21
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1295
Okunma
Amacım kimsenin yüreğine korku salmak değil, hayatım boyunca hiç böylesi mutsuzluğun kaynağı olmadım, mutsuz şeyler söylemişsem bunların hepsi bir tutam mutluluk çıkarmak içindi. İnsan olmayı ben böyle belledim.
Çok stratejik demiyeceğim, kritik bir bölgede yaşıyoruz. Stratejik dediğinizde, strateji oluşturacak gücünüzün de arkanızda bulunması gerek. Biliyoruz ki son yıllarda bu bölgenin stratejisini başkaları çiziyor ve yönlendiriyor. Bizler bir katılımcı konumundayız. Adriyatikten Çin Seddi’ne, bu bölge bir bilinmeze sürüklenmektedir. Bu sürüklenmede ne yazık ki biz başat durumundayız, nesne olduğumuzu söyleyenlere inanmayın. Biz özneyiz !...
Uzun sürme ihtimali çok yüksek olan, görünen ve görünmeyen yüzüyle dünya kırizi bir tür çözülecek, bu çözümün askariden görünür yüzü eski sömürge alanlarının devamına, yeni sömürge alanlarının oluşturulmasına bağlıdır. Çark hızla dönmektedir. Yeni sömürge alanları olarak Orta-Doğu ve Orta Asya seçilmiştir. Dünyanın diğer bölgeleri, sahiplerince hem donanımlıdır, hem de verimli değildir. Donanımsız ve verimli bölgeler dünyanın bu iki talihsiz coğrafyasında bulunmaktadır. Her iki bölge içinde biz doğrudan özne durumundayız. Bazı şeyler için sizin sahip çıkmamanız, istekli olmamanız yetmez, itilirsiniz..Ya itilirsiniz, ya çekilirsiniz... Tabii olarak bu bölgede güçlü devletler istenmemektedir. Taşeronluk bile problem teşkil etmektedir. Önce bu göze batan, potansiyel taşıyan ülkeler yıpratılacak, sonra parçalara bölünecek ve minimize edilecektir. Adem Baba’dan beri bu değişmez kuraldır. Bu hassas iki bölge çaprazlama olarak bütün minimize olmanın koşullarını taşımaktadır. Gerek etnisite olarak, gerek inanç olarak, gerek ekonomik olarak neresinden el atsanız, size onlarca malzeme çıkar. Gelin malzeme olmayalım. Herkes varolsa da, güzel olsa da, hayallerinden vazgeçemiyorsa da, bu hayallerini uzun bir süre ertelemek mecburiyetindedir.
Eğer bu hayaller ertelenmezse, buradan ölüm çıkacaktır. Bunun dışında bir şey hayal edenler aldanmaktadır. Bunu sadece ülkem adına söylemiyorum. Anılan her iki coğrafyadaki milletler, halklar, inançlar, kim kendisini hangi kategoride görüyor ve sayıyorsa, tümünün adıne düşüncemi seslendiriyorum.
Dünya çok hızlı değişiyor ve dönüşüyor. Bugün size çok cazip gelen hayaliniz kursaklarda bir tortu olarak diba çöker, sadece yüreklerde onulmaz acılar kalabilir. Bu acıları yaşamayalım ve yaşatmayalım. Bu nüfus potansiyeliyle, düzenli bir ordusu, çok da küçümsenemeyecek bir ekonomik büyüklüğe rağmen; dünya ölçeğinde bir hiçken, bölünüp-parçalandığınızda ne olacağını sanıyorsunuz ? Sanmayın, sizlerin anladığı anlamda güzel hiçbir şey olmayacak. Birazcık aklı ve izanı olan insanların bunu göremiyor olmasına hayret ediyorum !...Bir büyük parçalanır ve iki küçük olur askariden; küçüklükse hiçbir anlamda makbul değildir.
Onca imkansızlık içinde, halen varolan bir imkanımız var, bunu iyi anlamda kullanmak mecburiyetindeyiz. Biz kullanmasak, bizi ve hepimizi kullanacaklar acımadan...
Ne kadar istiyorum şu an Altay’larda kısrak sürüp cirit oynamayı; Ne kadar istiyorum Kosova’da bir ezan okumayı; ne kadar istiyorum; Eritre’de, Bengaldeş’te bir dilim ekmek olmayı.. Ve ne kadar istiyorum inadına özgür olmayı...Gökte Allah, yerde ben...Ama, olmuyor, her istediğiniz her zaman olmaz...
Yalnız varolmak için, hayatta kalmak için, yarınlara tarihi öç duygusu ve kin ekmemek için herkes uzun bir süre hayallerini ertelemelidir. Buna mecburuz, sudan çok, ekmekten çok, bir çekimlik nefesten çok...
Ertelemeliyiz hayallerimizi..Birazcık seviyorsak kendimizi.....
Tüm değerli dostların katkılarını bekliyorum. Her anlamda..Selam,saygı...