- 1112 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Sayın Mustafa Kemal Atatürk,
Şahsım adına seksen beş yıl önce tam da bugün kurmuş bulunduğunuz cumhuriyetten dolayı size teşekkür ederim.
Seksen beş yıl önceki cesaretiniz, öngörünüz, özgüveniniz ve özverililiğiniz ile karşılaştırma yapılabilecek bir lider daha tanımadığımı, hattı zatında dünya üzerinde dahi tanınmadığını size ifade etmek isterim.
Kıvrak ve dahi zekanız, analitik düşünce yapınız kadar, mantık örgünüz, karanlıklar içindeki ışığı görüp de, gördüğünüz ışığa hedeflenmeniz, başarmanız!...
Bu muhteşem başarıyı bireysel algılamayıp, tüm payı geçenlerle paylaşmanız…
Sanata ve sanatçıya olan hayranlığınız…
Beden diliniz, ifade şekliniz, vakurluğunuzun yanında hissiyatlı yapınız, ah bilseniz ne çok isterdim bir gece sizinle rakı kadehleri eşliğinde kah sohbet edip, kah terennüm edebilseydik!
Gençlerin, kadınların kıymetini bilişiniz, çocukları önemseyişiniz…
Bağnazlığın boğazları sıktığını ve dahi sıkmaya devam edeceğini bilip de, önlem almaya kalkışınız…
Nasıl haklıydınız, biliyordunuz elbet, kendi dilimizde ibadet etmenin önemini, ah sizle dirsek dirseğe çalışmak vardı o zamanlarda!
Biliyor musunuz, çokça dedikodunuz yapılıyor son zamanlarda, ziyaretinize zorunluluktan dolayı gelen çokça kişi de var…
Meğerse çok kızmışlar size bir vakitler, tahminen ışığı gördünüz ve gösterdiniz diye, eskiden, yani ben henüz genç bir kadın iken, korka korka inceden homurdanmalar başlamıştı, sonra o önemsediğiniz çocuklar var ya, o çocuklarda önemsendi ve yatılı Kuran kurslarına gönderilmeye başlanıldı.
Hoş, genç, kadife sesli kadınlar yandaş toplamaya çalıştılar türbanlarının altına, ciddi söylüyorum lütfen gülmeyin, zorlama yoktur bizde diye yumuşak yumuşak giriyorlardı konuya…
Genç erkek çocuklar ne olduysa el sıkışmaz oldu kucaklarında büyüdükleri teyze, abla dedikleriyle…
Gençlerde önemsenmişti yani neticede!
Söylemeye inanın dilim varmıyor, sizinle görülmeye cesaret edilemeyen hesaplar bugün görülüyor!
Nene Hatun’un başından başörtüsünü çıkarttırmışsınız, Amerika ve Avrupa karşısında dimdik durdunuz ya, diktatörlükle de işiniz yoktu ya, evlat edindiğiniz Sabiha Gökçen’e tecavüz de etmediniz ya!
Bunların hesabı, sizin sağladığınız özgürlük zemininde ve cumhuriyet devletinin, Türkiye Cumhuriyeti sınırları ve yetkileri içerisinde gerçekleşiyor!
Birkaç kez rüyamda görüp de, keyifli birkaç sohbetten başka sizi tanımam her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kadardır, ama bir bildiğim var ki içerilerden bir yerlerden, “işsizim”, “açım” diyen bir insanı duymamazlıktan gelmek, azarlamak, gözaltına almak ne kelime, nerede hata yaptım diye düşünürdünüz, çözüm bulmak için uykularınızı böler, problemi çözer ve hattı zatında özel davetiye göndererek işe davet ederdiniz, olanca şıklığınız içerisinde…
Hani, rakınıza da takmış durumda ya bazı kişiler, bunca beyin gücü, bunca sorumluluk duygusu rakısız ve sanatsız, keyifsiz başka nasıl deşarj ve şarj olabilir ki!
Nereden biliyorsam biliyorum, rakı masasında en insani problemlerin en kolay bir şekilde beyinde çözümlendiğini!
Sayın Mustafa Kemal Atatürk, tüm bu yazdıklarımın salt muhteşem bir hayranlıktan kaynaklandığını lütfen düşünmeyiniz, bir gruba ait olduğumu da lütfen!
Olumsuz bir tarafınızı görmüş olsaydım, inanın ondan da söz ederdim, eni konu artılar ve eksilerin hesabını yapabilecek yaşta ve yeterlilikteyim, ki, en rahatsız olduğum konudur bir gruba bağlı kalmak, bilirsiniz, sağduyuyu en çok gruplaşmalar köreltir!
Bireysel sağduyum ile müthiş bir hayranlık duymaktayım size!
Yoksa sev denileni sevmek, say denileni saymak gibi bir ılımanlığım yoktur!
Bu günlere gelene dek, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşamış olduğum zamanlar için teşekkür ederim!
Anne ve babamın da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak beni yetiştirme standartlarından dolayı hem onlara hem de size tekrar bir teşekkürüm vardır!
Bazı yerlerde bugün Türkiye Cumhuriyeti’ni simgeleyen bayrağı asmaya korkanlar varmış, sizden korkularına asanlar da var, hani göstermelik türden!
