- 1577 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
İLİŞEMEYEN İLİŞKİ CADILARI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İLİŞEMEYEN İLİŞKİ CADILARI
Kendine bir sıfat üstlenip herkesi ayartmaya çalışan kişilikler var yüzyıllardır. Kimileri “ben Tanrı’nın gönderdiği elçiyim”, kimileri “dünyayı kurtaracak adam benim”, kimileri de “kıyametin habercisiyim” diye dolanıyor ortalarda. Biz de inatla bizi üfleyip o gelmeyen prensimizi bize göndereceğine inandığımız üfürükçülere, bir anda iş bulmamıza neden olacağına inandığımız tütsücü, kutsal sucu adamlara, kadınlara, bir anda dünyamızı değiştireceğine inandığımız mucizevî ruhlara büyük bir bağlılıkla yaşıyoruz. İçinden çıkılmaz bir anda hemen yaslanacak bir duvar gibi karşımıza alıyoruz onları. Mevsimlere yüklediğimiz ruh değişimlerimizi bir anda birilerinin gelip bizi üfleyerek değiştirebileceğine inanıyoruz. Bir aşkın başlangıcında içtiğimiz kahve sayısı bir aşkın sonunda içtiğimiz anti depresan ilaçlarının sayısına denk geliyor neredeyse. Hep, bilinmeyene duyulan bir hasretin ve merakın esirleri olarak -ama asla Kunta Kinte asilliğinde olmadan- yaşayan insanlara dönüştük ya da hep öyleydik sanırım. “Kim ne dedi, neden dedi, o bana neden öyle dedi, nasıl der” derken hayatımızı ilişkiler konusunda hiçbir şey öğrenemeden tamamlayıp, bilinmeyen denklemi “hadi sıkıysa çöz bakalım” diyerek sonraki nesillere devredip bir pamuk, bir El Fatiha alıp gidiyoruz bu dünyadan! Herkes kendini çok şey biliyor sanıyor oysa! Gerek aşk, gerekse iş konusunda ne olursa olsun bir kez en az bir kez gitmişizdir bir falcıya, bir büyücüye ya da ne bileyim daha da abartıp, şuursuzlaşıp bir üfürükçüye… Gitmedim diyen tamamen bu kültüre ait bir yalancıdır. İstisnalar kaideyi bozar. En azından gitmeyen bir kez olsun orada burada yazan ve dünyada aynı burcu taşıyan herkesin kaderinin, bugününün aynı olacağını iddia eden burç köşelerini okumuşuzdur. Bunu bir eğlence olarak kabul ediyorum. Belki de içsel bir rahatlama. Bir umut! Bir arayış! Bir beklentinin, belirsizliğin saçma sapan ama insanı nedense rahatlatan anlatımı olarak düşünüyorum.
Bir arkadaşım bir falcıya gittiğini ve her şeyi doğru bildiğini söyledi. “O kadar gerçek ki inanamazsın. Ay gerçekten ismini yazdı kâğıda! Seni de götürmem lazım. Kadına bizim onunla sonumuz olacak mı diye sor ama!” diyeceksin dedi. Önce içimde bir ses gidelim demedi değil, dedi! Evet dedi ama sonra işte bu yazıyı yazmaya ve kendi kaderimi kendim belirlemeye karar verdim. Sorsam ne olacak ki o soruyu. Zaten buna inanmıyorsam, bundan şüphem varsa cevap bellidir. Bir de üstüne para vereceğim adamdan ayrılacağım diye öyle mi?
Varmak istediğim konunun girişi uzun sürdü. Ben ne falcılara, ne bir taşın etrafında dönen insanlara ne de bilmem ne yakıp bilmem ne suyunda yıkanınca kısmetinin açılacağına inanan insanlara dokunduruyorum. Benim direkt olarak parmağımı gözüne sokmak istediğim, hayatlarımızı sonsuz huzura nail edecek olan “İlişemeyen İlişki Cadıları!” Bu aralar daha da fazlalaştılar mı ne? O bitmek bilmeyen süslü cümlelerini kulağımıza, beynimize, gözümüze sokan o muhteşem ilişki uzmanları beni son derece agresif ve canavar bir kadın haline sokmaya başladılar. Her ne konuda uzmanlarsa bana hiçbir alanda tatmin edici olamıyorlar. En çok tartıştığımız konular bu aralar; ilişkiler, evlilikler, aldatmalar…
Evli bir erkek karısını aldatıyorsa adam hangi kadına âşık değildir? Evli adam karısına âşık değilse ve onu aldatıyorsa o aldatma işini yapan kadını da bir gün aldatma olasılığı nedir ve o aldatma işine ortak olan kadın bir gün evlenir de kocası da onu aldatırsa ve aynı acıyı o da yaşarsa ne olur? Biri ne olur bana ortaokulda ki havuz problemlerini ve lisedeki Trigonometriyi geri versin! Yalvarıyorum! Hocalarım beni affetsin, sıfır aldığım her denklemi dibine kadar çözerim bunları çözeceğime yemin ederim!
