- 657 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Ama hangi Mustafa?
Sarı Zeybek gibi gerçekten fenomen bir belgeselde imzası olan Can Dündar, Mustafa filminde beklentilere cevap veremedi. “ Ben lider Atatürk’ü değil, insan Mustafa’yı anlatmaya çalıştım” diyerek kendini savunmaya çalışsa da bu çaba tepkileri azaltmadı. Beklentiler yüksek olunca yaşanan hayat kırıklığı aynı oranda artıyor.
Filmi izlediğinizde anlatılan Mustafa bütün ezberleri bozuyor. Hatta alt üst ediyor. Filimde karanlıktan korkan, ömrünü yalnızlık içerisinde geçirmiş, alkole teslim olmuş, günde üç paket sigara içen, arkadaşlarına ihanet eden, inek sürüsünün çıkardığı toz bulutu ile bir ordunun çıkaracağı toz bulutunu ayırt edemeyecek kadar askerlikten anlamayan, Kürtlere özerklik sözü veren Mustafa’yı görüyorsunuz.
Evet film aklı başında bir çok insanı rahatsız etti, beni de…
Çünkü bizim tanıdığımız Mustafa anlatılan Mustafa’dan çok farklı.
Nasıl mı tanıyoruz Mustafa’yı? Buyurun birkaç örnek;
İngiliz kralı VIII. Edward İstanbul’a Atatürk’ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce,
-"Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini, yahut bir aşçı bulunuz !...dedi.
Ve nihayet bu sofra merasimini bilen bir zattan öğrenerek sofrayı o
şekilde düzene koydular... Akşam kral sofraya oturunca kendisini kral
sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk’e dönerek:
- “Sizi tebrik eder ve teşekkür ederim. Kendimi İngiltere’de zannettim” diyerek memnuniyetini bildirdi. Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Yemekler de halılara dağıldı.
Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral’a :
- “Bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim!” dedi. Bütün sofradakiler Atatürk’ün bu sözlerine hayran oldular. Atatürk garsona da vazifene devam et emrini verdi.
İşte benim tanıdığım Mustafa…
Bir İngiliz gazeteci ATATÜRK’le bir röportaj yapar. Mustafa Kemal’e şöyle sorar gazeteci; ” Milletler Cemiyeti’ne üye olmayı düşünüyor musunuz? ”
Mustafa Kemal’in cevabı aynen şöyle :
“ Şartlarımızı koyarız. Kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için. Eğer davet gelirse düşünürüz ”. Evet Milletler Cemiyeti tarihinde ilk defa üye başvurusu olmayan bir ülkeyi arasına almak için yasasını değiştirir ve davet eder. Bu ülke Mustafa’nın kurduğu ülke Türkiye’dir.
Benim tanıdığım Mustafa bu…
Yıl 1930 ATATÜRK Yalova köşküne doğru çıkmakta Mustafa. Bir de bakar bir bahçıvan koca bir çınar ağacını kesmek üzeredir. “ Yahu ” der “ sen hayatında hiç böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki? Kesmeye muktedir görüyorsun kendini ve niye ?” der. Bahçıvan derki; “ Paşam çınar ağacının kökleri köşkün temelini kaldırdı, yaprakları da köşkün pencerelerine müdahale ediyor. Ya köşkü kaybedeceğiz ya ağacı keseceğiz. Onun için de kusura bakmayın ama biz ağacı kesiyoruz ”. Bir an düşünür; “ Hayır gerekirse köşkü ağaçtan uzaklaştırırız ” der. Derler ki bu gün Mustafa Kemal bir hoş. Ne demek köşkü tutup da ağaçtan uzaklaştırmak? Ama Mustafa dediğini yapar. İstanbul’daki köprü altındaki tramvay raylarını Yalova’ya taşıtır. Köşkü hiç yıkmadan olduğu gibi tutarak kendisi de kazma kürek temelini kazar ve köşkün altına tramvay raylarını döşeyerek köşkü ağaçtan 4 metre 80 santim kenara çekerek hala Cumhuriyetimiz gibi ayakta durmakta olan çınar ağacının kurtuluşunu temin eder.
Benim tanıdığım insan Mustafa!
