- 1779 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
*** BORABOY ŞİİRİ *** ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ
haber : 18/05/2006
www.tasova.net
TAŞOVA İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ ALİ RIZA ATASOY TARAFINDAN KALEME ALINAN
*** BORABOY ŞİİRİ *** YAYIMLANDI.
Taşova Anadolu Lisesi Kültür Edebiyat ve Tiyatro Kulübü Öğrencileri Tuba ULUTAŞ ve Makbule DEMİR, Taşova İlçe Milli Eğitim Müdürü Ali Rıza ATASOY ile Bir Röportaj Yaptılar. Anadolu Lisesi Öğrencilerimizin İlçe Milli Eğitim Müdürümüz İle Şiir ve Boraboy Üzerine Yaptıkları Bu Söyleşisinde Eğitim-Öğretimde Sosyal ve Kültürel Etkinlikler, Şiir ve Doğa Gibi Konular Konuşuldu. Röportajı Yayınlıyoruz.
Tuba ULUTAŞ : Sayın İlçe Milli Eğitim Müdürüm, Taşova Anadolu Lisesi Kültür Edebiyat Kulübü öğrencileri olarak öncelikle bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Sizinle bu görüşmeyi yapmak istememizin sebebi henüz mürekkebi kurumamış “Boraboy” şiiri üzerine bir röportaj yapma isteğidir. Öncelikle kendinizi bize kısaca tanıtır mısınız?.
Ali Rıza ATASOY : Tabi memnuniyetle, bilakis öğrencilerimizin böyle sosyal kültürel etkinliklere olan ilgisi bizleri sevindirir. 1958 yılında Ankara’nın Çamlıdere İlçesinde doğdum. İlkokulu Çamlıdere’de, ortaokul ve lise öğrenimimi Ankara’da tamamladıktan sonra, 1985 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünden mezun oldum. Üniversite mezuniyetimi müteakip, Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında çeşitli idari görevlerde çalıştım. Ankara’nın Mamak ve Altındağ İlçelerinde öğretmenlik yaptım. Van’ın Muradiye İlçesinde ve Konya’nın Kulu İlçesinde İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü olarak görev yaptım. 21 Temmuz 2004 tarihinde Taşova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne atandım ve halen bu görevimi sürdürmekteyim.
Makbule DEMİR :İlçemizin doğal güzelliklerinden birisi olan Boraboy hakkında bir şiir yazama düşüncesi sizde ne zaman ve nasıl oluştu, anlatabilir misiniz?.
Ali Rıza ATASOY :Taşova’da ilk göreve başladığım akşamdı sanırım, yeni tanıştığımız bir grup eğitimci arkadaşlarla Boraboy’a yemeğe gittik, orada gezdik. Boraboy’u görünce kendi İlçemdeki bir mesire yeri olan Çamkoru’ya benzettim orasını, çok hoşuma gitti. O günden sonra Boraboy’un güzelliği hep aklımda kaldı. Dolayısıyla, aslında Boraboy şiirini yazma düşüncesi buraya geldiğimde oluştu diyebilirim. Geçenlerde 25 Nisan 2006 tarihinde Boraboy Belediye Başkanımızın daveti üzerine Kaymakam Bey ve diğer daire amirleriyle birlikte öğle yemeğine gittik. Havanın güzel olması beni etkilemişti ve birden şiir yazmak istedim. Kaymakam Beye, Belediye Başkanımıza ve katılımcılara –Borabay hakkında bir şiir yazacağım- diye espri yaptım. Onlar da bu fikrin çok güzel olduğunu söyleyerek yazacağım şiirin Boraboy Gölü Gazinosuna asabileceği yönünde şaka yaptılar. Ancak bu espri ve şakalar gerçek oldu, o gün yani 25 Nisan günü yazmaya başladığım ve 40 dizeden oluşan “Boraboy” şiirini 5 Mayıs’ta, yani 20 günde bitirdim.
Tuba ULUTAŞ : Edebi metin olarak neden şiiri seçtiniz? Bu şiir bir istisna mı? Yoksa sürekli şiir yazar mısınız? Bu tarz yayımlanmış başka şiirleriniz de var mı?
