Sıradan bir gün
Kozmopolit bir şehirde yaşamak ne kadar zor… Karma karışık insan seli, yığınla akmaya çalışan araçlar, kokusu, pisliği, gürültüsü vs.vs…
Üst geçitler, alt geçitler yetmiyor artık insanlara. Her biri bir yöne kendince dağılıyor. E-5 kenarındaki iş yerimin penceresinden şöyle bir izliyorum insanları. Tam karşımda duran üst geçit dop dolu. Yaşlı amca elinde taşıdığı koca paketle hıncına hıncına tırmanıyor üst geçidin basamaklarını, tırmanırken de yanından geçen herkese çarptırıyor koca paketin köşelerini…
“Teyze, senin bu halin ne?” diyorum içten içe. Pazardan geliyor anlaşılan. Ellerinde poşet yığınları, nefes nefese devam ediyor yoluna… Aman, aman! Be yavrucum koşmasana… Şuraya bak, genç bayan, yaşına göre anlaşılan çocuk anne olmuş, biri kucağında üçü yanında boy boy çocuklarla umursamazca yürüyor. Çocuklardan biri köprünün korkuluklarından aşağıyı incelerken, ikisi de kavanoz da balık satan amcanın yanında dikilip balıkları inceliyor. Genç annenin umurunda mı çocukların sağa sola dağılması? Gerçi nede şirin balıklar, tam karşımda, rahatlıkla görebileceğim bir noktada rengârenk süzülüyorlar avuç içi kadar kavanozun içinde. Zaten bu balıkçı amca da bıkmadan, usanmadan, yaz demeden, kış demeden köprünün başköşesinde bekliyor müşterilerini…
Ya şu bisikletli çocuğa ne demeli! Gerçi çocuk yaşı da geçmiş ya, bir dizi halinde yürüyen insanların arasından yara yara geçiyor yüzündeki gevrek gevrek gülüşüyle… Öğrencilerde tam karşıdan akın akın doldu köprünün üzerine. Gülenler, bağıranlar, birbirine sataşarak şaka yapanlar… Hiç durulmadan dalga dalga akan bu kalabalık devam ediyor her defasında…
Alttan geçen E-5 karayolu desen hiç boş olmaz, hele birde akşam saati yaklaşmışsa, vay haline milletin! Şuradan şuraya yol alınmaz oluyor. Minibüsler, servis araçları, halk otobüsleri zaten kendi malı gibi kapatırlar sağ şeridi, diğer sürücüleri düşünen kim?..
İşte bu karmaşada egoistlik, bencillik, saygısızlık, vurdumduymazlık alır başını gider. Yaya sürücüyü takmaz, sürücü yayayı. Küçük büyüğü takmaz, büyük küçüğü… Al birini vur ötekine misali yani. Kim haklı kim haksız formülü de geçmez burada. Herkes haklıdır, herkes suçludur.
Sadece benim gördüğüm yer için mi geçerli bunlar?.. Tabi ki, kocaman bir HAYIR…
Kozmopolit şehirlerin hele birde bu İstanbul ise, en ücra köşesinden, en bilindik köşesine kadar aynı değil midir?. . Kalabalığın, saygısızlığın, mecburiyetin, korkunun yani akla gelebilecek iyi ve kötü her şeyin aynı anda olabileceği bir şehirdir buralar.
Ve biz insanlar, toplum kurallarını öğrenmediğimiz her bir gün kendimize işkence çektirmeye devam edeceğiz…
YORUMLAR
Eleştirmek değil aslında birebir yaşadığımız bir durum bunlar... Evet, çözüm ne olabilir? En önemli sorun bu işte... Çünkü eğitimsizlik almış başını gidiyor. En büyük sorun eğitim düzeyimizin çok düşük olması. Ve maalesef insanları eğitecek bir günden yok, bilinçlendirmek yok... Bahsettiğiniz gibi olmadık kanunlarla ancak zaman harcanır durulur. Ve büyük şehirlerin bu karmaşasına dur diyecek hiç bir çalışma olmaz...
Sevgilerimle...
:)
merhabalar efem
kaleminizin gözümü diyim gözünüzün kalemimi herneyse görmüş vaar olan problemi, benim kadar bilirsiniz olanları yada sizin kadar bende görüyorum olanları.eleştirmek hepimizin hakkı .
ya çare ne ? fikriniz varmı ?
yaşam hakkı diye hayvanları korumak adına kanun çıkarmak için hedef 5 milyon ikiyüz bin imza toplamaya çalışan insan/lar ''nerden buldun yasası'' (mal beyanı yasası) ''dokunulmazlık yasası'' yada ülkenin refahı adına mesela ulaştıma*** her insan ulaşım kullanmak zorundadır*** ülkenin ulaşım derken gidenlerin gittiği yerin malumatı her birimizde malumatındadır, neden aynı duyrlılığı bu gibi konularada göstermezler ? :):
af istemicem zira yaralıyım :):
saygılar efem
Her şeyin başı eğitim.Bunun nedenlerini de anlatmama gerek yok sanırım.İstanbul'da yaşayan bir insana sorulan en saçma soru nedir biliyormusunuz? İstanbul'lu musunuz?