- 1006 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
MEKTUP 12
Sevgili dostum;
Acılar duyarlılığımızı, duyarlılığımız acılarımızı büyütüyor. "şairsen oğlum/ her koyun senin bacağından asılır" diyen Bozan Usta’nın imgesine yakın bir yaşamı sürüyor olduğumuz için acılarımız ve duyarlılığımız kardeş oldular.
Şiir yazmıyoruz belki. Fakat bir şair algılamasına yakın baktığımız için yaşama bütün suskunlukların, bana ne biçimindeki umursamazlıkların yükünü de taşıyoruz. Kimi zaman tüm sorumluluklarımızdan firar edip uzaklaşmak istiyoruz. Kimi zaman bir dosta yapmamız gereken en yerinde uyarıları bile yapamıyor ve eziliyoruz. Ve kendimize karşı duyduğumuz ezikliğimizle başlayan suçluluk duyguları sarıyor beynimizi. Yaşam karşısında görevi ihmal suçunun cezası : eziklikler, suçluluk duyguları ve firar istekleri oluyor.
Sevgili dostum;
Yaşamda boşluk bırakmamak gerektiğini öğrendik ve öğretmeye çalıştık. Ömrümüzün belli aşamalarında, kırılma noktaları dediğimiz zamanlarda bıraktığımız boşlukları gördük. O boşlukların nasıl doldurulduğunu da.
NASIL SAVUNACAĞIZ KENDİMİZİ
Bizi bunaltan yaşam karşısında sorumluluğumuzu yerine getirmemenin, getirememenin suçluluğundan kurtulmak için savunma mekanizmaları geliştirmeye başladık. Kendimizi temize çekmeye çalıştıkça kendimizden uzaklaştık. Kendimizden uzaklaştıkça çevremizden de...
Sıradan insanları bireyselleştirme, atomize etme yönündeki sosyal-siyasal-kültürel müdahalenin yan etkilerini duyumsadık. Umarsızca "izleyici" duruma düşmüş olmanın sonucunda yalnızlaştık. Kimi kez bilinçli bir davranışmış gibi sunduk yalnızlığımızı. Kimi kez çözüm. Kendimizi haklı çıkarmaya çalıştıkça yeni savunma mekanizmaları geliştiriyor, zamanla sıradanlaşıyoruz. Zamanla kendimiz olmaktan çıkıyoruz.
Ve haksızlık ediyoruz, hem kendimize, hem topluma, hem de dünyaya. Bize karşılıksız olarak verilen bilginin, kültürün ve düşünme biçiminin karşılığını vermediğimiz, veremediğimiz için haksızlık yapıyoruz.
Diyalektik bir yöntemle kendi kişisel tarihimizi toplumsal tarihin içine yerleştirmediğimiz için, durduğumuz yeri ve orada bulunma nedenlerimizi sorgulamadığımız için haksızlık yapıyoruz. Haksızlığımızı görmemekte inat ettiğimizde suçluluğa dönüşüyor haksızlığımız.
DENİZ OL
Sevgili dostum;
Rengimizi, sesimizi ve bakışlarımızı verebilmeliyiz yaşama. Kendi yaşamımızı ve dünyamızı anlamlı kılmak ve insanlık denizine katkıda bulunmak için göstermemiz gereken insani sorumluluğun gereği bu. Kendimizden bir iz bırakmalıyız tarihe. Denizin canlılığını sağlayan damlalar gibi olmalıyız. Peş peşe, yan yana, bir arada. Ve Deniz olmalıyız...
HÜSEYİN OL
Bize kalan mirasın üzerimize yüklediği gereklilikleri yerine getirmemiz gerekiyor. Belki tarih yazamayacağız. Ancak tarihe bir not olarak bilincimizi ve düşlerimizi iliştirme yürekliliğini de göstermemiz gerekiyor. Tatlı tebessümlerimizle kavrayıp geleceği Hüseyin olmalıyız.
YUSUF OL
Sürekliliği ve devinimi olmalı eylemlerimizin, düşüncelerimizin hatta sevişmelerimizin. Şiir okuyarak, türkü söyleyerek, eylem adımlarıyla bağırdığımız marşlarımızla yürümeliyiz yolumuzu. Acılarıyla dünyayı kucaklayan köylünün madencinin nasırlı eli, mühendisin kalemi olmalıyız. Çocukların üzerinde oynadığı yol, sanatçının düşü olmalıyız. Yusuf olmalıyız.
(not:mektup 10’a kadar olan mektuplar "makaleler" bölümündedir.)