- 857 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
bilmiyorum2
Değersizliğin nereye kadar süreceği merakı içinde ellerim kollarım bağlı iğrençliklere ve rezilliklere dur diyemiyorum. Odamın duvarlarının beni ezmek istermişcesine üstüme üstüme gelmelerine karşı koyamıyorum. Bazen nefesim daralıyor bazen ben tutuyorum. Bazende öylesine sinirleniyorum ki birşeylere çok kötü zarar vermek istiyorum. Buda çoğu zaman çevremdeki en yakın insana yani kendime denk geliyor. Geçmişde yaşadığım sıkıntılar yada çelişkiler yetmezmiş gibi, sanki acıların dostluğunu kabul etmiş gibiyim. En iyi dostlarım, gerçek dostlarım onlar oluyor. Ve ben yine hiç birşey yapamıyorum. Beklemekten
başka. 3 ay süren var ve bakalım ne olacak. Sonu bile belli değil. Olanları seyretmekten başka bir şey yapamıyorum. İçimde azıcık ta olsa kalmış umut kırıntıları bunları düşünmeme izin veriyor.Kendimi kaybediyorum yavaş yavaş. Ve hala hissedebiliyorum.Kayboluşunu, geriye tek ve küçücük bir iz bırakmadan ayrılacak oluşunu..Yanlışı aramayı sürdürmektense önceden belirlediğim “işte yanlış burada” noktalarını örnekler haline getirmeliyim. Bu zaman kazandırabilir. Ama hiçbirşeyi engelleyemem. Ne düşündüğünü, bilinmeyen uzaklara yolculuğunu engelleyemem. Bu yollar senin kararın, senin yolların. Çok önceden kontrollümden çıkan onca şeyin bir tanesini bile geri getiremem. Geri bile dönemem. Çünkü
her kapı kapalı benim için. Kendi kendimi hapsetmiş gibiyim. Olduğum yerden, oturduğum koltuktan bir an için bile ayrılmak istemiyorum. Kimseyle iletişim
kurmayıda istemiyorum. Konuşacaklarımı kendime saklayıp, şimdiki gibi hepsini yansıtamasamda kendime anlatmayı düşünüyorum. Farkında olmadan planlarımı kurmuş oldum aslında. Zorluğu unutmalıyım. Zorları basitliğe indirgemeliyim. Kimseyi seçtiklerinden
dolayı suçlamamalı hangi yolda ilerlemek istiyorlarsa… güle güle!!!
Paçavra düşüncelerin, benim için hiçbir anlam taşımayan araştırmaların, sonuçların ve
nedenlerin hepsi senin olsun.
Şu an sadece gerçekleri görüyorum. Hayaller epey uzakta. Ve gerçekler hep acı veriyor. Umudu yiyor, değeri azaltıyor. Ve bu durmadan tekrarlanıyor. Bende kaybolurken aslında eriyorum. Her parçam eriyor .Yakılmayı bekliyor. Tamamen yok olmayı. Uzaklaşmayı ve bir
dahada geri dönmemeyi. Hatırladığım her şeyi unutmayı ve silmeyi çok istiyorum. Hala ve hala yeni baştan başlamalı diyor birileri. Ne ve nasıl..? o beni hiç ilgilendirmiyor. Her şeyin sorumsulusu ben değilim. Ben yinede başkalarını sorumlu tutuyorum. Ve
bu duruma kendi kendime gelmediğimide düşünüyorum. Birileri bu aşşağılık sorumluluğu paylaşmalı benle.
Yalnız ancak düşlediğimin yarısını yaşayabilirim. Yalnız olmuyor...yaşanmıyor. Bu eriyişimi
hızlandırıyor. Kayboluşum dahada acı veriyor.Gözlerden uzak bir ağaç gibiyim. Sulanmayı yağmurdan alıyorum ve beslenmeyi toprak yardımıyla yapıyorum. Kimseye muhtaç değilim ama olmak istiyorum. Hemde çok. Buna ben karar veremem. her şeyde olduğu gibi. Davranışlarımı ona göre düzenler, yapmam gerekenleri planlı bir şekilde koyarsın önüme. Çünkü sen hep şartlı seversin. Anlamakta güçlük çektiğim ve bir türlü erişemediğim herşey önceden hazırlanmış. Benimle birlikde ve benim haberim olmadan gelişip oluşmaları imkansız. En azından farketmem gerekirdi. Gün bazen benim için 2 saate sıkışır. Zaman
kavramındaki günün diğer anları ise önemsiz ve istenmeyen kayıplardır. Hep o 2 saatin tekrarlanmasını isterim sonra. Gülücükler, başarılar, anlamsızda olsa sevgilerle doludur onlar. Bana bu körelmiş yerde insan olduğumu hatırlatı bu duygular. Birisinin her zaman yanında olmayı istemek, onu herkesden ve herşeyden üstün tutmak ve sevgiden başkada birşey beklemeden onu sevmek karanlığı bir an olsun aydınlığa sokabilir. Ama anlatamamışlığın yada o ruhu bir türlü dışa yansıtamam dan dolayı onu sahiplenmek , bir şekilde kendini kabul ettirmek ve en zoru olan sevdirmek, kalan zamanın kısalığında ve korkunç ızdırapların getirdiği sabırsızlıkda önce zorluk gibi görünürler sonrada zorunluluğa dönüşürler. Yavaş yavaş uğruna ölümü bile göze aldığın hayat amaçların gülünç duruma gelmeye başlarken bu amaç yani gerçek sevgiye muhtaçlık ve onu aramak hayattaki en önemli amacım haline gelir. Kaybetmenin ve hiçliğin ezikliğini benden daha iyi hissedebilen biri olamayacağından… bunları düşünmek kabus oluveriyor. Acıları inanılmaz bir şekilde arttırıyor. Kişiliğimden kopmaya, olmayan bir karaktere bürünmeye başlıyorum.