Ali Rıza ATASOY : Ortaokul ve lise yıllarımdan beri şiir başta olmak üzere iyi bir okuyucu olduğumu söyleyebilirim. Bugün 100 Temel Eser olarak anılan edebiyat kaynaklarının tamamına yakınını daha ortaokuldayken okumuştum. Yine ortaokul ve lise yıllarında batı klasiklerinden de pek çok eseri okuduğumu hatırlıyorum.O tarihlerden bugüne kadar hemen hemen her gün şiir okurum diyebilirim, yürürken gezerken, kahvaltı yaparken evde otururken, bilhassa uzun yolculuklarda araç kullanırken şiir okurum, bu anlamda şiir okumak bende bir tutku oldu desem abartı olmaz. Şiir yazmak kadar, okumak da bir sanat ve beceri işidir biliyorsunuz. Ancak tabi şiir okumak başka, yazmak başka bir maharet ister. Şu anda hangi şiirdi veya nasıl bir şiirdi hatırlamıyorum ama, ilk kez amatör olarak 1980 yılında girdiğim Atatürk Üniversitesinde yani Erzurum’da şiirler yazmaya başladım. İlk şiirlerimden bazıları Erzurum’da yayımlanan yerel bir gazetede Besim Aydın müstear ismiyle yayımlandı. Daha sonra bazı şiirlerim başta Ahmet Kabaklı hocanın Türk Edebiyatı Dergisi olmak üzere bazı dergilerde ve gazetelerin şiir köşelerinde yayımlandı. Böylece bir bakıma kısmen de olsa Edebiyat sayfalarında adım duyulmuş oldu, bu durum ayrıca bana büyük mutluluk vermiştir. Tabi bunun üzerine kendime güven duymaya başladım ve bir kısım şiirlerimi artık kendi adımla yayımlatmaya başladım. Daha öncelerde makale ve deneme türü de yazmayı denedim, fakat genelde şiir yazarım. Hatta kalabalık bir ortamda espri olsun diye –eski bir şair- diye kendimi tanıtırım çoğu kez. Yani bu şiir bir istisna değil, bu tarz yayımlanmış başka şiirlerim de var. Hatta kendime ait bir antoloji sayfası bile oluşturdum.
Makbule DEMİR :Şiirlerinizde biz tanıyabildiğimiz kadarıyla Yahya Kemal Beyatlı etkisi sezinliyoruz. Şiir anlayışınız üzerinde Beyatlı’nın yada başka bir şairin etkisi var mıdır, yahut yok mudur?
Ali Rıza ATASOY : Elbette tüm şairler birbirinden etkilenmişlerdir. Şiir yazmanın yolunun yi bir şiir okuyucusu olmaktan, başka bir ifadeyle çok şiir okumaktan geçtiğine inanıyorum. Yukarıda ifade ettiğim gibi ben yaklaşık 30 yıldır şiir okuyan birisiyim. Pek çok şairin hayat hikayesini kendi hayatımdan daha iyi bilirim.Yahya Kemal de çok okuduğum şairlerden birisidir, fakat siz söyleyinceye kadar böyle bir benzerlik olduğunu fark etmemiştim. Necip Fazıl Kısakürek, Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli Kanık, Ahmet Haşim, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ohan Seyfi Orhon, Sezai Karakoç ve Abdurrahim Karakoç gibi şairler, şiire başladığım ilk yıllarda çok okuduğum, özellikle tema ve üslubundan etkilendiğim şairlerden bazılarıdır. Daha sonraki yıllarda günümüz şairlerinden “Yağmur” şairi Nurullah GENÇ’i okudum ve halen onun şiirlerini büyük bir keyifle okuyorum. Kendisiyle aynı yıllarda aynı fakültenin aynı bölümünde öğrenci olarak bulunmuş olmamıza rağmen, ne öğrencilik yıllarında ne de sonradan kendisiyle şiir veya herhangi bir konuda aşinalığımız nasip olmadı, buna hep hayıflanırım. Ayrıca şunu söylemek isterim ki hemen hemen her şair, başka şairlerden şu veya bu şekilde etkilenir, etkilenmelidir de bence. Ancak bu etkilenme bir başkasının dizelerini kendisine mal etme derecesinde olmamalıdır.
Tuba ULUTAŞ :Yeniden şiirinize dönelim. Boraboy şiirinin 9 ve 10. dizelerinde dile getirilen “Bir masal diyarıdır Boraboy/Tanrı yadrigarıdır Boraboy” ifadelerini biraz açar mısınız?
Ali Rıza ATASOY : O, iki nakarat dizesi, ondan önce gelen sekiz dizenin özüdür. Yani başka bir ifadeyle -bir masal diyarı, tanrı yadigarı- derken Taşova’nın bu güzel köşesinin anlatılmaz güzellikte olduğunu vurgulamak istedim. Zaten sonraki dizede de nasıl anlatsam bilmem diye hayranlığımı belirterek başladım. Gerçekten muhteşem bir yer olduğunu anlatmaya çalıştım.
Makbule DEMİR :
“Renkli bir rüya gibi Boraboy,
Başka bir dünya gibi Boraboy”
dizeleri özlem duyulan bir tablonun ifadesidir. Özlem duyduğunuz dünyanın ne tür özellikleri ve güzellikleri söz konusu olabilir?
