- 517 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dağ gelini 4
Ferhat o gün yarı sevinçli bir şekilde evden ayrıldı, aklı hep kadın da kaldı acaba babama iyi davranır mı? diye tereddüt etmedi değil.
Ara sıra kendine soruyordu ben babamı bu kadına emanet ettim acaba doğrumu yaptım, sonra karamsar düşüncesinden ayıldı. Bu kadın çocuğu içinde olsa bir kütüklük yapamaz.
Aslında Ferhat bir an olsun babasından ayrı kalmak istemedi lakin….. Ferhat’ın elini kolunu bağlayan eşiydi, eşinin sözünden çıkmayan Ferhat babasından ayrı kalmaya mahkum olmuştu.
Ferhat fırsat buldukça köye geliyordu.Daha sık gelmeye başlayan Ferhat babasına daha fazla zaman ayırtmaya başlamıştı……. Yaşlı adamında artık keyfine diyecek yoktu.
Rabiya ile çocuğu da sıcak bir yuvanın mutluluğunu yaşıyordular.
Ta ki Ferhat’ın köye sık sık gelmesinden rahatsız olan eşinin dikkatini çekene kadardı.
- Ferhat’ın karısı gülbeyaz; nedir hemen her gün köye gidip geliyorsun, ne var köyde hani hep ihtiyara giderken beni de götürürdün ne oldu ihtiyar artık beni görmek istemiyor mu?
- Yoksa bunak adam ölüyor mu? Oh oh ne güzel desene kurtuluyoruz.
- Ferhat; bak gülbeyaz, sen artık çok oldun seni böyle çirkin konuşmaktan men ediyorum biraz olsun saygılı olmaz mısın, bu adam senin de baban sayılır, terbiyeni takın.
- Gülbeyaz ne oldu beyefendi zoru namı gitti. Babanı savunur oldun kim sana akıl verdi?
-Ferhat; kimse bana akıl vermedi benim aklımı sen çeldin bir nasihatla kendime geldim şimdiye kadar… Babamı nasıl bu kadar yalnız bıraktım senin yüzünden, ona kendimi nasıl af ettiririm onun hesabını yapıyorum.
-Gülbeyaz; Ferhat hani ihtiyarın elbiseleri nerde kaldı getirmedin mi?
-Ferhat; hayır getirmedim getirmemede artık gerek yok elbise yıkamaktan da kurtuldun.
Ferhat ile eşi her gün kavga etmeye başladılar gün olmuyor ki kavga etmesinler.
Gülbeyaz pazara çıkmıştı alış veriş yapmakta idi, köyden pazara gelen Hatice kadınla bir an göz göze gelen Gülbeyaz, merhaba Hatice nasılsın Hatice ile Gülbeyaz hal hatır sorduktan sonra.
-Hatice; kız Gülbeyaz artık köye de gelmiyorsun, kız sizin evde kalan kadında kimdir maşallah pekte güzel kadınmış, duyduğuma göre akrabanızmış.
-Gülbeyaz; kız senin dilin ne söylüyor Hatice ne kadını ne akrabası kız yoksa aylardır herif ile kavga edip duruyoruz üstüme kumamı getirdi. Çarşı pazarı bir anda unutan ve heyecandan yutkunan Gülbeyaz soluğu evde aldı.Kapıya varır varmaz. Ferhaaat! diye bağırdı, Ferhat bir anda neye uğradığını şaşırdı ve kapıya koştu, büyük bir öfkeyle ve yüzündeki ifadeyle adam öldürecekmiş gibi bakan karısına.
…..Ferhat; ne var ne oluyor niye bağırıyorsun ayıptır içeri gir.
-Gülbeyaz ayıptır ha senin yaptığın ayıp olmuyor da, benim bağırmam ayıp oluyor öylemi, sen benim üzerime kuma getir, sen eve kadın at senin köye neden sık sık gidip gelmelerin anlaşıldı beyefendi.
Ferhat’a konuşma sırasını vermeyen Gülbeyaz soru üstüne sorular sıralıyordu.
