- 1345 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Türk Harf Devrimi
Değerli grup arkadaşlarım, bugün İl Genel Meclisinde yapmış olduğum konuşmamın tam metnini sizlerle paylaşmaktan mutluluk duymaktayım.Sevgi ve saygımla.
Türk Harf Devrimi
Sayın Başkan, Sayın İl Genel Meclisimizin Değerli Üyeleri ve Saygın Yöneticileri. Harf Devrimin seksen inci yıl dönümü nedeniyle, şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Bundan seksen yıl önce, 1 Kasım 1928 tarihinde, 1353 Sayılı Kanunla kabul edilen, yeni Türk Harflerini kullanmaya başladığımız yılın, yıl dönümüdür. Çok önemli olan bu tarihi sürecin gelişmesine göz atacak olursak, gördüğümüz kadarıyla, Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleri sonucunda, yazım dilinin de, Arap harfleriyle olması benimsenmiştir.
Ne yazık ki o dönemde, dille - dinin birbirine karıştırılması, Türk Dilinin gelişmesine ve zenginleşmesine engel olduğu gibi, “okur -yazarlığın” azalmasına, cehaletin artmasına da sebep olmuştur.
Nedeni, Arap harfleriyle yazım, hiç bir zaman Türk dilinin gereklerine uygun düşmemekteydi. Yazılan herhangi bir metin, kolayca yazılıp okunamıyordu. O nedenle, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” kendini daha iyi ifade etmesi açısından, “Harf Devrimi’nin” yapılması zorunlu hale getirmişti. Amaç, milletimizin en kısa zamanda “okuma ve yazmayı” öğrenmesini sağlamak, aynı zamanda, geleceğe yönelik çağdaş ve modern bir toplum oluşturmaktı. Devletimizi, bilimsel yapılanmayla geleceğe taşımak ve modern “eğitim-öğretime” kavuşturmaktı. Bu amaçlarla yapılan, “Harf Devrimi” yazı dilimizde sorun yaratan, Arap Harflerinin kullanımına son verilmesi, dilimizin gelişip zenginleşmesine sebep olmuştur.
Harf devrimi yapılmadan önce, 20 Mayıs 1928 tarihinde 1288 sayılı kanunla kabul edilen, Arap rakamlarının kullanımına son verilmesi ve onun yerine uluslararası kullanılan rakamların, kullanılması kabul edilerek, uluslar arası bütünlük sağlanmıştı. Bu değişim, harf değişimiyle pekiştirilmiş oldu. Harf değişimini anlatmak üzere İstanbul’a gelen Atatürk, 9 Ağustos 1928 tarihinde Sarayburnu Parkı’nda düzenlenmiş olduğu halk şenliğinde, Harf Değişimini büyük bir coşku ve heyecan içinde, "Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Arkadaşlar, bizim güzel ahenkli, zengin lisanımız (dilimiz) yeni Türk harfleri ile kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak mecburiyetindeyiz. Lisanımızı muhakkak anlamak istiyoruz. Bu yeni harflerle behemehal pek çabuk bir zamanda mükemmel bir surette anlaşacağız ki, Milletimizin yazısıyla kafasıyla bütün medeniyet âleminin yanında olduğunu gösterecektir. Vatandaşlar, yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz. Bütün millete, kadına, erkeğe, köylüye, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz" diye, söylemiştir.
Değerli arkadaşlar bunu bilmemiz gerekir ki, “Harf Devrimi” milletimizin en önemli tarihi bir olayıdır.
Bu değişim her alanda olduğu gibi, sosyal, kültürel ve siyasal alanda geniş yankı buldu. Bu değişimle birlikte, Türk Milleti kendi öz diline kavuşturulmuş oldu.
Türk Alfabesinin kabulünden sonra, 24 Kasım 1928’de yayımlanan, Millet Mektepleri Talimatnamesi gereğince, yurdun her köşesinde, Millet Mektepleri açıldı ve halka yeni harflerle okuma yazma öğretildi. Atatürk bu çalışmalara bizzat kendisi katıldığından "Millet Mektepleri Başöğretmeni" sıfatını kazanmıştır. O büyük insan, gittiği her yerde, karatahta başına geçerek, kendi dilimizle okuyup yazmamızı, zevkle öğretmiştir. Bu tarihi gerçeği hiçbir zaman unutmamalıyız. O yıllarda dilimiz yirmi bin sözcükken, bugün seksen binin üstünde bir sözcük hazinesine sahip bulunmaktayız. Bu gelişmeyi, Harf Devriminin yapılmasına borçluyuz.
Sayın Başkan, Sayın İl genel Meclisimizin Değerli üyeleri ve Saygın Yöneticileri.
Ulusal kimliğimiz dilimizle, dilimizi ifade eden edebiyatımızla ve bunları pekiştiren yazımızla kendini ifade eder. Bizler bu özellikleri bilmek zorundayız. Diline değer vermeyen ve sahip çıkmayan milletler, başka milletlerin egemenliğinde varlıklarını yitirmiş ve tarih sahnesinden silinmişlerdir. Tarihi süreç bu gibi örneklerle doludur. Bu nedenledir ki, ulusal kimliğimizi korumanın tek bir şartı, dilimize ve kimliğimize sahip çıkmaktır. Umudum, dünya var oldukça dilimizle bütünleşen alfabemiz sonsuza dek yaşayacaktır. Bu dilekle sözlerimi tamamlıyor, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum.
Mürsel Adıgüzel
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.