- 434 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KÜÇÜK BALIĞIN BÜYÜK BALIĞI YUTMASI
Türkiye’de son günlerde olaylar gittikçe kızışıyor. Birileri arının kovanına çomak sokmaya devam ediyor. Bu işi yapan insanlar Türkiye’yi sevmiyor demektir. Toplumda bir ikilem yaratıldı Türk ve Kürt olarak. Şimdide başka ikilemler yaratılmaya çalışılıyor, azınlıklara özgürlük adı altında Bu ülkede verilmeyen, hangi hak ve özgürlüklerden bahsediyorlarsa.
Açık konuşmak gerekirse bizde ki demokrasi ve özgürlükler ABD ve AB ülkelerindeki özgürlüklerden kat kat fazla. Kendisine aydın denilen bazı kişiler ülke çıkarlarını bir tarafa bırakarak, popüler gazetecilik adı altında, magazin haberciliği yapar gibi habercilik yapıyorlar, onlara sormak lazım. Ki soruluyor. Sen kardeşim bir AB Ve ABD vatandaşı olsan orada da aynı işi aynı şekilde yapar mıydın Veya yaptırırlar mıydı?
Cevap vermek gerekirse kesinlikle hayır yapamazdı, yaptırmazlardı. Bakın bizde de tam tersi oluyor. Bir haber yapılıyor yapılan bu haberle yer yerinden oynuyor.
Neymiş efendim, Apo yattığı hücresinde dayak yemiş, bir anda ortalık karışarak, bilerek karıştırılarak,
Top yekûn çoluk çocuk saldırın bakalım.
Kırın, dökün önünüze gelen her şeyi yok edin, gecede sokaklara çıkarak yakın bakalım,
Bu sizin en doğal hakkınız, nede olsa terörist hakları, pardon yanlış oldu insan hakları var.
Beyler bu işin pek şerefli bir tarafı yok bu böyle biline.
Bir ay içerisinde 60’a yakın şehidimiz var, bizler sokaklara dökülmemiz gerekirken, aman kardeşlik bağlarımız bozulmasın diyerek, elimizden gelen tüm caba ve gayretleri sarf ederken;
Hani nerede insan hakları denen savunucular.
Bir şehit yakını TBMM’ne gidiyor geride kalan işsiz çocuğuna iş istemek için, Millet Meclisine alınmadıkları gibi Millet meçlisi binası kapısından da yaka paça, karga tulumba atılıyorlar.
Normaldir. Zira o bir Türk insanı, onun görevi vatanı için ölmek ve vatanı için sömürülmek.
Ben buyken bakın diğerleri nasıl yaşıyorlar Kürt dediğimiz insanlar:
Genel kurmay başkanımızın konuşmaları yuhalansın…
Bırakın eviniz, işyeriniz taşlansın!..
Sokakta kapının önünde duran arabanız yakılsın!..
Vatan bekçiliği yapan evlatlarımızı karakolu basarak öldürsün!..
Okula giden çocuklarımız haraca bağlansın ve soyulsun!..
Sakın ha Kürt kardeşlerimize karşılık vermeyin, kardeşliğimiz zedelenerek bozulur, birliğimiz yok olur, Yugoslavya gibi oluruz.
Susmamak günü geldi artık geçiyor. Bir şeyler yapmalıyız.
Basının da çanak tutmasıyla,11 milyon Kürt’ün 55 milyon Türk insanına yaptığı yeter artık.
Basın susmalı bu tür haberlerde.
Birde Ergenekon var, benim çocukluğumda yorulmadan okuduğum Türklüğün destanı, Türklerin destanı, tüylerimizi diken diken eden.
Ergenekon adını batırdılar, gelecek nesillerimizin utanç duyacağı bir isim haline getirdiler.
Başka isim mi yoktu Sayın Zekeriya Öz.
Zekeriya Öz’ün geçmişi de parlak değil.
Bakın iyi izleyin “Aydınlık” dergisinin araştırmalarına göre;
“... Teyze oğlu Seyfullah Vatansever, Zeke¬riya Öz’ün İmam Hatip’te (İHL) okuduğu yıl¬larda Fethullah tarikatı tarafından ’devşirildiğini’ anlatıyor. Zekeriya Öz, o yıllarda Fethullah Gülenin finanse ettiği Yeşilırmak Dershanesinde eğitim gördü. Kurban Bayramı’nda vatandaşlardan kurban derilerini top¬lar Fethullahcıların vakfına verirdi.
... Zekeriya Öz’ün savcılık görevine başla¬ma tarihi 1994. Bursa Barosu’ndaki kaydı ise 18.12.1997 tarihinde siliniyor. Buna gö¬re Öz, üç yıl boyunca hem savcı hem de avukat. Yasalarımıza göre, bir Cumhuriyet Savcısı’nın iki kimliği olamaz.
Ergenekon savcısı, attığı her adımda bir skandal yaratmış!’
İktidar yanlısı medya, Zekeriya Öz’ün ilk görev yeri olarak Mutki İlçesi’ni gösteriyorlar. Aydınlık Dergisi’nde yayımlanan 2 Temmuz 1998 tarihli Resmi Gazete’nin fotokopisin¬den açıkça anlaşıldığı gibi; Zekeriya Öz’ün ilk* görev yeri Çine İlçesi.
