- 1062 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TRABZONLU EDEBİYAT TARİHÇİSİ NİHAT SAMİ BANARLI
M.NİHAT MALKOÇ
Nihat Sami Banarlı için, sadece bir edebiyat tarihçisi demek yeterli olmasa gerek. Zira o, edebiyat tarihçiliğinin yanında çok üstün meziyetlere de sahipti. O; şair, yazar ve edebiyat öğretmeniydi aynı zamanda. Fakat mesaisini daha çok edebiyat tarihçiliğine ayırmıştır. Edebiyatımızın gizli hazinelerini açığa çıkarmıştır. Onun için de bu sıfatla tavsif edilmektedir.
Merhum Nihat Sami, Trabzon kökenli bir ailenin oğludur. Trabzon’un Alemdarzâdeler soyuna mensuptur. Dedesi, Fatih Sultan Mehmet’in bayraktarlığını yaptığı için ailece bu sıfatla anılmışlardır. Dedesi Hilmi Efendi, İstanbul’da kurulan ilk Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında Trabzon mebusu olarak görev yapmıştır. Kendisi Mürettep Divanı olan bir şairdir. Banarlı’nın babası İlyas Sami Bey de bir vatan şairidir. Yani Nihat Sami, şair kökenli bir aileden gelmektedir. Banarlı’nın kendisi de lise yıllarında hece ve aruzla şiirler yazmıştır. Fakat şairliğini beslemediği için ileri götürememiştir. Daha doğrusu edebiyat tarihi ve diğer türlerle yoğun olarak alâkadar olduğu için, şiire yeteri kadar zaman ayıramamıştır.
Banarlı’nın annesi Hafize Nadire Hanım da Trabzonludur. Fakat Nihat Sami, 1907 senesinde İstanbul’da doğmuştur. Çünkü ailesi bu şehirde ikamet ediyordu. Doğum yeri olan İstanbul’un Fatih semti, onun kimliğinin oluşmasında çok etkili olmuştur. Bilindiği gibi eskiden Fatih semti daha çok mütedeyyin insanların oturduğu bir mekândı. Banarlı ilk tahsilini Fatih Sultan Vakıf Mektebi’nde, orta tahsilini Gelenbevî ve Mercan İdadîsi’nde tamamlamıştır. Daha sonra Vefa Sultanîsi’ne devam etmiş, İstiklâl Lisesi’nden de mezun olmuştur. Üniversite tahsilini Yüksek Öğretmen Okulu’nun Edebiyat kısmında yapmış, buradan da 1929’da mezun olmuştur. Bundan sonra onun için, öğretmenlik yılları başlamıştır. Evvelâ Edirne’de, ardından da İstanbul’da Kabataş ve Galatasaray liselerinde öğretmenlik yapmıştır. Eğitim Enstitüsü’nde ve Yüksek Öğretmen Okulu’nda da görev almıştır. Bunlar gibi pek çok okulda kültürlü ve sağlam seciyeli gençler yetiştirerek Türk Milleti’nin istifadesine sunmuştur. Öncelikle kendisi millî örfe model bir insan olmuştur.
Türk kültür tarihine çok hizmetleri olmuştur Banarlı’nın. Yazdığı onlarca eser, bugün de sevilerek okunmaktadır. Bunların başında hiç şüphesiz ki “Resimli Türk Edebiyatı Tarihi” adlı eser gelmektedir.1366 sayfalık bu kapsamlı eserde Türk edebiyatının tarihî seyrini tüm ayrıntılarıyla bulmak mümkündür. Üstelik sözkonusu eser, ilmî metotlarla kaleme alınmıştır; duygusallığa yer verilmemiştir. Zaten edebiyat tarihi çalışması ciddiyet ister. Sözkonusu eser, üniversitelerin Edebiyat bölümlerinde okuyan öğrenciler için çok faydalı bir kaynak ve başucu kitabıdır. Doyurucu bir muhtevası vardır. Bu esere sahip olanların başka edebiyat tarihi kitaplarına ihtiyaç duyacağını sanmıyorum. Üstelik bilgileri de çok güvenilirdir.
Türkçenin en büyük savunucusu olan Banarlı, yazmış olduğu “Türkçe’nin Sırları” adlı eserde dil hakkındaki görüşlerini ayrıntılı olarak beyan etmiştir. Çeşitli gazete ve dergilerde yazdığı dil yazılarını bu eserde cem etmiştir. Banarlı, Türkçenin üzerindeki kara bulutlara dikkati çekerek, iş işten geçmeden bir an evvel önlem alınmasını istemiştir. 1971’de yayınlanan eserdeki uyarılar dikkate alınsaydı, dildeki bugünkü bozulma ve yozlaşma görülmezdi veya mevcut ziyan asgariye indirilirdi. Her işte olduğu gibi, dilin muhafazası hususunda da hep ihmalkâr davrandık. Banarlı’nın uyarılarını ciddiye almadık.
Bunların dışında Nihat Sami Banarlı, “Kitaplar ve Portreler” adlı eserinde Türk edebiyatının mümtaz simalarını ve onların eserlerini gün yüzüne çıkarmıştır. “İstanbul’a Dair” isimli kitabında da İstanbul aşkını açığa vurmuştur. “Kültür Köprüsü”, “Şiir ve Edebiyat Sohbetleri” gibi eserlerde edebî ve kültürel meseleleri irdelemiştir. Kısaca edebiyat adına yazılmadık mevzu bırakmamıştır. 14 Ağustos 1974 senesinde bu fâni dünyadan göçüp gitmiştir. Edebiyatımızın aydınlık yüzü olan bu değerli edebiyat tarihçimizi gelecek nesillerin tanıması elzemdir. Bizler onu tanıdıkça ve okudukça edebiyatımızı daha çok seveceğiz. Türkçenin doyumsuz güzelliğini eserlerinde bulacak, dil hassasiyetine şahit olacağız.