“Bunu ben yaptım....bu
kararı ben verdim” diyebilmek senin için önemli olan. Sonucu ne olursa olsun, sorumluluğun sende olduğunu bilmek,nefes alıp vermenin bile senin seçimin olduğunu bilmek yaşadığım bu korkunç bataklıkta neye yararki? Nefretin ve sevgim dışında sadece kendimin yönlendirebildiği birşey var mı? BOŞ…….
Bu kadar boşluk arasında, kaybetme korkusuyla neden zaman harcıyorum? Gelecekte ne
olacağını bile bilemiyor sadece kestiriyorum. Umudum yok artık. Beklide umudum bittiği yerde başlayacaktır her şey. Bilemem. Bu hayatı sen hep yaşadın. Acı bir yaşamdı ama yaşadın. Birçok da ders aldın. Planların önemini anladın. Ağlamanın anlamsızlığını, yalnızlığın acısını. Kendini tanıdın belki de. Mükemmel olamadığımı gördün, ve olamayacağımı da. Üzülme artık. Sorunlarına saygıyla yaklaşmayı bil. Hemen yıkılmak yerine mücadele et. Hemen vazgeçme. Sormayacağım. Ve sorgulamayacağım. Ne olduysa, nasıl olduğunu merak etmeyeceğim. Sadece tahmin edecek ve bunun beni ne kadar zaman ve ne kadar yiyeceğini öğrenmek isteyeceğim. Sana verebileceğim hayatımdı oysa. Her karesi ve her nefes alıp verişim. Bunca zaman değerin ne olduğunu bilmeden bir anda böyle bir değerle karşılaşmak şaşkınlık yarattı üstümde. Ne yapacağımı bilemedim. Ve ben farkında bile olamadan o elimden uçup gitti. Anlayamadığım uzaklara doğru gitti. Ne arıyordu acaba?
Sevgiyi mi yoksa sevilmeyi mi? Anlamları buldu mu peki? Doğru kararı? Gelecek bu kadar basit miydi?. Onun geleceğini karmaşıklaştırabilirdim. Elde etmek için en sonuna kadar savaşabilir ve ona bu paçavra yaşamımda tek değer verdiğim şeyin o olduğunu gösterebilirdim. Ben bu aclar içindeyken sen yine hep kendini düşündüm vicdansız ve acımasız biri olup çıktın. Belki o benim yaşamımı önemsemiyordu ve orada değerli olmasına bir anlam veremiyordu. Oysa bir bilebilseydi ne anlama geldiğini...onun için neler yapabileceklerimi...Herşey anlatamamışlığım ve anlaşılamamışlığın altında ezildi.
Gelecek nedir? Bu kelime neden bana hep korku veriyor? Yaşadığımın farkında olmama neden olan üzüntüler olmasa şu an bana ne ifade edebilir? Hiçbirşey. Artık hiçbir şey beklemiyorum gelecek, geçmiş yada şu ana dair. Herşeyin oluruna bırakılması gibi. Hangi yönde gideceklerini kestirebiliyorum zamanlarımın, hepsi bu. Ne karışabiliyor nede yönlendirebiliyorum. Yaşadığım zorlukları yada hüzünleri başka zorluklar yada hüzünlere geçerek, bir şekilde kaçmam yenilmişliği gösterir. Ama bitmişliği değil. Kazanan yaşadığının farkında mı? Oluşabilecek acılardan boş vermişlikle kaçmak, hayata aslında hiç de önemli
olmayan bir kaç aptal amaç uğruna bağlanmak, ve yine bu hiçlikler diyarında, herşeyin ve herşeyin içinin boş olduğunun bilincinde emeğin tamamının buna gideceğini bilmek, yada sadece hissetmek,hissedebilmek, sonrasında artık geceleri uyuyamamak, yavaş yavaş ağır bir baskı altına girmek ve en sonunda onun altında ezilmek, kendini ve düşüncelerini kaybetmek, umutla birlikte düşünme yeteneğini de kaybetmek, delirmek, ve en sonunda ....Başarısız bir hayat ölü bir hayat demektir. Sen hala yaşadığını sanırsın ama yaptığın sadece kaçmaktır. Vazgeçmek pes etmek, sevginin küçüklüğünü göstermekti.
Sonsuza doğru uzun bir kaçış. Umuda doğru, özgürlüğe ve gerçek ihtiyaçdan doğan sevgiye. Karşılıklı sevgiye, aşka, mutluluğa...yada yeni hüzünlere. Önemsenmediğimi şimdi anlamak, istenmediğimi anımsamak, birine karşılık bekleyerek değer vermek ve onu istemek hayatın en büyük hatalarını verir sana. Kötü başlamamıştım. Ama kötü bitirdin hemde çok kötü.
Sessizliğe yenildim belki de, anlatamamışlığa ezilmem gibi, anlamsızlığa, anlanamamaya yenilmişliğim gibi. Sessizlikde içinden geçenler görülebilir diye düşünürdüm hep.Yanılmışım. Ben biraz bir şeyler görebiliyordum ama... Ne olursa olsun, yaşanan ne varsa, bir şekilde hüzünden farklı olarak mutlu sona ulaşabiliyorlar, bense acıların çokluğu ve sürekliliğinin afallığında ne yaptığını bilmeden sona geldiğimin bile farkına varamıyorum.
Bunca itiraftan sonra ne kadar tuhaf….
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.