Söz konusu dergide, ’Ergenekon Savcısı’nın gizlenen 4 yılı’ başlı¬ğıyla yazılanlar çok ilginç:
Yıl 1994, Aydın ilimizin Çine İlçesi.
... Yeni Savcı, önce, eşinin kara çarşafıyla Çinelilerin dikkatini çekti. Savcı Öz’ün evine gelen misafirler ise haremlik-selamlık olarak ayrılan odalarda konuk ediliyordu. Kadınlar haremlikte, erkekler selamlıkta... Savcı Zeke¬riya Öz halktan gelen tepkiler üzerine kara çarşafı çıkarttırıp eşine türban ve pardösü giydirdi.
Eşi kara çarşafı çıkardı ama Sava Öz’ün adı Çine’de hiç gündemden düşmedi. Zira Savcının adının karıştığı skandalın biri bitme¬den diğeri başlıyordu.
Yıl 1995, Çine Adliyesi.
Bütün adliyelerde olduğu gibi, faks ve adli sicil kaydı yaptıran yurttaşların ödediği para¬lar, Çine Adliyesi’nde de Adaleti Güçlendir¬me Vakfı’na aktarılıyordu.
Zekeriya Öz, bir gün; dönemin kıdemli savcısı Ayhan Uğurdan’ın kapısını çaldı.
Savcı Öz, Vakfa aktarılan paranın bir bölü¬münü ’paylaşma’ teklifinde bulunuyordu!
Kıdemli Savcı, çirkin teklife büyük tepki gösterdi. Kıdemli Sava Ayhan Uğurdan, Ze¬keriya Öz’ü Hâkimler ve Savalar Yüksek Kurulu’na şikâyet etmeyi de ihmal etmedi. So¬nunda... Zekeriya Öz, Çine’den Bitlis Mut¬ki’ye sürüldü.
... Yıl 1998, Çine girişindeki Türkiye Şo¬förler ve Otomobilciler Odası Kıraathanesi’nin önü.
Savcı Öz, oğlu ve babasıyla birlikte oradan geçiyordu.
Mehmet Ocak adlı bir işadamı, silahını çe¬kip Savcı Öz’ün ensesine dayadı! İşadamı Ocak, Savcı Öz’ü kolundan tutup sürükleye¬rek kıraathaneye soktu. İşadamı Mehmet Ocak, kıraathanede bulunan Çinelileri dışarı çıkarırken, Savcı Öz’ü rehin aldığını bildirdi.
Çineliler eylemi hayretler içinde izliyorlardı.
Zira Mehmet Ocak, aynı yıl Çine vergi re¬kortmeni olmuş, Çinelilerin yakından tanıdığı bir işadamıydı!
Yirmi kadar polis kıraathanenin etrafını çe¬virdi, Ocak’a Sava’yı bırakmasını söylediler, bırakmadı... Daha sonra dönemin kaymaka¬mı, savcısı ve komiseri araya girdiler. İşadamı Mehmet Ocak yatıştırıldı.
Mehmet Ocak, tam iki buçuk saat Zekeriya Öz’ü rehin tutmuştu...
Olaya tanık olan Çineliler, ertesi gün gazetelerde bu olayı bulamadılar. Ne işadamı Ocak hakkında ne de Savcı Zekeriya Öz hakkında Soruşturma açılmıştı. Bu durum Çi¬nelilerin merakını daha da artardı.
Neden sonra öğrendiler ki; Savcı Zekeriya Öz, işadamı Mehmet Ocak’ı haraç vermeye zorluyordu. Sava Öz, arabasının benzinini de, yine Ocak’ın benzin istasyonundan beda¬va doldurtuyordu... Savcı Zekeriya Öz’ün, kendisini iki buçuk saat rehin tutan işadamı Mehmet Ocak hakkında neden şikâyetçi ol¬madığı da böylece anlaşılıyordu!..’
Çinelilerin, Savcı Zekeriya Öz hakkında kullandıkları iddia edilen sıfatlan yazmak dahi istemiyorum.”
Ey adalet bakanımız Sayın Mehmet Ali Şahin Neredesin?
Dürüst çalışıyoruz, iş yapıyoruz diye bas bas bağırıyorsunuz, işte sana fırsat hadi soruşturmayı başlat.
Başlat da bir görelim bakalım, hangi çapanoğlu çıkacak işin içinden.
Hani bu olayda basın nerelerde, bir tek “Aydınlık” dergisi mi var.
Basın susmamalı, konuşmalı bu tür hallerde.
Türk halkının şerefi ve onuru kırıldı, Ayaklar altında gelin efendiler el birliğiyle kırılan onur ve şerefimizi kurtaralım. Küçücük bir balığa büyük bir balığı yutturmaya çalışıyorlar.
Türk insanını üzmeden, sevgiye dayalı olarak birlik ve beraberlik içerisinde, insan haklarından çifte standart uygulamasının çıkartılarak, Türk insanının da faydalanabileceği bir duruma getirmek için çalışmak gerek.
Haydi, var mısınız?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.