte Anadoluyu iyi bir vatan yapmaya çaba göstermiştir. Devlet böyle istemiştir de millet dediğimiz unsur ne yapmıştır?
Modernleşme ve milletleşme sürecine tabii akış içerisinde katılmakla birlik. Belli bir durgunluk döneminden sonra bir dindarlaşma süreci başlatmıştır. Modernleşme, millileşme, dindarlaşma süreçleri, Cumhuriyet Dönemi’mizde milletimizin zihin dünyasını oluşturur. Seçimle işbaşına gelen iktidarlar, bu süreçlerin birini veya ikisini öne çıkararak yoluna devam eder. Hükümetler, modernleşme sürecine doğrudan, millileşme sürecine kerhen, dindarlaşma sürecine daha çok siyaseten destek verir gözükmüşlerdir. Bu tutum bizi iyi bir noktaya taşımamıştır. Ne modernleşme sürecimiz, ne millileşme sürecimiz, ne de dindarlaşma sürecimiz sıhhatli bir zemine kavuşmamıştır. Böylesi farklı zihin dünyaları başat konumda olunca çatışma da kaçınılmaz hale gelmektedir...
Herkes kendi doğrusunu öne çıkarmaya uğraşırken. Gerçek ve tek doğru olan milletin hayatı heba olup gitmektedir. Buna hiçbirimizin hakkı bulunmamaktadır. Dünyanın en güzel coğrafyasında milletimizi mutlu edebilmeyi başarmalıydık...Başaramıyoruz ve bocalıyoruz...
Suçlu ?..Hiçbir suçlu kendiliğinden ayağa kalkmaz ki !...Benmişim galiba !...
Bir cümlelikte olsa katkılarınızı bekliyorum.Selam,saygı...
YORUMLAR
Toplum olarak mutsuzuz, evet o mutsuzlarin icinde yüzünde bir tebessüm birakip, dünyaya neseli oldugunu bir tek insan o kalabaligin icinde etrfina verse, birkiside bu gülüsü begenirde kendide gülerse, o zaman biri birine bakip mutlu olmayi ögreniriz.
Cok basit bir örnek ama herkes mutsuz diye bende mutsuz olacak degilim ya.
saygilar cok anlamli bir yazi tesekkürler
Hükümetler, modernleşme sürecine doğrudan, millileşme sürecine kerhen, dindarlaşma sürecine daha çok siyaseten destek verir gözükmüşlerdir. Bu tutum bizi iyi bir noktaya taşımamıştır. Ne modernleşme sürecimiz, ne millileşme sürecimiz, ne de dindarlaşma sürecimiz sıhhatli bir zemine kavuşmamıştır.
İşte mesele burada.Yarım doktor candan,yarım imam imandan eder adamı ,misali işlerimizde yarım yarım ilerleyince bizde yarım mutlu oluyoruz.
Tam mutlu olamadığımızdan da bocalıyoruz.
Kurtulmak için,tam mutlu olmak için tam modernleşip,tam millileşip,dini bütün bir dindarlığa geçmeliyiz ki bocalamadan kurtulalım derim bende.
SAYGILARIMLA.
Bütün mesele, Atatürk'ü doğru algılayıp yorumlayıp, onun gösterdiği yolda sağa sola sapmadan ilerleyebilmektir.Bu da bilimsel gözlük takmakla olur.
O'na herkes ayrı bir yorum getiriyor, oysa O'nun anti emperyalist temelde neler yaptılkları ve Nutuk'ta söyledikleri açıktır.O'nu kendi yazıp söylediklerinden ve kendi hatıratından tanımak gerekir.
Saygıla Hayrettin bey; duyarlı paylaşımınız için teşekkürler...
Bütün mesele, Atatürk'ü doğru algılayıp yorumlayıp, onun gösterdiği yolda sağa sola sapmadan ilerleyebilmektir.Bu da bilimsel gözlük takmakla olur.
O'na herkes ayrı bir yorum getiriyor, oysa O'nun anti emperyalist temelde neler yaptılkları ve Nutuk'ta söyledikleri açıktır.O'nu kendi yazıp söylediklerinden ve kendi hatıratından tanımak gerekir.
Saygıla Hayrettin bey; duyarlı paylaşımınız için teşekkürler...
Nazar-ı dikkatleri önemli bir mevzuya çekmişsiniz ve duyarlı ve biraz sitemkarvari bir şekilde konuyu en güzel şekilde işlemişsiniz kutlarım lakin bu gerçekleşen ve değişen şeylerde hiç mi kendimizin suçu yok biraz da bu konuyu düşünürsek bu hatanın hepimizde olduğunu görürüz.Saygıyla kalın efendim,duyarlı yazınız için yeniden teşekkür ederim şahsınıza...
Galiba biz toplum olarak, devlet tabirini yanlış anlıyor ve algılıyoruz.
Devlet kimdir ? sorusuna cevap bulunca belki de sorun ortaya çıkıyor.
Ülkemizde devlet kimdir derseniz, buna karşı derim ki; bazen bçg, bazen tsk, bazen siyasi bir ideoloji, bazen bir siyasi gurp, bazen baştan inme kişiler vs. diye gider.
Oysa ki devlet ve özellikle modern devlet bir sözleşme devletidir. Modern devlet bir enstrümantal devlettir, bir hizmet devletidir.
Kısaca devlet inşa devleti olmalıdır, yönlendiren, bir grub elinde bulunan, diğer grubunun haklarını kısıtlamaya kalkan, birilerinin sürekli değişkenlik içinde kendi çıkarlarına uygun hareket edecek bir Türkiye oluşturmalarının mücadeleleri içinde yaşayınca, olur olmaz halkın bir kısmına hitap eden ve diğer kısmı için ise ağır ve aksak bir tavır alan ortam oluşuyor ki böyle bir devlet yapısı çatışmacı ve sınıfsal bir yapıda gitmeye devam ediyor, tabi ki yanlış burda saklı.
Devlet, inşa devleti olmalı, yol, hastane, köprü, ulaşım, halkının bireysel ve toplumsal güvenliği vs.
İnşa devleti içinde ise, devlet ve toplum, devlet ve millet, devlet ve inanç değerlerinin birlikteliği ile inşa edebilen ve bu süreci tamamlamak için siyasi görüş farklılıklarının yansımasını inşa devletini etkilemiyecek toplumsal birliktelik lazımdır.
Ama bizim ülkemizde sürekli ''birileri'' devleti kontrol ve kordine etmek istiyor, çünkü bu manada kendi düşüncelerini de muhafaza edeceklerine inanmaktadırlar ki bu da kısaca gruplaşmayı oluşturuyor.
Bu süreci yaşayan her ülke gibi Türkiye'deki her grupta kendi özgürlüğünü genişletmek için çaba sarf ediyor.
Çünkü devlet tabirine, hizmet inşa eden sözleşmeli devlet gözü ile bakmıyoruz.
Saygımla.