26
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1854
Okunma
İLLE DE DEMOKRASİ.
Cumhuriyetimizin 85.inci Yaşını idrâk edeceğimiz bu günlerde, gerçekten idrâk edebilmiş miyiz diye sorgulama yapacak mıyız “Özgürce?”
İDRÂK’ ın, (TDK: idrak, -ki Ar. idr¥k
is. (idra:k) 1. Anlama yeteneği, anlayış, akıl erdirme. 2. Erişme, ulaşma. 3. ruh b. Algı.)
Anlamı değerince değerlendirebildiğimiz şüphesi ile...
Biz Türkler (Kimilerine göre “çılgın”!), nereden nereye ve nasıl geldiğimizi, getirildiğimizi düşünecek miyiz?
Yoksa, “Adam sende”ci tutumumuza devam ile, sıradan alkışçılardan olup, törenler sinsilesi ile söylemler yapıp, nutuklar atıp, hava_i fişekler patlatıp, kutlama nezaketinde bulunarak yüzümüzdeki tebessüm ile tokalaşıp, birbirimize sarılarak sahte mutluluk gösterisi mi yapacağız?
Belki de, ilk defa, gerçekleri görmüş gözlerimiz kör bakmayacak ihanetlerimize!
ATAMIZA saygıya gittiğimizde, utancımızdan kızarmış yüzümüzle af dileyeceğiz tüm ceddimizden!. Sahip çıkamadığımız, özümseyemediğimiz, yüceltemediğimiz emanetten!.
İmkansızın imkansız olduğunu anlamışlığın verdiği cesaret ile yanlışlarımızı düzeltmenin sözünü vereceğiz.
Sonrasında çalışacağız tüm gücümüzle. Hatalarımızı, yanlışlarımızı, eksiklerimizi bir bir saptayarak, gerçek gücümüzü göstereceğiz dosta düşmana onlarca yıl öncesinde olduğunca...
Neden hep ONUNCU YIL marşını söyleriz?
Şanlı tarihimizde bu marş sonrası söylenecek başka bir marş olmayışı hiç üzmez mi kimseyi, beni üzdüğü kadar?
Yarım asırdan beridir tek çakılmış çivimiz var mıdır bu görkemli binaya?
“Harç bitti inşaat paydos!” ne zaman denmiş ki?
Sorduk mu bunun hesabını büyüklerimize?
Biz hesap sormadık diye, sorulmayacağını mı düşünüyoruz bizden de?
Yokluğun, yoksulluğun, yolsuzluğun, krizlerin, çatışmaların, ihanetin ve en önemlisi TERÖRÜN hüküm sürdüğü ülkemde, ATAMIZIN bizlere bıraktığı emanetin altında kalmışlığımız ile, içimiz rahat olarak mı kutlayacağız CUMHURİYET BAYRAMIMIZI?
Yedi düveli, tüm olumsuzlukların içinde ve sadece inançları, inanmışlıkları, azim ve cesaretleri ile yenmiş dedelerimizin bizleri nasıl izlediklerini görmezlikten mi geleceğiz tarih önünde?
Hepimiz üzerimize düştüğü kadar payını alacağız bu suçun.
Hiç değilse; tarihe gömdüğümüz ceddimiz ile, teröre verdiğimiz kınalı kuzularımız ile, yarınsız bıraktığımız nesillerimize borcumuzdur gururlanacakları bir şeyler yapmamız.
“Neresinden dönersek kârımızdır” hatalar zincirimizi kıralım artık.
İstiklâl marşımızda olduğunca;
[Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.]
Diye haykıralım.
Yeter artık, yetsin artık diyebilelim bu umursamaz gidişimize.
Maskelerimiz yüzümüze tükürülmek ile, oy veren ellerimiz alkış tutmak ile, dilimiz suskunluğu ile, gözlerimiz körlüğü ile, kulaklarımız duymazlığı ile, son kalemiz olan inancımız ise cesaretsizliğimiz ile düştü!
Bizleri yönetenlerin (yönettiğini sananların), Yüce bildiğimiz Meclisimizdeki terörist kardeşleri(eşleri) ile el sıkışmaları ve içinde ettikleri yemine sâdık kalmayan vekillerinin itibarları ile birlikte hem de...
Yakın tarihimizde hesap sorulmuş siyasî portrelerin varlığını unutmadık.
Asılanların suçları kıyaslandığında, bu günkülerin işledikleri ve işlemeyi sürdürdükleri ile bağdaşan tek bir konu var ki, o da devlet soygunu ve talanı olmaktadır. Fakir daha fakir, zengin ise daha zengin edilmiştir.
Vatan, her şekilde pazarlanan mal konumuna girmektedir. İhanetin belgesi olur mu sizce de?
Daha ne belgesi aranacak kardeşim...
Eski hükümet başları ve bakanlarının, üzülerek söylemek isterim ki, bunlardan daha az suç işlemiş olduklarından eminim.
“Tarih tekerrürden ibarettir.” Sözüne inananların; tarihe mâl olanların, hatalar zincirine ekledikleri halkalarla mümkün olacağını hesaplamaları gerekliliğini göz ardı etmeden düşünmelerini isterim.
Hele, yanlış hesabın da Bağdat’tan döneceği ispatlanmışken!
Gözümüz önünde çok şey oluyor ve bizler bunların bire bir tanıkları konumundayız fakat hâlâ seyirciyiz.
Düşünüyoruz! (Düşünce suçuna girme kaygısı ile)
Konuşuyoruz! (Herhangi bir addaki suçlama ile karşılaşabileceğimiz endişesi ile)
Birlik hareketleri içinde, yasal olan hakkımızı kullanıp yürüyoruz! (Kelle hesabı ile sayılma sorgusu ile)
Hesap sormaya kalkıyoruz! (Ananı da al git sövgüsüyle yaka paça al aşağı edilme korkusu ile)
Susturuluyoruz açıkçası! (“ile” lerden biri İLE ve İLLE DE!)
Millet bunun hesabını soracaktır İLLE DE TARİHİN UNUTMAZLIĞI İLE.
Tüm bu şartlar altında dahi, ilk görevimizin ne olduğunu bir defa daha hatırlatarak, hepimizin CUMHURİYET BAYRAMINI KUTLARIM.
Saygılarımla.
Gönül Ersin Gürsu
28 Ekim 2008
GENÇLİĞE HİTABE
Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet’i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
20 Ekim 1927