YÜCE ALLÂH KORUDU..!
Memleketim olan Artvin’in Serhat İlçesi Şavşat’ta senelik iznimi geçirmiş ve dönüş hazırlıkları başlamıştı.Dönüş yakınımın dönüşü ile kesiştiğinden,beraber İstanbul’a dönüyorduk.Hopa dağının Cankurtaran bölgesinden sarp kayalıklara aşağı yuvarlandık.Her sene Cankurtaran’dan geçince,Allâh’a hamd ediyorum.
Bir yılın yorgunluğunu bir ayda atmanın heyecanı ve huzuru her halimden belli oluyordu.Temiz havası,suyu ,hormonsuz yiyeceklerin tadı damağımda kalmıştı.Ne güzel ve lezetli her şeyin organik olması,Doğup büyüdüğüm köyümün güzel insanlarını ziyaret etmem onların dualarını almam bana mutluluk veriyordu.Hele Anne ve Baba duası gözyaşlarına karışınca duyulan mutluluğu denizler mürekkep olsa yazamaz.
İznim dolmuş,ayrılık zamanı gelmişti.Otobüste yer ayırtmıştım.8 yaşındaki oğlum Fatih ile yol hazırlıklarına başlamıştık,bayağı eşyamız olmuştu.Bahçeden topladığım güzel kokulu ihlamur ve tulum peynirinin kokusu birbirine karışıyordu.
Akşam üzeri gelen misafir, yakınımız Aytekin bey’di.O da iznini bitirmiş donüş hazırlıkları yapıyormuş.Koyu sohpetten sonra asil konuya başladı."Ferhan dedi Ben Arabayı alalı 3 ay ancak oldu.Acemi olduğum için,Hopa’ya kadar gemiyle geldim.Hopa’dan sonra kendim getirdim.Ancak dönüşte gemiye vermeyeceğim.kendimede gövenemiyorum,siz benden Şöförlük konusunda tecrübelisiniz.Otobüs biletini iptal etsenizde beraber gitsek"Ben tereddüt edince yalvarmaları karşısında ikna oldum.Aytekin bey çoluk çocuğu ile gelmiş,Allâh korusun kaza geçirir ben vijdan azabı duyarım diye düşündüm.Onun için Otobüs biletini iptal ettirerek beraber çıkmaya karar verdik.
Güneşli bir sonbahar günüydü.Ağaçlar yapraklarını döküyor,dağlar beyaz elbisesini yavaş yavaş giyiyordu.Tüm yol hazırlıkları tamamlanmış,Herkesle tek tek vedalaşmış,o saf ve temiz gönüllerin dualarını almıştık.Aytekin beye"Kabul edersen İstanbul’a kadar ben götüreyim "dedim Aytekin bey"Trabzona kadar ben götüreyim ondan sonra sen götür,Yollara alışmam lazım "diye diretince kabu etmek zorunda kaldım.Ön tarafta oturarak yol boyu yardımcı olmaya çalışıyordum.Artvin’de mola vererek,Arabamıza benzin doldurup, öğle namazımızı kılarak tekrar yola devam ettik.Hopa dağına gelmiştik,bir aralık tekrar ısrar ettim Arabayı bana vermesini ama yine kabul etmedi.Cankurtaran mevkiinde Arabayı mıcıra kaptıran Aytekin bey, direksiyon hakimiyetini kaybedince aynı hızla sarp kayalıklardan aşağıya yuvarlanmaya başlamıştık,araba öne arkaya hızlı vurunca çıkardığı sesler kulaklarımızı çınlatıyor,kafamız bir aşağıya bir yukarıya deyiyordu,İnşALLÂH bir yerde durur diye Allah’a dua ediyordum,arka kapı yuvarlanırken açılmış,valizi fırlatmış kapı yine kapanmıştı,8 yaşındaki oğlum Fatih ile Aytekin beyin hanımı arka koltuktaydı,emniyet kemerlerimizi hepimiz tatmıştık,Arabanın deposu tamamen dolu olduğundan,Arabanın infilak edeceğinden endişe etmekteydim,Peygamber Efendimize(S.A.V.) Selatu selam getiriyordum.yaklaşık 200 metre yuvarlandıktan sonra kaya ile ağaca sıkışarak tekerleklerin üzerine durdu."Elhamdülillâl "diyerek kapıyı