Ne milliyetçiyim, ne Kemalist, yalnızca hür irademle hür bir şekilde yaşamak istiyorum, bireysel özgürlüğümün bittiği yerde bir diğerinin başlamasını…
Sorgulama hakkımın olmasını istiyorum, suçlular suçsuz, suçsuzlar suçlu konumuna gelmesin!
Çalışma kapasitem varken çalışmak, kapasitesiz birinin yerime tercih edilmesi durumu olmadan…
İmanımın Allah’ın istediğince aramamızda kalmasını istiyorum, naçizane!
Bizlerin çalıştırabileceği yerlerin neden yabancılara satıldığını sorgulama durumunda kalmamış olmayı, velev ki oldu, sorguladığımda ağzıma koli bantları misali ellerin yapışmamasını istiyorum!
Ergenekon markalı koli bantları çıktı, biliyor musunuz!
Neyse, lafı daha fazla uzatmayayım, teşekkür mektubuydu, dedikoduya döndü, ardından şikayete…
İnanın istemezdim böylesini, en rahat uyuyor olması gerekenlerdensiniz, sizi az biraz üzdüysem lütfen affediniz!
Bu arada, lütfen tüm emeklerinizi helal ediniz, çok emek harcadınız ama sanıyorum bizler bir yerlerde eksik kaldık, yoksa bu teşekkür mektubu kısacık olmalıydı, teşekkürler, armağanınız kat be kat çoğaltılmış ve medeniyet düzeyinin üstlerinde bulunmaktayız, sayenizde… Stop!
Sevgili Mustafa Kemal Atatürk, şahsınız bende ayrıdır, alabildiğim kadarıyla feyiz almaktır amacım, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak da, var olduğum sürece cumhuriyeti koruyacağım, salt sizin için değil, kendi adıma!
Ailem adına!
Torunlarım adına!...
Tekrar teşekkür ve sevgilerimle…
Gülgün Karaoğlu
Ekim,29/08
YORUMLAR
Zerrem'in dediği gibi.. Gerçekten de eline, yüreğine, duyarlılığına, seni dünyaya getiren anne ve babana can-ı gönülden teşekkür ederim sevgili Yasukuklacığım.
Ne kadar güzel bir mektup yazmışsın böyle, ulu önder ATATÜRK'ümüze.. Sen ne kadar güzel ve özel insansın ki; Türk Kızı, Cumhuriyet Çocuğu, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olarak ve dahi ATAM'ızın bizlere emanetine harikulade sahip çıkman.. Gözlerimi doldurdu.
Bulunduğum yerde, hiç ses seda yok Cumhuriyet Marşı namına.. Çok üzülüyorum ve isyanımı göklere çıkarabilmek için Cumhuriyet Marşımızı son sesine kadar yükselterek dinliyor, dinletiyorum. Titriyor içim, ağlıyor yüreğim, yanıyor ruhum.
Öyle içten ve duygulu ve dahi sımsıcak yazmışsın ki; öyle kendimden buldum ki; satırlarını.. Öyle haykırmak istiyorum ki..
Ben de isterdim dirsek dirseğe çalışmayı O'nunla, ben de isterdim rakı kadehimizi tokuşturmayı ve içmeyi, ben de isterdim omuz omuza O'nun görevlendirdiği cephelerde savaşmayı, aynı sofrada bir arada oturup sohbetler edip, çözümler bulmayı ve hayata geçirmeyi ve daha neler neleri..
Vatandaşına sahip çıkan, ilgilenen, dinleyen, tüm dünya liderlerinin O'nun gibi olmak istediği ulu önderimiz, Cumhuriyet'i bize armağan eden Mustafa Kemal ATATÜRK'ümüzün ileri görüşlülüğü, saygınlığı, aklı, mantığı, zekası, kararlılığı, azmi, kendinden fedakarlığı, duyarlılığı, hassasiyeti, idraki, vs. O'ndan feyz alıyoruz. Tüm dünya feyz alıyor fakat; maalesef, şimdiki yönetimin sinsi planları Kubilay zamanından bu yana içten içe ürüyor ki; ATATÜRK, öyle bilinçli idi ki.. Uyardı bizi. Dikkat etmemiz gereken tüm hususları tek tek belirtti. Kendinden sonra olacakları biliyormuş gibi.. Ki; her zaman bilen biriydi.
Canım benim, lütfen kabul et, naçizane istirhamımı ki; bu özel ve güzel mektubunun altına imzamı atabileyim.
Benden de gitsin Mustafa Kemal ATATÜRK'e aynı mektup.
Hem, varsın olsun içerisinde şikayet ve dedikodu.. Sanki bilmiyor mu? Üzülmüyor mudur, bu günlerimizdeki olan bitenlere.. Önceden uyarmamış mıydı sanki!
Gençliğe Hitabesi'nde, her şeye değinmişti ulu önder ATATÜRK.
Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Gençliğe Hitabesi; defa kereler okunmalı, uyanmalı ve derhal hal-çareye bakılmalı fazla geç kalmadan efendim.
Ruhu şad, mekanı Cennet olsun ulu önder ATA'mızın.
Yaşasın Cumhuriyet. Ne mutlu Türk'üm diyene.