- 1589 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Susuz Dudaklarıma Anlattır Seni
Susuz bir ölüm aldı aklımı
Kimsesiz hüznüm, yüzün…
İster sus, ister konuş
Hırçın, divane, yorgun bir güz’üm…
Ömrümü sebil etmişken zamana
Akreple yelkovan saplandı bağrıma
Düşlerin kara topraklarına sarıldım
Dünyadan usandım da
Mahşerde bile seni kuşandım
Yarım bir sözcüktü dilindeki adım
Sukut ile türkülerde kanadım
Ay düş/tü satırlarıma…
Ve ben yazdıkça tükendim kendimde
Sana çoğalarak
Kendimde azaldım…
Bilsen gözlerim ne zamandır boş… Ve ben hala yazıyorum, seni senden uzakta arayarak…
Her gün yeni baştan seni yazmaya çalışmaktır hayatımın anlamı. Her sabah birbirine aşık harfleri güneşli bir sen’e hazırlamaktır umudu giydirerek. Nice sevdaları kaybetmiş yüreğimle yazdıkça sevmek seni ve sevdikçe yazmak bitimsizce. Ayak izlerinde sürüklenen yaprak misali hayaline çarpıp kendine geri dönen bir alın yazgısına darılmak, an’a sarılmak; sevda yankısı ve belki de bir yürek yangısı gibi hislerine bağlanmak…
Alçak gönüllü yapraklarımla savrularak, her akşam sarmaş dolaş karşılamak mümkün olsaydı seni, bil ki gözlerim hep gülerdi. Senli düşleri döktükçe yanaklarıma, ıslanırdı üşümüşlüğüm… Saçlarımda filizlenen neşeli ve gülümseyen çiçeklerin gölgesinde bana yetecek kadar sen’im olmadı ki hiç benim. Yalnızlığımın cesaretinde iki dudağımın arasında sessiz öpüşlerimi büyütürken, ateşle dolaşırdın bedenimi. Neşeli kelebekler gibi gezerdin çiçekli ovalarımı, meltem kokulu yollarımı ve bereket yüzlü dağlarımı. Göklerin kubbesi gibi hep üzerimdeydi bakışların… Eylül’ü çiçeklere boyadığında meçhul bir şarkıyı giyinip, tenha dudaklarımdan öpüyordun… Biliyordum… Düş/tün… Sadece bir düş…
Ey ömrümün son bahar sevinci,
Gel… Dünyadan uzak bir sevda semtinde mis kokulu güller yetiştirelim yatağımızda. Kan revan olsa da tenimiz, sokul bana ve toprağa. Yaşama başlarken yanımda olamasan da üzülme, bak ölüme doğru giderken yanımdasın işte. Yazdığın ilk cümle olamasam da satırlarında, ne olur son şiirin olmama izin ver.
Anlatmak istiyorum seni, unutulmuş eski bir koy’a, gözyaşlarımla ıslanan kara toprağa ve en çok da sana… Harflerin anlamlarını ulu orta soyup üzerlerinden yalın ve çırılçıplak anlatmak seni. Çekinmeden her cümleye yüklerken sarhoş, orman kokulu anlamları, fazla kaçırmak sevgiyi ve her halükarda sana dönmek tatlı bir baş dönmesiyle. Hayıflanmak, sevginle sevgili olamayışıma ve inadına sevgimle ölümsüzleştirmek seni. Bu sarhoşluğu çok görüp kendime seni yasakladıkça aklımdan çıkaramamak, her sabah yoluma güller seren gözlerini.
Basmakalıp sözcüklerden uzaklaşıp ezberlemek ayak seslerini, belleğime kazımak inadına. Yüreğime emanet ettiğin her şeyi saklamak yosun kokulu kıyılarına. Usanmadan düşünmek seni. Gök kubbeye yakın bir düşte buluşmak aynı ateşten geçerek. Çatısı yıldızlardan penceresi güneşten; bahçesi hatıralarla dolu bir dünya evinde gökleri ayaklarının altına sermek… Uykusuz bir gecenin arifesinde elin elime değerken dudaklarımla karşılamak dudaklarını ve çıplak bir ayazda yorgun yüreğini yüreğime yaslamak… Dinlemek öylece yüreğine hayat olan ayak seslerimdeki tıkırtıları…
Masallarda büyüyen toprağına sadık bir göl gibi imkânsızım denize kavuşan nehirlerine. Yine de saçlarımda büyüyen buğday başaklarının yalnızlığını okşa yaralı ellerinin bereketiyle. Yahut ellerimi al ne olur tenine, benim gözlerimle bak bir kez olsun kendine… Sevdalı duruşlarının penceresinden el salla her sabah sesime. Giyin seven yüreğinin gömleğini, ilikle düğmelerini ellerimle. Sürgülü bekleyişlerimin mandallarını aç, koş gel bahar gibi seni beklediğim şehirlerine…
Ah yar, yorgun ve bezgin yılların rüzgârına kapıldım sürüklenip gidiyorum eksikliğini duyarak... Sensiz yarım kalmışlığımı alıp götürecek ölüm an’ımı bekliyorum. Yalnızlığı hecelerken kolum kanadım kırık… Yokluğunla yaman bir hüzün abanıyor kuru dallarıma –ki adı gurbet. Kimsenin bana el uzatamayacağı kadar uzak bir köşede bekliyorum gelişlerinin gölgesini. Gamlı kirpiklerimin arasında seni görüyor gelip geçen herkes ve yüreğimi okuyup bitimsiz bir sevdayı tanıyorlar. Simsiyah bir gece inerken gözlerime yıldızların arasında boyun eğiyorum kederlere… Uzadıkça uzuyor kara günüm…
Bilmiyorlar…
Yer, gök neden siyah…
Ve sen en sevgili,
Bakma öyle gözlerini süzerek
Üzerek sözlerini uzak durma ellerime
Islak saçlarımın hüznünü çözerek
Düş/e kalka susma küserek
Karanlık sulara bak göremedikçe beni
Mavileştirme sakın duyamadıkça ak
Kaybettiklerim/iz…
Yüreğimde saklı “biz”
Dilinde cümle alemin
Dokunduğumda kanarsa kalemin
Yoksa…
Yoksa sende mi beni suçlayacaksın?
Uyan sevdalı uykulardan, uyan
Uyan da son kez gözlerime bak…
Ekim 2008
Ayşegül TEZCAN
YORUMLAR
Yeter.....
Sevgi dolu bir yürekle,
Gel demen yeter.
Kalbinden diline bir sesleniş,
İstemiyorsan git demen yeter
Ben ordayım
Hayal et yeter
Sevgin bitsin, kalmasın istiyorsan
Kalbin de öldür yeter
Sen sanırmısın ki ölüm bitiştir
Sensizlik ölüm de beter
Yüreğimin için
Yüreğinle seviyorum/sevmiyorum demen yeter...
c.d.
celal demir tarafından 10/26/2008 11:48:53 AM zamanında düzenlenmiştir.
celal demir tarafından 10/26/2008 11:51:02 AM zamanında düzenlenmiştir.
uyan sevgili
odandayım
tam arkanda
gözlerimde taşıdım seni
seni sana getirdim gözlerimde
bıraktığın gibi
uyan sevgili
yastığının hemen yanına bıraktım
gözlerimi
uyan sevgili
uyan
ayakların
beyaz
yumuşak
ayakların biraz soğuk
üşüyorsun galiba
ayaklarının yanına uzandım
sardım
üşüme
uyan sevgili
uyan
odandayım
tam arkanda
uyan
muhteşem...
KUTLARIM YAZARI.