İtalyan büyükelçisi Mustafa ile görüşmek ister ve huzura davet edilir. O günün muhtelif ekonomik-siyasi konuları hakkında konuşulduktan sonra büyükelçi: ’’ Ekselans dün Roma ile yaptığım bir görüşmede hükümetimizin Hatay’ı almak istediği kararını size iletmem söylendi.’’ der. Odada bir an sessizlik olur. Ata büyükelçiye bir şeyler daha ikram eder ve hemen döneceğini söyleyip çıkar. Döndüğünde ayağında çizmeleri, üzerinde mareşal üniforması ve belinde tabancası vardır. Doğru masasına gider, manyetolu telefondan Mareşal Fevzi Çakmak’ın bağlanmasını ister ve Çakmak’a:’’ Paşa İtalyan dostlarımız Hatay’a gelmek istiyorlar hazır mıyız?’’ der. Fevzi Çakmak durumu anlar ve ’’ Biz hazırız Paşam. ’’ diye yanıtlar. Ata büyükelçiye döner ve: ’’ Biz hazırmışız, hükümetinize söyleyin isterlerse Hatay’ı gelip alabilirler.’’
Buyurun size Mustafa…
Mustafa Amasya ziyaretinde. Vali konağında yörenin ileri gelenleri ile sohbette. Bir ara tam karşısında oturan birine takılır gözleri. Yaşı ellinin üzerinde bu adam beline kadar inen sakalıyla Atatürk’ün dikkatini çeker. Ata, yanındaki valinin kulağına eğilip sorar;
-“Kimdir bu?”
Vali yanıt verir;
- “Efendim kendisi şeyhtir.. Yörede çok hatırlısı vardır. Atatürk yanına çağırır ve;
- “Bak baba, imanın ölçüsü sakalın boyunda değildir. Şunu rica etsem de en azından Peygamber efendimizinki gibi kısaltsan der ve eliyle de boyun altı hizasını gösterir.”
Şeyh; - “Emrin olur Paşam” diyerek yerine çekilir. Aradan zaman geçer, bir akşam Atatürk Amasya’daki şeyhi hatırlar ve Vali’yi telefonla arayıp durumu sorar. Vali nasıl söyleyeceğini bilememekle birlikte, sakal boyunda en küçük bir kısalma bile olmadığını aksine kimselere el sürdürmediğini anlatır. Atatürk telefonu kapatır, kağıdı kalemi eline alır ve az sonra nazırını çağırıp, yazdığı yazıyı Amasya Valiligi’ne tebliğ etmesini ister. Ertesi gün Amasya’dan bir haber gelir ki şeyh Efendi Ata’yı görmek üzere Ankara’ya yola çıkmış...
Şeyh gelir, Ata’nın karşısına çıkar. Sakalını tamamen kesmiş, sinek kaydı bir tıraş olmuş, kılık kıyafetini baştan sona değiştirmiştir.Atatürk’ün mesai arkadaşları bu değişimi anlayamaz ve Ata’ya sorarlar; - Aman Paşam, o şeyh ki sakalına el dahi sürdürmezdi, siz ne ettiniz de kökünden kesmesini sağladınız? Ata gülümser, sonra da yanındakilere dönüp; - Dün akşam Amasya Valiligi’ne bir yazı gönderdim ve şeyhi Afyon’a vali atadığımı bildirdim der. Ardından da yeni bir yazı hazırlayıp nazırına bu yazıyı da şeyhe vermesini söyler. Yazıda şöyle yazmaktadır;
“-İnancın ölçüsünün sakalda olmadığını anladığına sevindim. Valilik meselene gelince, bugün koltuk uğruna kırk yıllık sakalından vazgeçebilen yarin başka şeyler için milletinden bile vazgeçebilir. Seni böyle bir ikileme mahkum bırakmayalım. Kal sağlıcakla...”
İşte benim Mustafa’m…
Sanırım bu son hikayedeki Şeyhin yaptığı gibi Can Dündar’da kırk yıllık sakalını değil ama bir takım menfaatleri uğruna Atatürk’e bakışını değiştirmiş.
