İSİMSİZ ŞAİRLER
Kalemin kelamını anlatmak kadar zor ve kalemin duygularını dile getirmek kadar çetin bir şey yok.
Birilerinin kırk yıl düşünse akla getiremeyeceği cümleleri, tabiri yerinde ise, şairin taşı gediğine koyarak ifade etmesi, şiiri sevdiren en büyük nedenlerdir.
"Lambada titreyen alev üşüyor" diyen şair`in bu sihrine kapılmamak imkansız.
Alelade lamba da yanan bir alevi titretip üşüten bu meziyet, tabiki büyük düşünen ve ruh hali yüksek şuur sahiplerine mahsus olmalı.
Şairin duyguları bazen gökyüzündeki yıldızlar kadar uzak, bazen bir adımlık mesafe kadar yakın olabiliyor.
Şair odur ki içindeki, cevheri dinamo taşları gibi dizerek, beyinlere havale eden, düşündüren, üzen,sevindiren kişidir.
Günlük hayatımızda bile yaşamın gayesine daldığımızdan olsa gerek, bir çok güzelliği göremez, farkına varamayız.
Farkına varılamayan o güzellikleri ana sütü kadar temiz Türkçemize taşıyan, nice isimsiz, adsız, sansız kelam erbapları var.
Hele ki okunduğunda insanı mest eden şiirleri yazarak coşturan kalem erbapları, üstüne üstlük bizim inandığımız, üstüne toz kondurmadığımız davamızı anlatıyorsa, birde "Asena" ise değme keyfine.
Kimi zaman duygularla yüklendiğimizde içimizdeki nara"yı dışarı vuran bu şair ve yazarlara inanır ve kendimizden bir parça kabul ederiz.
Fakat ne kadar sahip çıkar, ne kadar eserlerini alır takip ederiz o biraz meçhul.
Okuma alışkanlığı olmayan bir kesimin, elbette ne yarınları, nede kalemleri ile şekillendirecek şairi ve yazarı olur.
Bu dava üzerinde kalem oynatmış geçmişin yazar ve çizerleri ise gün gelip bu vatana ihanet derecesinde kin de kusabilir.
Fakat benim niyetim Vayan sevgisini anlatan bir amatör şairi siz değerli dostlarıma tanıştırmak.
Üstelik davasına sımsıkı sarılmış, gerçek bir asena.
Böylesi bulunmaz yetenekleri bilmem ne yayın evinin cambazlıklarıyla başbaşa bırakmak ise bambaşka hazin bir tablo.
Bahse çalışacağım şair 1968 yılında Kayseri`de dünya’ya geldi.
Şiir ve edebiyata daha ilkokul yıllarında merak salması dolayısiyle, çocukluk yıllarında başlayan bu serüvenini inandığı davası yolunda kullanmaya götürecek kadar hedefini büyütmüştü.
Şaire`nin bütün şiirlerinde Türkçemizi güzel kullanması ve bu prensibe sadık kalması takdire değer niteliktedir.
1987 yılında Kastamonu Eğitim Yüksek Okulunu bitirmiş ve ülkemizin doğu illerinde altı yıla yakın kutsal diye tanımladığı öğretmenlik görevini ifa etmiştir.
Daha sonra Kayseri’nin değişik yörelerinde görevini sürdüren şairemiz, 1996 yılında Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı aracılığı ile, bu kutsal mesleği iki yıl boyunca Azerbaycan Bakü şehrinde sürdürmüştür.
Orada bulunduğu süre içinde Azerbaycan Türk edebiyatını da inceleme fırsatı bulan şair, Azerbaycan dönüşü kendini Türk edebiyatı dalında geliştirebilmek için AÖF Türkçe bölümünü bitirerek, lisansını tamamlamıştır.
Edebiyat alanına 2002 yılında "İlk Göz Ağrım" dedigi "Duygu Militanı" adlı kitabıyla başlamış, daha sonra kendisininde takdir ettiği 5 şair grubtan oluşan
"Hasretle Sarıldı Toprak Yağmura" isimli kitabı yayınlanmıştır.
