- 1911 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Kâbus / Küçük Kız
Küçük kız ağlıyordu. Çığlık çığlığa haykırıyordu. “anneeeee!!!!!”. Annesi telaşla uykusundan fırlayıp kızının yanına koştu. “Ne var kızım, n’oldu? Kötü bir rüya mı gördün?”. Küçük kız annesine baktı, her şeyi yerindeydi.Bacakları, kolları yerinde duruyordu.Üstünde kan da yoktu. Sevindi annesini sağlam görünce. Anne yine sordu, “N’oldu kızım, kabus mu gördün?”. Küçük kız yok bişey dedi, her zamanki gibi. Ne zaman bu kabusla uyansa anne koşup geliyor, ne olduğunu soruyor ama cevap alamıyordu. Anne hatırlayamadığını sanıyor, kızı sakinleşince gidip yeniden yatıyordu. Küçük kız yine uykuya dalınca aynı kabusu görmekten korkuyor, uyku onu esir alıncaya kadar gözlerini kapatıp dua ediyordu. Her gece aynı kabusu görmekten yorulmuştu artık…
.
Ertesi gün pikniğe gideceklerdi. Annesi piknik için hazırlıklar yapıyordu. Babasının iş arkadaşları, eşleri ve çocukları. Küçük kız pikniklere bayılıyordu.Yine bir oğlak almışlar, cümbür cemaat bir dolmuşa doluşup, bir pınar başına gitmişlerdi. Her tarafı yemyeşil, ağaçlık ve şırıl şırıl akan bir dere kenarında inip hemen kilimlerini serdiler. Kadınlar daha soluklanmadan hazırlığa giriştiler. Küçük kızın babası oğlağı ayaklarından bağladı ve yere yatırdı. Küçük siyah oğlak kurtulmak için çırpınıyordu. “Zavallıcık” diye acıdı ona içinden küçük kız.
Diğerlerinin de yardımıyla oğlağın boğazına ilk bıçak çalınınca garip bir hırıltıyla debelendikçe debelendi zavallıcık. İyice hareketsiz kalıncaya dek beklemişti babası. Sonra kafasını bedeninden ayırışını seyretti dehşet içinde.Derisini yüzmeden önce ayak bileğinde bir delik açtı baba.Sonra da oradan üflemeye başladı.Üfledikçe şişiyordu bedeni.İyice şişince ayakları dikeldi oğlağın, sanki ayaklarının üzerine çevirsen ayakta duracaktı. Ama başı olmadan ne kadar ürkütücü olur diye düşündü küçük kız. Soymaya başladılar derisini. Soydukça körpecik bedeninin eti ortaya çıkıyor, küçülüyordu. Sonunda bacaklarını ayırmaya başladılar.Küçük kız dehşete kapıldı. Kabuslarında annesini de böyle parçalıyorlardı; kolları, bacakları ayrı ayrı, kanlar içinde her yer annesinin parçalarıyla doluyordu. O an içini paramparça yırtıyorlardı sanki. Öyle büyük bir acıyla haykırıyordu ki, her seferinde annesinin koşup gelmesiyle bu korkunç kabustan uyanıyor, bir müddet acısı hafifleyene dek ağlamasını sürdürüyordu.Bir an her şeyin tıpkı kabuslarındaki gibi olduğunu, bu oğlağın değil de annesinin kesildiğini sandı.Yine dehşetle haykıracaktı ki annesinin kendisine seslendiğini duydu.Sesin geldiği yöne bakınca onu yine sağlam,bir işle meşgul görmek içini ışıttı.Hemen koşup yanına gitti.Annesi ondan getir götür işlerini yapmasını istedi.
Adamlar bir yandan sohbet ediyor bir yandan da daha bitmedi mi diye soruyorlardı. Nedense annesi hep yalnız kalırdı iş yaparken. Diğer kadınlar oturmuş gülüşe gülüşe konuşuyorlardı.Babası da annesine hala bitmedi mi diye kızıyordu. Sanki sadece annesi yapmak zorundaydı her şeyi. Zavallı kadın var gücüyle uğraşıyordu yetiştirmek için ama yinde de azarlanıyordu. Babasına içinden öfke duyuyordu küçük kız. Diğer kadınlara da. Onlar yüzünden annesi hem çok yoruluyor hem haksız yere azarlanıyordu. Büyüyünce kadın olmamaya karar verdi bir kez daha.
Eve geldiklerinde daha yorgunlukları çıkmadan baba gök gürültüsünü andıran sesiyle başladı yine annesine “Beceriksiz kadın! Bi sofrayı kuramadın, milleti beklettin. Beni rezil ettin arkadaşlarıma!” “Ama ben tek başına ancak yetebildim.” “Sus!Bana cevap verme kadın!”
“Benim ne suçum var da bana kızıyorsun? Öbürlerinin karıları bi iş mi yaptılar sanki?”
“Bak hala cevap veriyor! Ben sana sus demedim mi- hı? Döveyim mi illaki- hı?”
Küçük kız içli içli ağlamaya başladı. Annesinin bacaklarına sarılıp onu korumaya çalıştı küçücük bedeniyle. Baba bundan nefret ederdi ve öfkesi katlanırdı. Bu kez onu da dövmeye başladı. Olsundu. Yeter ki annesini bıraksındı. Ama baba öfkesini giderene kadar dövmekten vazgeçmedi her zamanki gibi.
Nihayet öfkesi yatışmış olmalı ki bıraktı tekmelemeyi, yumruklamayı. Gidip yattı. Az sonra da annesi de gitti yattı babasının yanına. Küçük kız bir zaman uyuyamadı üzülmekten ve ağlamaktan.
Her tarafta kollar, bacaklar.. Derisiz, kıpkırmızı... Kasap dükkanı gibi. Annemi kesmişler. Babam kesmiş annemi. Derisini de yüzmüş. İçim parçalanıyor. Dayanamıyorum. Anneeeee!!!
“Uyan kızım. Ne oldu, niye bağırdın? Neden ağlıyorsun?”
“Bir şey olmadı. Bir şey yok.”
“ Rüya mı gördün?
“Hı hı.”
“Ne gördün? Anlatsana?”
“……”
“Hatırlamıyor musun?”
“Hatırlamıyorum.” dedi kız başını utançla eğerek.
Ayşe Eren
--------------------
ateşe düşen kelebek
YORUMLAR
AİLE DE EN ÇOK YIPRANAN ÇOCUKLAR :(( NE KÖTÜ MUTSUZ BİR EV DE ÇOCUK OLMAK:(( NE KÖTÜ ÇOCUĞUNUN KORKULARINDAN KORKMAK :(( ANNE ANNE : NE KTSAL BİR KELİME, NE TANRISAL BİR SEVGİDİR VE NE MERHAMETTİR BU.. YAKICI BİR YAZI. GÜNDELİK HAYATTA YAŞANAN BENZER OLAYLAR USTACA YANSITILMIŞ. AMA BABA DAHA DA İYİ OLSAYDI DEMEDEN GEÇEMEYECEĞİM:( YA DA BABA KELİMESİ YERİNE DİREK İSİM YAZILSA DAHA ETKİLİ OLURDU. TEŞEKKÜRLER KIYILMAZ DİZELERE..