HATIRATIM
Çalışkan Bir İmam-Hatiptim (1987-1989)
D.Ü.de öğrenciyken İmam-Hatip olarak atandım Dönülü adında bir köye istihdam edildim. Bana yer verilmediği için bir süre camide kaldım, mevsim yaz olduğu için bir sorun oluşmuyordu,sonra köyün en güzel evini kiraladım.(Köyün imamı en iyi evde oturmalı dedim.) Gittikçe köylüler bana ilgi göstermeye başladılar.Kirada oturduğum için sıkılıyorlardı(bizim oralarda imam evi hemen hemen her köyde vardır.)
Hücre:
Çocuklara ders verdiğimiz yere hücre diyoruz.Eski imam benden çocuklara ders vermemi istedi, ben de dedim ki Eğitimde önce okul yapılır, sonra kayıtlar alınır. Hücre yapmak için Ya Allah dedik 3x7=21 m2 lik bir hücre inşa ettik sabah faslı 25 erkek, ikindi faslı 27 kız öğrenci derse geliyordu.Her gün önce ders veriyor, sonra da bir kıssa anlatıyordum ,çok mutlu bir süreçti işin acı tarafı bu çalışmayı üniversiteden dolayı bazen yapamıyordum yine de çok verimli geçtiğine inanıyorum.
Cemaat:
3 kişilik bir cemaatle göreve başladım sabırla, metanetle, tebessümle vatandaşlarla ilgilendim yavaş yavaş sayımızda artış oluyordu, namaz kılmayan gençlerin evini ziyaret eder, kazanmaya çalışırdık köyün ileri gelenleri çalışmamızı destekliyor ve bize dua ediyorlardı. İkinci yılın sonuna doğru cemaatimizin vakit namazlarında sayısı 20’yi aştı.
Bir gün 15 kadar genç hücrede bir araya gelmiş, ben de karınca kadarınca Fatihayı tefsir etmeye çalışıyordum. Ağlamaklı bir dua sesini hissettim, caminin içine baktım, eski imamdır, bize dua ediyor.Bu çalışmaya binaen Allah’a şükür ediyordu (Hücre ile cami arasında pencere vardı)
Üniversiteli imam:
Ben medrese tahsilini görmüş, Üniversiteli bir imam Hatiptim dolayısıyla dini ve dünyevi meselelere rahatlıkla yorum ve değerlendirmede bulunabiliyordum.Bir gün yaşlı bir sofi bana dedi ki , “ hocam bizim bu öğretmenimiz senin yanında lam cim etmiyor, eskiden imamı çok zor durumda bırakıyordu demek ki senin tahsilin daha yüksek, bir de bakıyorum sen hep Kur’an’dan va’z ediyorsun sen tefsir profesörüsün nesin?” Ben de dedim ki doğrudur öğretmen, yüksek okul mezunu ben ise fakültede okuyorum, diğer sorunuza gelince İslam’a kaynaklık eden bir çok eser var, ama hiç biri Kur’an gibi olamaz. onun için her fırsatta kur’andan size bir şeyler anlatmaya çalışıyorum.
Adam : “Allah senden razı olsun” dedi.
İmam Evi:
İkinci yılımda köylü utancından bana ev kiraladı; ancak bu, imam evi için geçici bir çözümdü kalıcı bir çözüm oluşturmak lazımdı, o da ev inşa etmekti. Ya Allah deyip niyetlendim. Bir süre gündemini oluşturduktan sonra bir gün camide bu konuya değindim ve manidar bir hutbe okudum. Dedim ki bu evi yapmakla yükümlüyüz adil bir şekilde herkese bir miktar belirleyeceğiz ve herkes vermekle yükümlüdür, vermem diyen varsa gitsin kimliğini değiştirsin Dini İslam yerine başka bir şey yazsın. Cuma selamını verdikten sonra duaya geçmeyip kimsenin camiden çıkmasına müsaade etmedim Köyün Muhtarı 700 m2 arsasını hibe etti. 3 zenginine 100’er bin, diğerlerine de maddi durumuna göre dağılım yaparak 800 bin liralık bir liste kaleme aldık. Bazıları köyde kalmam şartıyla katkıda bulundular ben ona da tamam dedim(Ne yazık ki Fakülteden mezun olduğum için istihdam sürem bitmişti) iki ayda imam evini tamamladık.Ne çare ki benden sona gelen sözün ona imam efendi o evde oturmayı beceremedi.Çünkü ruhen imam değildi maaş imamıydı.
Kanal açmak:
Camimizin kanalı tıkanmış su geri atarak tuvalet suları çeşmelere kadar uzanıyordu, nerede tıkandığı da belliydi. Ben kazma küreği aldım çalışmaya başladım. Kolay gelsin diyenlere, “senin babanın rençperi burada yok, içten söylüyorsan gel çalışmamıza katıl”. Bir saat zarfında çalışanların sayısı 7-8 ‘e çıktı, 3-4 saat zarfında çalışmamızı tamamladık kanalı açtık. Örnek bir davranış olarak zihinlerde kaldı.
Rutin Bir Cuma günü
Köyümüz şehre yakındı, dolayısıyla Cuma namazını köyde kılmıyorlardı, biraz köylü nezrinde sözüm geçerli hale gelince, artık Cuma namazını kılmamız gerektiğini söyledim. Sabahları kürsümü alıp yola çıkıyordum tek tük kaçmaya niyeti olanları geri çeviriyordum. Artık Cuma Hutbesi köyümüzde okunuyor keyfimize diyecek yoktu. Ben de Cuma Namazını hiç ihmal etmiyordum( izinli olsam dahi ) Köylülerime görevimi şöyle tanıtmıştım, benim burada üç önemli görevim var.
1-Çocuklarınıza ders vermek
2-Cuma günleri ruhunuza gıda olacak, aydınlatıcı bir Hutbe okuyup Cuma namazınızı kıldırmak
3-Dini konularda sorularınızı cevaplandırmak
Beş vakit namaz kıldırmayı benden beklemeyin hazır değilsem biriniz ezan okuyun diğer biri de namaz kıldırsın.
Bir Cuma Hutbesi
Bilen bilir bir zamanlar Cuma hutbesinin konusu her ay Diyanet İşleri Başkanlığı tarafında belirlenirdi.Bir Cuma baktım ki konu trafik işaretleridir.Köylüye bunu nasıl anlatacağımı epey düşündüm.Hutbeye Çıkarken “Ey Cemaat Hutbemizin konusu Trafik işaretleri” cemaate çok tuhaf geldiği simalarında belliydi devam ettim Efendim Herhalde yeşil, kırmızı, sarı ışıktan bahsedecek değilim Biz bu dünyada yolcuyuz Allah Helal haram konusunda Dur, geç şeklinde uyarılar bize göndermiş işte bizim asıl işaretlerimiz bunlardır deyip başlığın Hutbeye verdiği sıkıntıdan kurtulduktan sonra gelişme ve sonuçla konuyu tamamladım.
Samimi olduğum bir genç “Hoca iyi uydurdun ha” dedi. Ben de” ne yapalım vazifemiz” dedim
***İnanın o bereketli ve mana dolu hayatı hep özlüyorum***
Eyüphan KAYA