Şairenin en son olarak "Yangınlarda Yalın Ayak" adlı kitabı yayınlandı.
"Insan Manzaraları" adlı şiirinden sadece bir bölüm.
Özüm Türktür, sözüm Türk!
Türkülerim, Türkçe Türkçe,
Erciyes`in kızıyım ben,
Başım Erciyes kadar dikçe...
Fikrim neyse odur zikrim...
Anlayana,bilene; her sözüm mertce...
Bu siirdeki sözler, özlemini çektiğimiz Milli duygular ile yoğrulmuş, en azından onu idrak etmiş Türk kadınına ait.
Türk gibi düşünen,Türk gibi yaşamı kendine ilke edinen bir yüreğe, Asena`ya ait.
Söz o ki gerektiğinde bir erkek nidası ile haykırıyor şair yine bir başka şiirin de.
Bozkurt’ a iftiradır puslu günü sevdiği,
Görülmemiştir asla ağzında leş gevdiği…
Kuzgunların işidir, arta kalanı yemek,
Avı avlayanındır harcanan bütün emek…
Meydanlarda kıyamet, mert olanlarla kopar,
Namertler delik arar, kaçışır apar-topar..
Kimi adam değildir, altındandır pırtısı,
Görkemli bedende yok, bir yürek kıpırtısı…
Bir de sevdalılar var, sevdiğini sananlar,
Gördüğü ilk yokuşta tökezleyip kalanlar…
İnsan manzaraları görünür penceremden,
Kimi asildir kurttan, kimi güzel cerenden…
Dökerim şiirleri, boşalır sandıklarım,
Kimi iblisle kardeş, insandır sandıklarım..
İffetli güzelliğe, tüm duvaklar beyazdır,
İmanlı insanlara, hazanlar bile yazdır…
Allah’tan geldi deyip katlanırız her derde,
Her şey bizim içindir, gam da, dert de, keder de..
Duvarı nem’e teslim, etmek değil itikat,
Biraz da elimizde kader denen hakikat!
İnsanlar çeşit çeşit, karpuz değil koklasan,
Dostun; düşmanın olur, az damardan yoklasan…
Kaç can acır kim bilir, sanma çığlık uzakta,
İnsanın insanlara kurduğu bu tuzakta.
Çok abarttım sanmayın, pek güvenmem kimseye,
İblis bile bürünmüş, insanî bir kisveye…
İnsandan manzaralar, işte böyledir ahval,
Biri kafa yorar hep, biri dinlerken kaval…
Sessizce ve inandığı davasını yüreğinden geldiğince haykıran bir örnek şiirdir yukardaki şiir.
Tamamını burada verme sebebim: "işte! Türk kadını budur" detirten bir özleyiş olduğundandır.
Amatör bir ruh ile davasını anlatan ve şiirlerin de Milli ve Manevi değerleri sürekli işleyen bir şahsiyettir şairemiz.
İnsanın doğrusu o ki bu kelamlar bir bayan tarafından ele alınamaz dedirten bir şiir. "AH" adlı şiirinden.
Başım cama dayalı,
Gözlerim Erciyes’te yine..
Yüreğimde, mermisi ağızda bir silah,
Dayamışım kahpe dünyanın kösteğine…
Ensemde pusular dönüyor reis!
Merak etme!
Gelme!
İhtiyacım yok desteğine…
Biliyorum merak ettiniz bahse çalışılan bu güzel şiirlerin sahibini.
Bir ara www.Türkedebiyatı.org sitesinde yönetici ve adminlikte yapan, yürekli bir kalem.
Bir o kadar samimi, gerçek bir Ülkücü ( Betül Övünç )
Ümidini çektiğimiz Türk kadın tipine, davamıza da sahip çıkması hasebiyle güzel bir örnek teşkil etmektedir.
Bozok.Org ailesi olarak tertip etmiş olduğumuz "Şiir ve Hikaye" yarışmamıza da 3 şiir ile katılan şaire birinciliği kazanmıştır.
Selam ve dua ile...
K. Kurultay.