TELEVİZYON
Değerli okuyucularım; pek çok aile çocuklarına sevgi ve şefkat dolu olmayı, mutlu bir hayat yaşamayı daima düşünmektedirler…
Bizler ve çocuklarımız her gün televizyon seyretmekteyiz. Vay efendim ne imiş; çocuklar şu programları sever, anne şu programı sever, baba o programı sever…gibi ballıra ballıra konuşuruz. Sonuçta mutluyuz galiba. Kendimizi televizyona esir ediyoruz. Çocuğun programı çıkınca canımız sıkılıyor. Hele o programlar başlasın daima serzenişlerde bulunuruz. O zaman da
Sevgi ve saygı çoğu kez ortadan kalkıyor. Kızımızın en sevdiği dizisi televizyonda başladı mı, kızımızın mutluluğuna diyecek yok. Ya oğlumuz. O zaman kardeşine “kapat şu programı ben diğer kanalda daima izlediğim (---) filmim başlayacak.” Baba işten gelmiş, yemeğini yemiş ve kahvesini içerken hem dinleniyor ve hemde (.. kanalda) maç programı var, onu izlemek ister. Anne de mutfaktan gelmiş, dinlenmesi için o da tv karşısına geçmiş: “durun ne yapıyorsunuz; ben (--- kanalında) dizim başlayacak. Lütfen kimse benim dizimin programını engelleyemez” diye kargaşalıklar çıkar. O zaman da çoğu kez svgi ve saygıyı da ortadan kaldıracak durumlarda meydana gelebiliyor.
Çözüm olarak; ya her kişiye ayrı bir televizyon almalıyız. Çünkü maddi durumlarımız el vermediğinden dolayı her kişiye bir oda, odası dayalı döşeli ve televizyonu ..vb. alamayız. Ya da ortak bir karar alarak, -- kanalı izlenecektir. Hiç kimse ona itiraz edemez. O zaman da televizyona kilitlenip, filmin akışına kendimizi kaptırıyoruz. Bazı sorunlar ailede konuşulmak istenir. İşte televizyon karşısında film seyrederken, dizi izlenirken bu sorunlara eğilemiyoruz. Çocuklarımızın ve ailemizin çoğu kez problemlerini çözemiyoruz.
Ne yapmamız gerektiğini düşünmeye çalışıyoruz. Bakın ben daha çocukken televizyon her yerde yoktu. O zamanları yeni yeni alınıyordu. Pek yaygın değildi. Babam televizyonu aldı, bir tek TV 1 kanalı vardı, hem de siyah-beyaz yayın yapardı. Daha sonra TV2 ve sırayla özel kanallar çıkmaya başladı. Renkli televizyonlar çoğaldı ve çeşit çeşit programlar yapılmaktadır.
Ailelerin yapabileceği en önemli katkı, çocuklarının nazik ve sorumlu bireyler olarak yetişmelerinin ne kadar önemli olduğunu hissettirmektir. Örneğin, düşüncesiz ve zalimce yapılan bir davranış gördüğünde hemen bu davranışı onaylamadığını ifade etmesi gibi. Çocuğunuza kesin bir tavırla konuşun, fakat kişiliğine saldırmayın aksine yapılan davranış üzerinde konuşun. “Kızım, sen bir saat dersine çalış, kardeşin 10-15 dakika televizyonu seyretsin. Sen daha sonra seyredersin.” Deyiniz “Oğlum, sen de anlayışlı ol.” Diyerek onları ikna yoluna gitmeliyiz. Çocukların birinden bir tepki geldiği zaman da; "KÖTÜ bir çocuksun sen!" demek yerine "Yaptığın hareket doğru değil" demek daha faydalı bir yaklaşım olacaktır.
Hangi davranışları onaylayıp onaylamadığınız konusunda açık sözlü olun. Yorumlarınızın kısa olmasına ve konu ile ilgili olmasına özen gösterin; unutmayın amaç onlara öğretmek, kendilerini suçlu hissetmelerini sağlamak değil, çocuğa örnek olmanız gerekiyor: başkalarına karşı ve aynı zama çocuğunuza karşı duyarlı olmak. Diğer bir deyimle kendi davranışlarınız, en iyi eğitimi oluşturuyor.
Eğer nazik ve şefkatli bir insan iseniz, çocuğunuzunda aynı şekilde olma ihtimali çok yüksek, çünkü çocuklar nasıl davranmaları gerektiğini bulmak için anne-baba ve çevrelerindeki diğer büyükleri gözlemlerler.
14.03.2005
Metin Neşeli – Emekli Öğretmen
[/kalin]