- 640 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
su yolunda inciler -1-
Adı hidrojene kazınmış ve patlaması bekelenen bir dostun sözüyle ;
“GÖKYÜZÜ’NÜN BİLE SATILIĞA ÇIKTIĞI BİR DÜNYA’YA, NEFES BAĞIMLISI OLARAK GELMEK”…
Hayatın acısı; bu, sanaydı…
Toplam harcanan tahmini kalori sadece 2000-3000 dolaylarında. Evet, okuduğunuz kadar. Bir cenin haline gelebilmesi için embriyo olarak kaleye düşmesi, insanın. Harcanan kalori ise; muhtemelen aşka yatkın bir kafayla girişilmiş, yatak genişliği bir sahanın içinde yapılan çift taraflı bir maçta güçlünün istekliye atacağı için gerekli olan enerjinin oranı. Ve sonuç ise; isteksiz bir kaza golünü, işe yaramaz bir mağlubiyet hediyesi ile çekme zorunluluğu. Tabi ki bu sadece geçici bir süre. Bu süreçte hiç biristem ve isteklilik belirtisi olmadığı gibi, içine polyana’nın kurdelesi kaçan histerik istekli bir çift olma olasılığı sadece yüzde 49. Evet tüm olasılık teorisyenleri ve hesaplayıcılarına göre bu oran böylesi bir sonucu mümkün gösterebilecek olsa da, kabul edilebilir kılmaya yetmeyecektir. Böylesi bir süreç sonunda dünya’ya gelmiş bir yaratığa, onun tüm bu olumsuzluk girdabına geç girmesi için oyalamak maksadıyla gereken tek şey ise; İSİM. Kendisi tarafından nasıl bir sonuç doğuracağı umursanmayan, herşeyi doğacaktan iyi bilen maç müsabıkları tarafından konulmuş, oyuncak bir ad. Hepsi bu, herşeyi altetmenin en basit girişgahı. Söz girişgaha gelmişken, doğum sonrasına giriş vakti geldi sanırım…
Dünya kimseye merhaba, demedi ve demeyecekte. Belki de doğumun bayramında yaşanan ve yaşanmaya devam edecek ağlama sinerjisi bundan. Görme başlangıcı, duyusal analiz sürecinin startıdır. İnsan ruhunun keşif filizi işte tam bu start ile başlar sanıyorum. Dokunma dürtüsü, koklama tabusu, tatma içsel sesleri aslında arayış girdaplarına saplanan insanın tek azlettirici nedenselidir. Duyular ve duyumsama arzuları. İçte ki bu kıvılcımının tutuşturduğu koca arayış yangınını alevlendiren ve sönmek bilmez sürükelnişe kanalize eden sadeec budur. Kendinize ait olmayan bir dünya’ ya hiçte hoş gelmemişsinizdir. Ama sakın üzülmeyin daha fazla bir isminiz ve bir siz varsınızdır. Kendinize ait olmayan, bir evrende kendiniz olmak için kendi keşfinize başlamanız ise; hayata dair teoriler üretmeniz ile başlar. “hayat, yalandır, acı, hayatın kendisidir, yalnızlık!” vb. gibi söylenceler ile kurt içinize sızmıştır. Artık vakit çok geçtir, karar vermenin eşiğinde sürüklenmeye başlayacaksınızdır. Elinizi çabuk tutmalı ve ızdırabı hafifletmelisinizdir. İki şıkkınız vardır; içinize kaçan ve yerinden memnun olan polyananın kurdelasını bir klozete bırakıp sifonu çekmek ya da gözünüzdeki ultraviyole koruyucu gözlükleri çıkarıp her şeyi monolarize etmek. Kolay olan ilkidir, gerçek yola sürükleyen ise ikincisi. Kolay boktan bir yaşam ve geç çıkarılmış işkembe istifralarına, gerçek olan acıya bağışıklığa ulaştırır. Ve son söz sizindir…
Kimse katogorize edilmemiştir. Zira hayat henüz tektir. Çocukluk çağı zihnin en kirlenen çağıdır ve tüm çocuklar oyuna sevdalıdır. Oynarken masumiyet bulaşır her çocuğa. Zaman sadecemasumiyetin saçmalığını fısıldar ve kimileride buna kanar. Büyüdükçe kirlenir dünya; bu asaparagas bir söylevdir. Kirlenen insan zihnidir. Kims ebu gerçeği deşifre edemez, ederse polyananın kurdelesikendini hissettirir ve acı insana batar. Güç ve diğer tüm metobolik hayat yortuları zihnin kurgusudur. Tıpkı; sayılar, semboller ve harflert gibi. Kolaya kaçmak tabiat gereğidir. Zira su kısa yolu seçer. Vücudunun üçte ikisi su olan bir yaratıktan da aks durum beklenmesi komedi faslıdır yaşam seneryosunun. Gülmeye ihtiyacı olanalr aksi yönde diretir. Kan her damarda kırmızıdır. Pislik satılmış gökyüzüne çıkınca bulaşır. Hidrojen ve oksijendeki uyum kör eder gözlwri, zihinler artık haz denilen dürtüyü keşfetmiştir. Seks doğar ida’dan gezegene. Maçlar bitmiş adları sevişme sahnesi olarak değiştirilmiştir. Sonuç ise hala aynıdır, istemsizi, isteksizliğe mahkum etme. Boyun kıldan ince, nasılsa sıra bir gün banada gelir diyerek yaşama atılmanın ardında yeni bir mahkum daha yaratma neticesi yatmaktadır. Hayat yinede her şeye rağmen güzeldir. Kurdeleye rağmen gaz çıkarabildikçe insan bu güzelliktende rahatsız olmayacaktır muhtemelen. İnsanlarıda sevelim elbette, anne ve babaların bile sevilmesi gereken denklemde sevgi karşıtlığı vatan hainliğinden idam gerektirmektedir.
Duy beni anne, seviyorum seni, içimdeki aidiyet eksikliği kadar.
(sözler uzar, diller söyler. Öz; zihinde çağrışacak aksisedalardadır.)
Satılıklar gezegeninde pazarcı olan kadar pazarlanan da mühimdir….
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.