Ali Rıza ATASOY : Tabi burada görev yaptığım süre içerisinde zaman zaman Boraboy’a gitmişimdir. Hemen hemen her mevsimde, günün her saatinde orayı gördüm iç dünyamda gözlem yaptım. Bu gözlemlerim ve Boraboy’un bende bıraktığı hayranlık duygusunun ve kendi memleketim olan Çamlıdere’ye ve Çamkoru’ya duyduğum özlemin etkisi olduğunu söyleyebilirim. Zaten bu renkli dünya ile ilgili duygu ve düşünceler özellikle son kıtada belirgin bir şekilde dile getirilmiştir. Bununla birlikte ne bileyim, Boraboy’un günün her saatinde doğanın bütün güzellikleriyle farklı renkler aldığı düşüncesiyle yazmış olabilirim.Yine son kıtada, akşam kızıllığından geceye kadar olan bir bölümü anlatmak istedim. Tek kelimeyle renkli cıvıl cıvıl bir dünyaydı.
Tuba ULUTAŞ : Şiiriniz 14’lü hece ölçüsüyle, Boraboy nakaratları ise 10’lu hece ölçüsüyle yazılmış. Ölçüyle şiir yazmanın zor yanları var mıdır? Serbest şiir tarzı hakkında ne düşünürsünüz?
Ali Rıza ATASOY : Önceki şiirlerim serbest tarz şiirlerdi. O yıllarda özellikle yukarıda belirttiğim şairlerden, benim karamsar şairler dediğim Cahit Sıtkı, Orhan Veli, Ahmet Haşim tarzının etkisinde kaldım, içimden geldiği gibi serbest şiirler yazdım. Serbest tarzda yazdıklarımdan da güzel şiirlerim vardı. Benim için serbest yada ölçülü şiir yazmanın farkı yok. Önemli olan duygu ve düşünceleri kendine özgü bir şiir diliyle anlatabiliyorsa şair, o şiir şiirdir bana göre. Ölçüyle yazmak gerçekten zor. Belki de “Boraboy” şirini 20 günde yazmamın sebebi bu zorluktan kaynaklanıyor. Bir de ölçüyle yazarken kafiye uydurma kaygısına düşmemek gerekiyor, bu durum ilk bakışta şiirde sırıtıyor haliyle, sırf kafiye uysun diye rasgele sözcükleri kullanmamak gerekir. Sonuç olarak ister serbest, ister ölçüyle yazılsın şiirdeki içerik ve şekil ahengi kurulmalıdır.
Makbule DEMİR :Dil, gerçekliğin kendine özgü bir görünüm almasını sağlar. Onu kendine göre çözümler, düzenler, yeniden biçimlendirir. Şiiriniz de dil-görünüş-gerçeklik ilişkisine dair neler söylersiniz?
Ali Rıza ATASOY : Bunları örneklerle açıklamak zorundayım. Biraz öncede dediğim gibi gerçeklikten kopmamak lazım. Mesela sigara icat edilmeden önce adamı atın üstünde sigara içer gibi gösteremezsin. Şiir değil mi, nasıl düşündüysem öyle yazarım diyemezsin, gerçekle şiir bağıntılı olmalıdır. Geçenlerde antoloji sayfasında gezinirken bir şiire rastladım. O şiirde –Kerem’in Aslı için dağları deldiği- ifade ediliyordu. Hemen ilgili şairin kendi sayfasına e-mail atarak nezaketle ve uygun bir dille –Ferhat’ın Şiirin için dağları deldiği- efsanesini hatırlattım, kendisi mesajımı okuyunca buna çok duygulanmış, teşekkür edip şiirini düzelttikten sonra şahsıma hitaben bir de şiir yazıp göndermiş, beni onura etmiştir. Yani demem o ki, Boraboy’u anlatacağım diye, gidip de Van gölünü anlatamazdım. Ben yazdığım şiirlerde gücümün yettiği nispette gerçekliğe uymaya çalıştığıma inanıyorum. Görüş ve dil konusunda da birkaç cümle söyleyecek olursam; kişisel dünya görüşümü şiirlerime aksettirmem genellikle. Duyduğum ve düşündüğüm gibi, içimden geldiği gibi, tabi gerçeklikten de kopmadan yazarım. Bir öğreti niteliği taşıyan, başkalarına nasihat çeken türde şiirler yazmadım hiç. Hatta bir eğitimci olarak, belirli gün ve haftalarla ilgili de hiç şiirim yok diyebilirim, nedenini ben de bilmiyorum. Yukarıda ifade ettiğim gibi, içimden geldiği gibi yazarım. Mümkün mertebe şiirlerimde yaşayan Türkçe’yi kullanmaya özen gösteririm. Zaman zaman istisnalar da oluyor tabi, Arapça ve Farsça kökenli dilimize önceden yerleşmiş sözcükleri de kullanıyorum.