Can Dündar kusura bakmasın benim tanıdığım Mustafa bu kişilikte bir insan. Kimsenin de benim tanıdığım Mustafa Kemal’i olduğundan farklı göstermeye hakkı yok. Mustafa filmini maalesef öneremiyorum. Mustafa Kemal’i sevenler için film gerçekten dayanılmaz, sevmeyenler Atatürk düşmanları izleyebilir. Zira onlar söylemlerine uygun pek çok sahne görüp mutlu olabilirler.
YORUMLAR
BENDE FİLMİ HENÜZ SEYRETMEDİM FİLM HAKKINDA ANLATILANLARI GÖRÜŞLERİ TEPKİLERİ OKUYORUM. SAYIN YAZAR, BENDE SİZİN VERDİĞİNİZ GÜZEL ÖRNEKLERDEKİ GİBİ BİLİYORUM VE SEVİYORUM ATATÜRK'Ü, CAN DÜNDAR'IN İNSAN MUSTAFAYI ANLATTIM BEN DEDİĞİ FİLMİ İZLESEMDE İNSAN MUSTAFAYI TANIMIŞ OLSAM NE DEĞİŞECEK O BENİM GÖZÜMDE YİNE GERCEK BİR LİDER, ÖNDER, İLELEBET KALACAK OLAN CUMHURİYETİMİZİN KURUCU BİZİM KAHRAMANIMIZ OLAN BİR İNSAN, ELİMİZDEN KİMSE ZORLA ALAMAZ. ÇÜNKÜ BEN ATATÜRK'ÜMÜ PUTLAŞTIRMADIM Kİ PUTLARIMIN YIKILMASINDAN KORKAYIM. SİZİN YAZDIKLARINIZA BİNAEN BENDE ŞÖYLE DİYECEĞİM. ATATÜRK'Ü DOĞA ÜSTÜ VARLIK OLARAK GÖREREK TANRI YERİNE KOYANLAR SEYRETMESİN YA DA BİLHASSA PUTLAŞTIRARAK KENDİLERİNİ ATATÜRKCÜ TANITAN SAHTE ATATÜRKCÜLER ATATÜRK ARDINA SAKLANARAK GİZLİ KARANLIK FİKİRLERİ EMELLERİ OLANLAR İZLEMESİN RAHATSIZ OLABİLİRLER. BEN İNSAN ATATÜRKÜ SEVİYORUM HER İNSANDA OLABİLECEK HATALARIYLA ÖZELLİKLERİYLE, FAZİLETLİ ZEKİ GERCEK BİR DEVLET ADAMI VE DE ENDER İNSANLARDA BULUNABİLECEK MÜKEMMELLİKLERİYLE...
ÜZÜMKARASI tarafından 11/9/2008 10:18:35 AM zamanında düzenlenmiştir.
filmi izlemedim.Atatürk ün hayatı hakkında da okulda öğretilenlerden başka bir bilgim yok.
bizim tanıdığımız Mustafa,anlatılan Mustafa dan çok farklı demişsiniz.
Can Dündar gibi biri sanıyorum ki bu filmi çekme aşamasında bir çok araştırma yapmıştır.
Belkide bize anlatılan Mustafa gerçek Mustafa değildir.
Hangimiz Can Dündar kadar emek harcayıp araştırma yapmışızdır ki Atatürk ün hayatı ile ilgili. Bizlere hep büyük kahraman ölmez ulu önder diye tanıtıldı Mustafa Kemal.Muhakkak öyle.Fakat bizler Atatürk denildiğinde çok farklı birini görmek istiyoruz.Sizin benim gibi biri.Fazla olan ne olabilir ki?yani bizlerden farklı olarak ne yaşamış olabilir yada biz ne yaşamasını bizlere neyin aktarılmasını istiyoruz.
Bence Can Dündar olduğu gibi anlatmıştır Atatürk ü.Ne eksiği vardır ne de fazlası.Abartmadan.bazı gruplardan ve kesimlerden büyük alkışlar almak gibi bir kaygısı olmadığını gösteriyor bu film ve tartışmalar.Türk halkınada gaz vermek gibi bir zorunluluğunun olmadığını ifade ediyor bence.
carmenmir tarafından 11/8/2008 4:04:08 PM zamanında düzenlenmiştir.