açtım.oğlum ve Aytekin beyin hanımı kanlar içinde kalmıştı.yanlız onların oturduğu cam kırılmış,yaralanmıştılar.Oğlumun kolundan tutarak çıkardım.Bir aşağıya bir yukarıya baktım.dereye inmeye yaklaşık 200 metre kalarak araba durmuştu.Ellerimi açıp "Ya Rabb! sana şükürler olsun,bizi koruduğun için adak kurbanı keseceğim"dedim.Arkadan bizi kendi arabası ile takip eden Temel bey,kazayı ilk görmüştü.Arabasını olay yerinde durdurarak,çok dik olan sarp kayalıklardan aşağıya olay yerine inebilmek için,kendini boşluğa bırakarak yuvarlana yuvarlana yanımıza indi.İlk iş olarak Akünün bağlantılarını çözdü ,arka koltukta boynu kanayan Yengesini omuzuna aldığı gibi yukarıya yola çıkarmaya koyuldu,nasıl yendiğini hala çözebilmiş değilim,çünkü yengesi Temel beyin ağırlığının iki katı idi.Bende oğlumun elinden tutarak yavaş yavaş çalılara tutunarak yukarıya doğru çıkmaya çalışıyordum,Aytekin beyin kaburga kemiği kırılmıştı.
Ana yoldan geçen tüm arabalar durmuş,kaza yerinde koşuşturma başlamıştı,mahşeri bir kalabalığı andırıyordu.vatandaşların yardımıyla ana yola çıktık,Ambulansla Hopa Devlet Hastanesine geldik.gerekli filmlerimiz çekildikten sonra,bizi Trabzon’da bulunan Üniversite Hastanesine sevk ettiler.boynumdaki ağrı şiddetini giderek artırıyordu.Memleketteki yakınlarımız kazayı duyunca araba tutmuş gelmiştiler bizleri yanlız bırakmadılar.Tekrar boyun filmi çektiler,boynumda kırık olduğu tespit edildi.Sabaha kadar sedyede ağrılar içinde kıvrandım,sabah olunca servise alırlar rahat ederim düşüncesi içerisindeydim.Nöbet değişiminden sonra gelen Doktor gerekli incelemesinden sonra,"Seni taburcu ediyorum"dedi.Ben şok geçirmiştim.Gözümün içi kanlanmış,görmede de zorluk çekmekteydim,Çıkarken dizim kanıyordu,dikiş attılar,ayakta durmaya mecalim yoktu.Her halde yatıracak yerleri yok diye düşündüm,Rizeye gelerek akrabam Efrettin beyin yanında 3 gün yatarak ve Rizedeki doktorun tavsiyesi ile Uçakla İstanbul’a döndüm.İlk iş olarak boyun temografisi için Okmeydanı SSK Hastanesine gittim.Acilden beni yatış işlemi yapılarak servise gönderdiler,Temografimi inceleyen servis Şefi" oğlum sen bir hafta nasıl ayakta kaldın,boynunda 2 kemik kırılmış,2 cm.aşağıdan kırılsaydı,olay yerinde felç vururdu,seni Allâh korumuş"dedi.başıma 6 kg.taş bağladılar,20 gün sırt üstü kımıldamadan yattım.20 günden sonra başarılı bir ameliyat ile sağlığıma kavuştum.İnsan hastalanınca sağlığın kıymetini anlıyor.Yüce Allâh’a ne kadar şükür etsem azdır.
10 yıl önce başıma gelen bu olayı hiç unutamıyor,memlekete giderken ve dönerken Hopa’nın Cankurtaran mevkiinden geçince o sarp kayalıklardan aşağıya bakmaya korkuyorum.o günleri bir kez daha yaşıyor,Yüce ALLÂH’a bizleri koruduğu için daima şükür ediyorum.İnsan kâderinde ne yazılı ise onu görecektir.Belkide insanın çile çekmesi Yaradan’ına daha çok bağlanmasına vesile olmaktadır.O saf temiz gönüllerin dualarını almak ne güzel bir duygu.Okmeydanı Hastanesi Beyin Cerrahi Servisinde görev yapmış ve yapmakta olan,Servis Şefinden hizmetlisine kadar herkese saygılar sunuyorum....Ferhan DEMİRAL