- 893 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Saçlar, Mis Kokular ve İkizlikleri..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kala kala yancağızımda bir Pınar’ım kaldı ki; O’na da zaten, eskiden sesi olan anneciğim “On Pınar” derdi. Bir değil yani; Pınar’ı anlatacağım.. Zaman zaman.. Zaman estikçe…
Mahrumiyetteyiz ya hani.. Meşhur tabirimizle, Pınar’ım “Şehre” inecek, mecburiyetten.
- “Hadi Pınar, çok yavaşsın”
- “Tamam, hazırlanıyorum”
- “Kaç saatte hazırlanıyorsun ya”
- “Anca giyiniyorum”
- “Makyaj yaptığın yok, bir şey ettiğin yok. Tak blujinini, giy gömleğini.. Çık hadi”
- “…..”
Odamdayım.. Vermişim kendimi yine alemin seyir defterine; ne okumak bitiyor ne yazmalar... Çoğu; sevdanın aşkını anlatmaya, acısını paylaşmaya kararlı karalamalar ve yansımalar.. Ara köşelerde bulduğum, naçar değinmeler ve isyani seyirmeler..
Tam istediğim kelimelere baka kaldığım sırada.. Aşık olayazacaktım ki; Pınar çıkageldi yanıbaşıma.. İçimde türküsü uğuldadı ansızın “Pınar başı burma burma yar ... yar Am-man”
- “Kız senin evlenmeye mi niyetin var, ne? Bu ne şıklık ve özen böyle” dedim, uzun zamandır kendini ihmal eden Pınar’ımı, ahenkli şıklık içinde görünce.. Şaşkınlığımı gizleyemedim ve de yalandan korkumu:
- “Evlenmek isteseydim, saçlarıma bakardım” dedi, mahcup haliyle gülerek.
- “Evlenmek için saça mı bakılır” diyerek, bir kahkaha patlayıverdi içerimden.
Hani, aklıma da birilerini hatırlatıverdi aniden bu sözleri.. Var ya, hiç farkındasızlığımla "Pınar’ımın ikizi olan Muhteşem"..
Bir Adana seyahatimden arta kalan zamanda; buluşuvermiştik, bir pastanenin kaldırımda koşullanan masalarında midemizi şımartmaya..
Siparişlerimiz gelene kadar “Birer fincan, sıcak içeceklerimizi yudumlayacağız” diye, takıvermiştim laf ettiği ağızlığıma sigaramı ki; babama sözüm vardı.. Arkama tam yaslandım.. Aman Tanrım!!?
Masaya bir dirseğini dayamış.. Hafifden bir kamuflaj havası.. O sarı, uzun saçlarından bir tutamını almış; bana çaktırmadan, kokluyor!.. Kim? Kimse kim.. Biliyorsunuz işte! Var mı başka Muhteşem?
Ayy.. “Çattırdanak” çatladım orta yerimden neredeyse.. Çikolata Kahvesi “Lepiska” saçlarımı kestirmiştim ya hani, meşhur hastane günlerimizdeki acizliğimizden.. “Nispet mi yapıyor ne” geçmedi değil hani içimden lakin; O’nda nispet ne gezer.. Öyle doğal ki; Kül Kedisi Sinderella mübarek.
Durur muyum, hiç? Yakalayıverdim hiç utanmadan, sağdan-soldan gelen bakışlara rağmen; ipek saçlarından, bir tutam..
Saçını çekip de burnuma yaklaştırınca; can havliyle yaklaştırdı, o zeka dolu kıymetli başını.. İçinde korku oluştu mu, bilmem! Bile bile hakikati:
- “Nüspet mü yapuyolsun yaff? Lepüska saçlalun fal düye”
- “Hüçbül alt nüyetüm yok yaff. Kuskandun mu yoksam saçlalumu” dedi.
Koklamam mı hiç? Misler gibi kokuyor ama kuaför kokusunu da almadım değil hani
- “Seni seni-ii” çıktı, ağzımdan.. Gülerek.
Bu yazıdan (Aman, ha!) herhangi bir düşünce oluşmasın o güzel kafalarınızda; korkarım, zira; hala, evlenmeye niyetleri yok Onların (Kimi bekliyorlarsa artık).
- “Gör, bak.. Yazacağım seni yine, Pınar” dedim.
- “Yapma, anneciğim. Uğraşma, rezil etme beni yedi düveline” dedi.
- “Muhteşem’le ikiniz bir olup, bana “ha büle” taş atıyorsunuz yaff” dedim.
- “Vallahi, art niyetimiz yok” dedi.
Ağızbirliğine bakar mısınız, lütfen!?.
Bu arada “esasa geleyim” isterim;
- “Evlenmek için; saça-başa bakmak mı gerek, acaba” diye, sordum Pınar’ıma.. Aldığım cevap:
- “Ne alaka, anneciğim? O anlamda demedim. Kendime daha bir itina ederdim, öyle olsaydı. Ben ki-iim, evlenmek kim canım benim. Hiç bırakır mıyım seni? Başının “tatlı belası” olmaya devam edeceğim, ta-aa ki; istediğim gibi birini buluncaya kadar” dedi.
Rahatladım mı aldığım cevaptan?
- “Cıhhk”
Bir de-ee.. Birisine “Yazayım da gör seni” demiştim “Huyunu-suyunu bilsinler” diye.
İşte yazı/yorum:
İş yerinin bulunduğu binanın sokağında, kebap kokusu yok; Hanımeli, Yasemin kokuları var.
Binanın girişi, temizlik deterjanı kokuyor. Şirketten adım atınca; sigara namına koku olmadığı gibi, çalışanların çoğunun bayan olmasından mütevelli; havada, parfüm armonisi dans ediyor.
Koridoru sağlayıp da Yönetici odasına vardığımda; her taraf, Muhteşem kokuyor.
Pınar mı? Çalışma odama; mis gibi, hafif çiçek kokulu parfümünü yaydı, gitti.
Pınar’ımın bıraktığı parfüm kokusundan da saçlarına olan itinasından da “hiç farkındasızlıklarıyla” artık “Muhteşem’le, ikiz ilişkilerinin olduğuna” gönül rahatlığıyla ikna olduğumu söyleyebilirim sanırım, değil mi?
Ben mi? Lepiska saçlarımı özledim. Saçlarımı koklayabilmek için; acaba “Burun Uzatma Operasyonu” mu yaptırtsam ne? Böyle giderse, saçlarımı koklayamıyacağım çünkü.
Gülizar Özlem SARAÇOĞLU