Tuba ULUTAŞ : Kendinizi şiir yolculuğunun neresinde görüyorsunuz? Sizin için usta bir şairden söz edebilir miyiz? Şiir dünyamız yeni bir şair kazanıyor diyebilir miyiz?
Ali Rıza ATASOY : Öncelikle böyle bir soru sorduğunuz için teşekkür ederim. Başta da ifade etmiştim ben gerçekten iyi bir şiir okuyucusu olduğuma inanıyorum. Bu işe emek vermiş üstatlara ait yüzlerce şiir vardır ezberimde, mesleğim gereği ziyaret ettiğim okullarda, girdiğim sınıflarda genellikle o sınıfın seviyesine uygun bir şiir veririm öğrencilere, birlikte okuruz, bir daha gidişimde öğrencilerin o şiiri ezberlediklerini ve güzel okuduklarını görünce büyük keyif alırım bu işten. Şiir yazma konusuna gelince, şiir yazma sanatında iddialı değilim ama kendi çapımda 25 yıldır güzel şiirler yazmaya çalıştım. Kısacası ne sıradan şiir yazıyorum nede iddialı bir şairim diyebilirim, tabi takdir hakkı her zaman okuyucunundur. Zaman zaman yazdığım şirlerimi kendi antoloji sayfamda yayımlıyorum. Belki ileriki yıllarda bunları bir kitapta toplayabilirim.
Makbule DEMİR :Şiirinizde Boraboy’u Çamkoru’ya benzetiyorsunuz, gerçekten benziyor mu? Hangi yönlerini daha çok benzetiyorsunuz? Bu benzetmede Ankara’lı olmanızın bir etkisi var mı?
Ali Rıza ATASOY : Çamkoru da zümrüt yeşillikler içerisinde bir doğa parçasıdır, tıpkı Boraboy gibi. Kızılcahamam-Çamlıdere-Gerede üçgeninin ortalarında bir yerdedir. O güzergahtan yolu geçenler bilirler ve mutlaka uğrarlar. Aynı zamanda izcilik kampı vardır orada Boraboy gibi. Bir de koruma alanı içinde geyikler, karacalar, başka hayvanlar ve kuşlar ayrı bir canlılık verir Çamkoru’ya. Fırsat buldukça, özellikle yaz tatillerinde mutlaka giderim oraya birkaç gün kafamı dinlerim. Okul arkadaşlarımla, eş dostla genellikle orada buluşuruz çoğu kez. Benim şair gönlümde Çamkoru’nun da Boraboy gibi ayrı bir yeri vardır, ancak Çamkoru için bir şiir yazamadım daha. Şiirin son dizesinde Boraboy’u Çamkoru’ya benzetmemde, Taşova’ya atandığımı öğrendiğim akşam ailemle birlikte Çamkoru’da bulunuyordum, birkaç gün sonra gelip Taşova’da göreve başladım. Dolaysıyla ilk geldiğimde Çamkoru’dan yeni dönmüş olmamın etkisi de olmuştur diyebilirim. Her ne kadar ikiz kardeşe benzetmişsek de ve yüzde yüz örtüşmese bile benzer tarafları var tabi. Yalnız bizim Çamkoru gölü sonradan yapıldı. Bir bakıma memleketime ve memleket özlemine şairce bir atıf yapmış oldum Boraboy’u anlatırken diyebilirim.
Tuba ULUTAŞ : İlçemizin güzide gölü ve piknik alanı Boraboy gölü ile ilgili yazmış olduğunuz bu şiirle ilçemiz tanıtımına ve dolayısıyla turizmine katkıda bulunduğunuz ve bize kıymetli zamanınızı ayırarak röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için kendimiz, kulübümüz ve okulumuz adına teşekkür ederiz.
Ali Rıza ATASOY :Ben de sizlere teşekkür ediyorum. Sizleri İlçemizde ve okulunuzda bu tür sosyal-kültürel ve sanat etkinliklerin geliştirilmesindeki katkılarınızdan dolayı kutluyorum. İlçemiz için, eğitim-öğretim camiası için, insanlık için bir şeyler yapmak isteyen herkese her zaman kapımızın açık olacağını belirmek isterim. Sizin şahsınızda tüm öğrencilerimize başarı dileklerimle sevgilerimi sunuyorum.18/05/2008 - TAŞOVA
yerel haber : ali rıza ağış
www.tasova.net
www.tasovam.com
tasova.meb.gov.tr