Kadın oluyor bunların çoğu. Erkek olanların arasında daha çok cinsel sorun uzmanları var. -O ciddi hastalık durumundakileri bilimsel dille bilgilendirenleri yazının tamamen dışında bırakıyorum tabii, saygıyla!-. Bir kadın konuk var programlarda, aldatılmış ya da aldatılmaya ortak… Dert yanıyor ya da derdini anlatmaya çalışıyor. Bir de son derece Avrupai havada bir başka kadın oturuyor malum kadınla muhteşem sunucunun arasında. Birine soruyorlar acı çektiniz mi diye… Sonra dönüp ilişki cadısına soruyorlar kim haklı diye. Hangi mahkemedeyiz Tanrım! Oturup saatlerce konuşuyorlar. Kadınlar ve erkekler üzerine… Evlilikler, cinsellik, ilişki, yuva, çocuk, hayat üzerine…
Konuşuyorlar da; en sağlam soru bir anda geliyor, peki uzman hanım siz evli misiniz?
Cevap: Hayır, boşandım. İki evlilik yaptım ama bunu konuşmanın yeri değil tabii. Konumuz başka!
Hangi konu? Nasıl başka? Kitaplar yazıyorlar; yok kadınların bilmem ne kuralları, erkekleri elde etmenin bilmem kaç yüz bin yolu, kadınları anlamanın ipuçları, erkekleri elde etmenin püffffffffffffffffffffffffff noktaları, vesaire vesaire vesaire… Bu artık gitgide kişisel bir rahatlamadan çıkıp ciddi ve ciddi olarak kişiyi delirtme metodu olmaya başladı. Ben daha bir tek düğme dikemeden terziyim diye ortada dolanırsam bana o iğneyi sokun!
Kevgire döndürün beni! Kazıklanıyorsunuz ey kadın, ey kutsal erkek!
Beyninizin hücrelerini sizden çalıp, üstünü de vermiyorlar. Demlenmemiş bir çayın dibe çökmemiş tanelerini yedirmeye çalışıyorlar bize. Evlilik danışılır mı? İlişki kurallı yaşanır mı? “Bak ben hesap sorulmasını, sürekli aranmayı sevmem!” “Bak en başından söyleyeyim, güvenimi kırma, beni aldatırsan seni affetmem!” N…h affetmezsin!
Kontratlarla geçmiyor mu hayatımız? Faturalar, sözleşmeler, ihaleler… Bir de kalplerinizin tapularını alın öyleyse! Üstüne izinsiz yapılanan binayı da sokun yerin dibine…
Kandırılmayın, ama önce kendinizi kandırmayın! Seviyorsanız, eşek gibi taşırsınız o yükü. Yük gibi bile gelmez. Hesap vermezsiniz zaten, kendiniz söylersiniz neredesiniz, ne yapıyorsunuz, kiminlesiniz diye. Kendiniz ararsınız günde bin defa “seni özledim” diyerek. Öyle bir dibe gidersiniz ki ayrıldığınızda acınız eğer sevginiz o kadar büyükse size tek bir kötü laf bile dedirtmez. Gömersiniz kendinizi içinize. Susarsınız. O kadar saygınız vardır ki değil bir ilişki cadısına danışmak, dostunuza bile anlatmak istemezsiniz. Hayat kitapta yazanları bilmekle, anlatmakla orantılı değil. Uygulamak, bazen hiç bilmediğin bir şeyi deneyimleyip ona kendince bir kompozisyon yazabilmektir. Lakin kimsenin hayatı kimsenin hayatıyla da denk değildir. Eğer o ilişki cadıları kazanda kaynattıkları laf salataları ile her şeyi düzeltebilselerdi ben nasıl sevişiyorsam hepiniz benim gibi sevişiyor olurdunuz. Hepimiz birbirimizle evli gibi olurduk. Akrabalık diz boyu! Aşk, meyveler, cennet gibi bir dünya… Bırakın! Hayatı da kalbinizi de o öğrendiğiniz saçmalıklardan arındırıp sahibinin kendiniz olduğunu bilerek elinizde tutun. Kimseye karşınıza geçip de size namuslu aşk, adaletli hayatı öğretmesine izin vermeyin. Benim elimden gelen sizin elinizden gelebilir. Biraz aklınız varsa onu büyütmeye bakın!
