- 730 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Sensizlik sonrası...
Bu çaresizlik, ne menem şeymiş! Öyle bir yerde tıkanıp kalıyormuş ki insan... Ne ağzından bir söz çıkabiliyormuş, ne tesellileri duyabiliyormuş...
Kavuşmak yok!
Görmek yok!
Duymak yok!
Sanırım sesini unutuyorum... Unutmamalıyım! Duymaya çalışıyorum; maziden geliyor. Sesin, derin yolculukların yorgunu...
Gülüşün... Benim güneşim olan gülüşün.
Sanırım gülüşünü unutuyorum... Unutmamalıyım! Görmeye çalışıyorum, maziden geliyor, gülüşün, kaymaya yanaşmış bir yıldız gibi pırıltısı azalmış... Ama hala, benim hayatımda ki en parlak gülüş.
Ta içimden gelen yakarmaları kusuyorum uykulara... Korkup kaçıyorlar. Bütün sancılarımı durdurup sen sancıyorsun… Ağrılarım, acılarım utanıp kaçıyor, senin adın geçince…
Kendi söküğüne çare bulamayan terziyim; elim ipe değmiyor. Sen ise bir terzi olamazsın, sadece makasla, sadece kesip biçmekle… Biraz dikiş tutturmak gerek.
Bir satır arasında, yürekle kan arasında, yol ile yol arasında bırakıyorsun beni!
Akut ve içimi sökmeye niyetli bir öksürük ile gelsen de alabilecek misin, içimde kalan parçanı? Hayır! Ciğerlerime dolan seni, böyle kolay alamayacaksın! İçimde kalan parçanı alırsan, ben olmam geride bıraktığın! İyi düşün…
Hayır, inanmıyorum, içimde kalan parçanın enfekte olacağına, dışarı atılacağına! Aksine can oldu, olacak, göreceksin!
Seni her ne kadar sahiplenmeme izin vermemiş olsan da, tüm sahiplenmelerimi sahipsiz bıraktın, beni bıraktığın gibi…
Senden sonra mı? Ünlem işaretlerim var, sensiz kalamayacağımı anlatan. Soru işaretlerim var, neden gittiğine dair cevap arayan. Birde… Birde üç noktalarım var, yarım kaldığımı ve sessizliğimi anlatan…
Bir uçurum kenarındayım. Sürekli taşlar kayıyor ayaklarımın dibinden. Ayaklarım kayıyor, hayatın dibinden. Gidişin, son taşı ayağımın altından çekmek değil mi, yâr?
Ağlasam sabahlarca… Senin olmadığın her sabaha? Boşalsa, önü açılmış oyuklar gibi, oluk oluk aksa, ciğerlerime dolan kömür tozları… İçim aydınlanır belki o zaman… İçimde durduğun yeri, seni, daha net görürdüm belki o zaman?
Ne çare olur, bu çaresiz sensizliğe?