Cinler Cirit Oynarken
Cinler Cirit Oynarken
Sesler, görüntüler, kelimeler, zemberek gibi boşalıyordu beyninden. Sersemlemiş kafasını daha fazla yorup iyice dağıtmaktansa, bilgisayarın başından kalkmayı yeğledi.
Gözlüğünü çıkarıp masanın üstüne bıraktı. Sanki bütün ağrılar, sinsice, kapının ardında gizleniyormuş da onun bu hareketini bekliyormuş gibi birden başına hücum ettiler. Gözlerinden girdi bir ağrı, oradan alnına ve şakaklarına doğru yayıldı.
“ Üff!..Burnum düşecek!” Burnunda, gözlüğünün oturduğu, iki gözünün arasındaki dip bölümün ağrısını, hissetmişti o an.
Başı ağırlaştı, ağırlaştı… Baktı ki boynu, başını taşıyamıyor. Boynu da çok ağrımıştı, öne doğru, eğik durmaktan. Bu ağrının, sırtına da indiğini anladı.
Şöyle, geriye doğru, gerinme hareketleri yaptı; belki rahatlarım, diye. Nerede?.. Her zaman, hafif de olsa hareket etmek, spor yapmak, bedenini rahatlatırdı. Bu sefer, öyle olmadı.
Bu yorgunlukta, bir gariplik vardı zaten. Göz kapakları ağırlaşmış; gözleri, kendi istekleriyle kapanmaya çalışıyorlardı. O anda anladı. Uyku eksikliği vardı. Günlerdir, hep az uyumuştu, eksik uyumuştu. Onun gibi bir bünye, uykusunu tamamlayamazsa, hiçbir işinde, verimli olamazdı. Bildi ki çok uykusu vardı, ayakta uyuyor denecek kadar…
Yatma merasimi uzundu. Bir ton hazırlık… Bu hazırlık safhası, daima, uykusunun bir bölümünü kaçırırdı.
Olduğu yerde uyuyabileceği tehlikesinden olacak, kendini zorla, biraz hareketlendirdi. Kalktı; sarhoş misali banyoya yöneldi. Hâlbuki şöyle, pelte gibi atsa kendini yatağın üzerine, öylece uyuyakalsa istiyordu. Ama olmaz…
Önce eller yıkanacak. Alışkanlık bu ya gerek duyulmasa da fizyolojik ihtiyaç giderilecek. Tekrar eller ve bu defa yüz de yıkanacak. Dişler fırçalanacak. El, yüz durulanıp kurulandıktan sonra banyodan çıkılacak. Bu, her günün töreni…
İşlemler bitince, yatak odasına yöneldi. Yıkayınca, yüzü gerilmişti. Krem sürdü. Yüzünün ayrı, dudaklarının ayrı, ellerinin ayrı kremi vardı. Hepsini ayrı ayrı sürdü. Ee, şimdi?.. Ne yapacak?.. Pijamaları, evet… Onları da giydi. Saçlarını düzeltip tepesinde topladı. Artık yatmaya hazırdı.
Yok, henüz tam olarak hazır değildi. Her gece, yatağa girmeden önce, bedeni gevşesin, rahatlasın diye birkaç kültür-fizik hareketi yapardı. Bu gece yorgun, kafası ağır ve her tarafında ağrı hisleri vardı. Pek gücü olmasa da iyi geleceğini düşünerek şöyle, birkaç hareket yaptı. Ama çok sağlam hareket edemiyor, ayakta sallanıyordu sanki. Zaten esnemekten, ağzı açık kalacaktı, neredeyse. “Aman, boş ver, yatayım ben.” dedi. “Bir bardak su içip öyle yatayım.” diye ekledi.
Böyle kendi kendine konuşması; daha doğrusu, yüksek sesle düşünmesi yüzünden, kaç kez rezil olacakken toparlamıştı. Çünkü insan her zaman, düzgün şeyler düşünmüyor, bazen abuk-sabuk düşünceler de geçiriyordu içinden. Ya da kendi kendisiyle, beyninin içinde, karşılıklı oturup birinin dedikodusunu yapıyor, bir başkasına kızıyor, bağırıp çağırıyor, küfrediyordu. “Eğer her düşüncemizi, yüksek sesle dile getirsek, yandık gitti.” diye düşündü.
Suyunu içti. Odasına döndü. Ve yattı. Uyursa, baş ağrısının geçeceğini biliyordu. Ama ne kadar yorgun olursa olsun, kitap okumadan uyuyamazdı. Kitabını aldı eline. Okumaya başladı.İkinci sayfaya geçmeden; yazılar karıştı, bulandı, silinmeye başladı. Kitap, elinden, yorganın üzerine düştü. Dalıp gitmek üzereydi.
O anda, bir şey hissetti.Midesinde, hafif kazınma belirtileri…Acıkmıştı.Hayıır!.. Uykudan, gözünü açamayacak durumda bile olsa, fark etmezdi.Bu kazım kazım kazınan midesini, iyi bilirdi.Kaç defa, gecenin bir vakti , yatağından kaldırıp mutfağa yollandırmıştı, midesi onu.
İstediği kadar açlığını unutmaya çalışsın.Eliyle, midesini bastırarak küçültüp uyuyayım diye kımıldamadan yatsın, yok imkânsızdı, uyuyamazdı.Sanki midesini, matkapla deliyorlar.Öyle kazınıyor, öyle ağrıyor.Bir lokma yese, geçecek. İyi ama, nasıl yesin?Dişlerini fırçaladı ya!Bir lokma dahî yese , tekrar diş fırçalamadan, yatamaz.Haydii!..Baştan alıyoruz, merasimi.
Kalktı yatağından, mutfağa doğru yürüdü. “Bir bardak süt içip yatayım bari.” Kafasında, tuhaf bir müzik…Dikkat edince fark etti. “İlimon yanaktan amaney, ilimon yanaktan!”
Nereden çıktı bu?Düşünürken, gözünde, bir görüntü canlandı.Altında, uzun, ama derin yırtmaçları olan dansöz eteği, üstünde kombinezon, saçlarını salmış, oynayan ve şarkı söyleyen Türkan Şoray … “Asmam çardakta
Suyu bardakta
Bi yanak ver gocuman gız
İlimon yanaktan amaney…
Hay Allah, bu da nereden çıktı? “Aman, boş ver!” dedi, içinden.Sonunda, beyin frekansları karışmıştı herhalde.Aradan bu çıkmıştı, nasılsa! “Devrelerim yandı galiba!” diye, kendi kendine güldü.
Sütünü içti.Mutfaktan çıktı.Banyoya yöneldi.İşte, merasim başlıyordu, baştan.Dişler fırçalanacak…