Böyle giderse hepimiz ilişki delisi olacağız. Evlenemeden, evlensek de gün yüzü görmeden bu hayatla olan kontratımızı zararla kapayıp göçüp gideceğiz.
Tozlu günlüklerinizi açın, neler yaşamışsınız, neleri görmüş geçirmişsiniz, nelerin üstesinden gelip, nelerin altında ezilmişsiniz ve bugün o gün yaptıklarınızın kaçını lehinize çevirebilmişsiniz onun formülünü bulmaya çalışın. Bu ilişemeyen ilişki cadılarını kazana atıp kalbinizin alevinde yakın! Süpürgeye binmeden de sonsuz maviliğe ulaşabilirsiniz, yeter ki alevinize inanın!
Çisel Onat©
’08 İstanbul
YORUMLAR
Saygıdeğer kalem; konuş inan çok mutlu oldum, kadınlar konuşmaz ise onların haklarını kim savunacak...Google reklamlarında bizim sitede var, biz şiir yazıyoruz adam gelip bilmem ne cinci hoca , kimi üfürükçü kimi sabuncu
kimi sucu ...Kutsal kitaplardan kaynaklar iddia ederek, pat şiirimizin üstüne girmiyor mu reklam olarak ;Blog sayfasında var...Çıldırmamak elde değil...Metafizik dünyayı hayli derin yaşadım; ama benim bu kadarından hiç olmadı haberim.Ben eşimden ayrıldım, inanın ayrılmamda bu medyum denen yüzsüzlerin de etkisi oldu, eşime çok kızdım, NEYMİŞ EFM.HİPERAKTİF RAHATSIZLIK GEÇİREN KIZIMI, OLDUĞU YERDEN GÖRDÜĞÜNÜ, TELEFONLA EŞİME SÖYLEMİŞ,
(İSTANBULDAN ANTALYAYI GÖRÜYOR ADAMDAKİ UZUN MENZİLLİ GÖZÜ GÖRÜYORMUSUN; ORDUYA RADAR HİZMETLERİNE SOKMALI ADAMI;SÖYLE DAĞDAKİ TERÖRİSTLER ŞU AN HANGİ KOORDİNATLARDA?)
BEN ONU UZAKTAN KUMANDA İLE İYİLEŞTİRİRİM DEMİŞ, BUNDAN 5 SENE ÖNCE TUTMUŞ EŞİM 900.000.000 TL. HAVALE ETMİŞ; İŞE BAK YAHU, BEN ÇOCUKLARIN DERSANE MASRAFLARINA GÜCÜM YETMİYOR, BİLİM YUVALARINA EMEK VEREN HOCALAR DERS ÜCRETİ ALAMIYORLAR BU PARAYI, ELİN OĞLU ÇIKMIŞ BİR TELEFONLA DOKUZ YÜZ MİLYONU GÖTÜRÜYOR VE HANIM DA İNANIYOR ONA; GEL DE ÇILDIRMA.
Hakkını helal et canım kardeşim, bilincine sağlık.
Ey yüce devlet, hani laik, demokratik, çağdaş Atatürk'çü Cumhuriyet???
Şaban Aktaş tarafından 10/26/2008 5:08:46 PM zamanında düzenlenmiştir.
ahahahaha
Yazar: Yazmak işi ile uğraşan kimse...
Bunların hepsine birde yazar demiyormuyuz o kadar uyuz oluyorum kendime.
Delisin sen, yarın melekler kahvesi yapalım faldan anlamam anlayan birini buluruz... söz ben soracam ona...
o kadar söylediklerin bir fincana nasıl sığıyor diye