- 785 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SARI ÇİÇEK
kırçıl saçlı adam ,loş ışıklı eski damın altında, kırık kapının arkasında kapı aralığından gelen ,ışıklara bir süre baka kaldı .sararmış parmakları arasına sıkıştırdığı sıgarayı kalın buruşuk dudaklarına götürdü.götürür götürmez sıgaranının dumanını öyle bir içine çekti ki aslında içine çektiği sıgara dumanı değil akıp giden zamandı.ne kadar geçtiğni bilmiyordu günün ,neredeyse sıkıntıdan patlayacaktı.ağır ağır yerinden doğrularak ahırın kapısına yöneldi.kapıdan içeri girer girmez al atıyla yüzleşti.al atın yanına giderken ey omzumdaki yükümle beni yıllardır taşıyan küheylan senide kaybedersem korkularımdan kurtulmuş olurum diyerek iç çekti.neler neler kaybetmemiştiki, aslında kırk sekiz yaşında ,görünüşü yetmiş beşlik çileli turan bey gel dertlerimin sırdaşı al atım diyerek atın yularından tutarak ahırdan dışarı çıktı .sırtında eşinin yıllar önce seçtiği yıllara meydan okuyan aslı kahve renkli görunüşü boz olan her tarafı zamana direnmek için lime lime olmuş
eşinden tek yadıgar anılarının dışındaki varlığı.nasıl anılarına tutunarak yaşamaya çalışıyorsa tabi yaşamak denirse,eski sancılı kürküde yüzüne lapa lapa çarpan karlardan koruyarak yaşamasına yardımcı oluyrdu.turan bey gidecekti; ama nereye bilmiyordu.atın sırtına atladı at bir kaç saniye kuyruğunu salladı.atın sırtında külçe halindeki adamın yüzüne düşen kar taneleri azda olsa kendine gelmesini sağladı.al at yıllardır gelip gittiği sarıçiçek köyü’nün karlı ve çamurlu yolunu tuttu.at yol alırken turan bey’in gözünün önünden geçmişi bir filim şerdi gibi geçiyordu. ince uzun boylu, kumral siyah saçlı çiçekleri bile kıskandıracak kadar zarif biricik eşi mehtap ;evet liseli yıllarında bu yollardan okula gidip gelirken mehtap’a aşık olmuş ikiside bu aşkları yüzünden okullarını terk etmişlerdi tüm ailelerinin direnmelerine rağmen.turan arkadaşları kağan,cemil ve yavuz ile bir ilkbahar günü, gün doğmadan kaçırmıştı bin kere uğruna oleceği mehtap’ı.keşke kaçırmasaydım dıye iç geçirdi içinden.al at altın tepeye varınca turan yıllar önce bu yaylalarda yayılan sürülerini çobanlarını alalbaş’ı düşündu .aslında düşünmeği sevmezdi düşününce kobra yilanı sokmuş gibi acı çekiyordu.damad adayı türkhan’ı ,türkhan için ölüme uçan aslıcanı biricik kızını,dah sonra düşmanları yani türkhanların kardeşi tarafından vurulan oğlu berkcan’ı seyre daldı karşı tepelerde.yüzünden akan yaşlara soğuktandır avutması ile karşı koymaya çalıştıysa içini parçalayan ince sızıya daha fazla dayanamadı al atı mahmuzlayarak geçmişinden kaçmaya çalışıyordu.al at beğinin duygularını anlamışcasına en seri ve rahat koşusu olan rahvan yürüyüşünü turan bey’e sundu.ah birde ayaz olmasa ne iyi olacaktı.turan şamil’in çayından geçerken çayın kenarındaki kayın ağacını gördü o ağacın altında otrmuşlardı kemal’le,kemal turan sana birşey söyliyeceyim demişti .sakın kızmadan dinle.turan kemalin gözlerine bakarak kızmayacağını bakışlarıyla onaylamıştı.kemal üç cana ve turan’ın ceza evinde geçen on beş yılına mal olacak yarı gerçek yarı gerçek dışı öyküyü anlatmıştı.türkhan’ın aslıcan’ı sevdiğini bu ilşkinin dillere destan olduğunu duymayanın yanlız turan olduğunu,hatta bu ilşkiden aslıcan’ın kurtajla bir bebek aldırdığını dah neler neler...turan’ın beynine kan sıçramıştı o an oradan ilçeye gitmekten vaz geçerek sarı çiçek köyü’ne geri dödü .on beş dakikalık yol sanki bir asır gibi gelmişti.doğruca türkhan’ıın evine gitti evin önünde türkhan türkhan diye bağırdı.türkhan dışarı çıkar çıkmaz turan beyin muma dönmüş yüzüyle karşılaştı.buyur demeye kalmadan turanın aslıcanla olan ilişkiniz doğrumu olan deyyus diye haykırdı türkhan önce ne diyeceyini şaşırdı sonra doru anlama gelecek haraketi yapmaya çalıştı .başı öne tam eğilmemişti ki gögüs kafesinden aldığı üç kurşun onun cansız bedenini yere serdi .kurşun sesini duyan aslıcan ayak yalın türkhan’ın evlerinin önünde bulud kendini .türkhan’ı kanlar içinde görünce baba benide diye gökkubbeyi yıkacak şekilde ellerini gökyüzüne açarak haykırdı.turan’ın gözlerini kan bürümüştü insanlığı öldürse azdı o an ,elindeki tabancanın namlusu aslıcan’ıda kara toprağa düşürmüştü.tüm günahları sevmek olanlar gibi.ardından ceza evinde geçen on beş yıl on sekizinde yeşil ekin gibi biçilen berkcan’ını bu üzüntülere sadece üç yıl dayanabilen mehtap’ını ...türkhan’ın,aslıcan’ın ve berkcan’ın mezarları vardı mehtap’a mezar bile çok görülmüştü yazgısında.üç çiçeğini tomurcuk halinde kaybeden mehtap bir ilkbahar akşamı komşularının gözü önünde köylerinden sadece iki kilometre uzaklıtakı murat nehrine doğru yol almış bir daha geri dönmemişti.nehrin kenarında başına bağlagığı sihay eşarbının ucuna el kadar bir kağıda şunları ayzarak atmiştı kendini azgın sulara’ sevmenin bedeliin bu kadar ağır olduğunu bilseydim ben de sevmezdim aşkım, üç fidandan sonra benim için yaşamanın anlamı yok bir an önce seviklerime kavuşmak ümidi ile elveda turanım elveda sarıçiçek ’yazmıştı.köylüler günlerce aramış ama bir türlü mehtap’ın cansız bedenine ulaşammışlardı .jandarma da armaya katılmiş sonuç nafile sadece bir tutanak kalmıştı mehtap’tan geriye .tanıkların ifedesi ve cesedin bulunamayışı.turan’ın eli cebine gitti sıgara çıkarmak için kalçasının üstündeki sert cisime dokununca tabancasının yanında olduğunun farkına vardı.atını o kıyemet günündeki gibi geri çevirdi.doğruca sarçiçek küyü’nün mezarlığına vardı üç mezarıda uzun uzun izledikten sonra bu kadar yanlışın bir bedeli olmalı diyerek kızıyla oğlunun mezarının arasında bir kurşun birde turanın cansız bedni vardı .üç mezarada koyulan çiçek gibi turan’ında cansız bedeni gelip geşen çobanlar tarafından görülmüştü bir ilkini sularında
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.