Ferhat neye uğradığını bilemiyordu, mahalle Gülbeyaz’ın sesinden inliyordu kapı komşuları toplanmıştı herkes Gülbeyaz’ hak vermekteydi.
Zavallı Ferhat yalnız başına kalmıştı, kimseye doğruyu anlatamıyordu Gülbeyaz’ın bağrışmaları yüzünden kimse Ferhat’ın ne dediğini anlamıyordu bile,Gülbeyaz bir yandan söyleniyordu bir yandan da haydi köye gidelim kimmiş bu kadın.
-Ferhat yahu bildiğin gibi değil Gülbeyaz sen yanlış anlıyorsun, veya anlamışsın sana doğru bilgi vermemişler seni yanlış yönlendirmişler…….
Ne evliliği senin dilin ne söylüyor Gülbeyaz sus artık halkı başıma yıkma bak senin yüzünden rezil oldum herkes bizi konuşuyor, bak Gülbeyaz bir gün babamı yoklamaya gittim sözünü ettiğin kadın kimi kimsesi olmayan zavallı biridir, dilenirken babamın evine varmış gidecek yeri olmayan kadın, babama acımış birkaç gün babama bakmış bende vardığım da, nasıl olsa senin kimsen ve gidecek yerin yok babama bak ben ihtiyacını karşılarım dedim hepsi bu kadar.
Ferhat karısını bir türlü ikna edemedi ve köye gitmeye mecbur kaldı.
Gülbeyaz köye gittikten sonra asıl kıyamet orda başladı, eve varan Gülbeyaz kadına baktı, hepten aklı başından gitti düştü bayıldı…… Ferhat olan biteni Rabiya’ya anlatmaya başladı ki Gülbeyaz ayıldı, bir Ferhat’a saldırıyor bir Rabiya’ya arada da yaşlı zavallı adama tekmeler atıyor, evin önüne çıkıp bağırıyor hey millet komşular kocam köy yerinde zina yapıyor siz Müslüman değil misiniz bu köyde olan bitene nasıl izin verirsiniz, haydi ne duruyorsunuz kocamla bu kadını taşlayın onları yaşatmayın, bu kadın akrabamız diye kendini tanıtmış aslında hiç tanımıyorum.
Kocamın akrabası olsaydı ben tanırdım, Ferhat bir yanda Gülbeyaz’ın ağzını kapatıyor bir yandan da Rabiya’ya bir şeyler anlatmaya çalışıyordu… fakat ne ahali Ferhat’ı dinliyordu nede Gülbeyaz, fitne fesatlarda gül beyazla bir oldular, eve saldırıya yeltenmek niyetinde olan köylünün halinden şüphelenen, Ferhat eve girdi. Rabiya’nın kolundan tuttuğu gibi çocuğu da kucağına aldı ve evin arka kapısından dışarı çıktı, Gülbeyaz ile köy halkı evin arkasına dolandılar peşlerine düştüler, bağırmalar küfürler havada uçuşuyordu.
Canlarını kurtarmaya çabalayan Rabiya dağa doğru yönlendi öyle koşuşturuyordular ki san ki kanatları vardı, köylü arkalarında,Gülbeyaz köylünün önünde taşlar havada çarpışıyordu, dağın yarısına gelen Ferhat ve Rabiya’nın kucağında çocukla, Rabiya bir an arkasına baktı ki kurtuluşları yok…. Dur dedi Ferhat; bunlar bizi öldürecekler kurtulamayız, yetiştiler bize can havliyle yere diz çöken Rabiya ve Ferhat el açıp….. Yaratana sığındılar başladılar dua etmeye..
Ey ALLAH’IM bu insanlar bizlere inanmıyorlar canımıza kıyacaklar onlar bizi öldürmeden sen canımızı al onlara bırakma bizi ve bu iki insan bir de küçücük çocukla o an oldukları yerde taş oldular. Arkalarında gelenlerde aynı şekilde taşa dönüştüler. Evet bu hikaye asırlardır anlatılmaktadır. –SON-
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.