- 1193 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ARDAHANÖYKÜLERİ/KADİMİ İT BOĞMUŞ (kitap 2)
ARDAHAN ÖYKÜLERİ:2
GADİM’İ İTLER BOĞMUŞ
YALÇINER YILMAZ’IN
Ö Y K Ü S Ü.
Gadim’i İtler Boğmuş
Gadim Hanak- Damal taraftandır. Bimekan orta yaşlı, Ardahan ortamının bermutad hayatına devam eden biridir. Konakladığı yerlerden bir müddet sonra ayrılır. Bimekanlığı bu kadardır.
Son zamanlar; ayakkabı boyacılığını icat etmişti. Onunlan idare edip gidiyor.
Ardahanlılar ayakkabılarını boyatma bahanesiyle, Gadim’e harcaması için para verirler, Gadim’se elli saate ayakabı boyardı.
"Gadim’i ommayaydı",
"Ommak" Ardahanlının kullandığı bir deyimdir.
Ommak: Ermek, başarmak. Vesile edindiği şeyin vasıtasıyla başarıya ulaşmaktır.
Ardahanlılar; kendi aralarında yarenlik ettiklerinde:
- Ommayasın. derler: ( Ommuyasın).
Bir ilenme kargama- kargış gibi değilse; daha çok alkış gibi kullanılır.
Ve Gadim "ommadı".
Ne hayatında, ne yaşantısında.
Gadim adı gibi Kadim olamadı. Bahtsızdı.
Zaten o da gamsızlığa vermişti kendini... Milletin sorusuna kafasına göre cevap verirdi.
Başındaki kasketi bahtının bir göstergesiymişti. Kasket başında "devrik kral gibi " yıkıldı-yıkılacak dururdu.
Bizim burada, nedense kasket takanlar tesbih çeker gibi habire şapkalarıyla oynar.
Şapkasız erkekte yok gibidir.
Gadim’in öyküye konu olması şundandır. Gadim’i bir zemheri akşamında Bölge Okul’u önünde sokak lambalarının altında; aç köpekler boğup parçalamaya çabalamıştılar.
Ertesi günü:
"Kadimi it boğmuş" diye Ardahan sallandı.
Evliyaoğlu’nun Kahve’nesinde duydum.
Hamallar aralarında konuşup duruyordu.
Sabahın erken saatleriydi...
Kars’tan gelen yolun önündeki kapının sağında, oyun masasında çay içiyordum. Solumda oturan Hamal Nadim Emi :
- Ne zaman olmuş? diye sordu. Karşısında oturan Ferik Dayı’ya, o da:
- Dün akşam çarşıdan o kaldığı ahğura giderken. İt sürüsü boğmuş!
Nadim Emi:
- Boya zandığı elinde miymiş? Yoksa kahvede bırakmış. dedi.
Dedi, ama umursamaz gibi demesine kanmamak lazım.
İçin için ve derinden Gadim’e üzülüyordu. Gadim’i severdi.
Gadim hak’ketten garipti. O yüzden çok severdi.
Kahvehanede en kıdemli hamal Ferik Dayı’dan sonra Nadim Emi gelirdi. Kıdem sırası yıllardır böyleydi aşağı yukarı değişmedi.
Kar yağıyor...
Evliyaoğlu’nun Kahvehanesine...Kars yoluna... Şefiklerin Petrol İstasyonundan taa... Kinzodamal’a, Hanak tarafa Ramazan Tabyasından Mutruf Mahallesine.
Kar yağıyor... beyaz ve buz yağıyordu.
Gadim’in al kanlarına belenmiş karların üstüne kar yağıyor. Gadim’in hayatına nokta koyduğu buradan başlayarak kar yağıyor. Uzaya, evrene, galaksiye 360 dereceyle Nokta-i Gadim’den başlayarak sonsuz- sona kar hem ağıyor hem yağıyor... Kar Gadim’e beyaz beyaz üşüyerek ağlıyor... kar soğuk, üşük yağıyordu.
"Güneşin üşüdüğü yer Ardahan."
Nadim Emi dün ayak’abısını Gadim’e boyatmıştı. Laflarken bir yandan aralarında el şakalaşmaları oluyordu.
Nadim Emi:
- Gavat, evlensene!
Gadim:
- Kim bize gelir yahu.
Gadim’in ağzından sigara, müştük düşmezdi.
Enli ağzına paralel Ayhan Işık bıyıkları, yüzü traşlı olduğunda essahtan yakışırdı.
Konuşurken, saflığını peltekliğinden çıkarırdınız. Fefeleştikce masumlaşırdı.
Bu görüntüler, izlenimler Nadim Emi’nin gözünün önünden yavaş-ağır gelip geçemedi.
Yüreği sızladı, Kadim’in acıklı sonuna.
Böyle olmamalıydı!
Böyle mi olmalıydı?
Gadim’in ayrılışı başka başka türlü de mümkündü.
"Ölüm var ölüm gibi; ölüm var zulüm gibi."
Hızla kendini topladı.
Kalkacaktı.
Kars’tan gelen un kamyonu kahvenin önünden geçti. Arabayı; kahvede oturan hamallar boşaltacaktı.
Nadim Emi’nin komik atraksiyonları vardı. Sevinçli-üzgün olsun farketmez el şakasını yapardı.
Ferik Dayı kapıyı açtı. Seslendi:
- Nadim! Haydi ya Allah’ın seversen çıkalım.
Nadim Emi elini Ferik Dayı’ya götürerek el ense çekti.
- Deshoş Malatyalı Fahri! dedi. Yıllar var ki bu hitabı söyler. Ne anlama geldiğini sorduğumuzda boş ver, der geçerdi.
Gadim yersiz-yurtsuzdu, şimdiyse soluksuz-solgun... yaklaşık on-onbeş aç kalmış köpek parçaladı. Köpekler aniden saldırıp... boğup... sonra parçalamışlar.
Yetişen insanlar ancak Gadim’in cesedini kurtarabilmişlerdi.
Savcılığın gelmesi...
Netice: Belediye’nin ön ayak olmasıyla Halil Efendi Mahallesi mezarlığına defin edildi.
Bir ayak’abı boyacısı..
İki hamal...
Bir yazar...
Bir şehir.
Bir an gelir ki...
Hayat daim olur... olursa?
Bunlarda olduydu... unutulmasın.
yalçıner yılmaz/9/11/2008
gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.