BİR AKŞAMÜSTÜ
Sıcacık bir yaz akşamı. Batan güneş öyle güzel ki...
Balkonun demirine dayanmış bir halde ne kadar durmuşum bilmem? Kim bilir neler düşünüyordum? İçerdeki bağrışmalar artık o kadar sık olmaya başlamıştı ki, çocukların sesleri evin bir parçası sanki...
İşte, evlerine dönen erkekler. Evlerin direkleri. Elleri, kolları dolu, servis arabasından lojmanın bahçesine dağılmaya başladılar. Koşarak babalarını karşılayan, paketlerini taşıyan çocukların çığlıkları yukarı kadar geldi. İçerdeki şamata durdu. Çocuklar balkona koşmuştu. Gözleri babalarını aradı.
Herkes evine girdi. Bahçe yavaş yavaş boşaldı. Akşamın karanlığı bir sis gibi etrafı sardı. Çocuklar balkondan içeri girdiler. Şimdi içerde bir sessizlik var, neden acaba?
Karşı bloklar ışıl ışıl, mutfaklar cıvıl cıvıl. Masalar dolu. Evin beyleri baş köşede. Sıcacık çorbalarının kokusunu içlerine çekip, kadınlarına sevgiyle bakıyorlar. Çocuklar neş’eli. Günün haberleri babaya anlatılıyor. Herhalde mutluluğun en yoğun olduğu zamanlar bunlar...
Nasıl da dalmışım? Kapalı perdelerin arkasını görmüş gibi... Balkonun demiri ne soğuk! Saat de ne çabuk geçmiş.
’Haydi çocuklar, yemeğe.’
Sorular aynı:
’Anne, babamız nerde? ’
’Yavrum, nerde olur, tabii hizmette! ’
’Gariphane’ koymuşlar adını. Ordakiler mi garip, evdekiler mi? Kimler geliyor, kalıyor, ne anlatıyor? Ben mi garibim, çocuklarım mı? Hizmet diyor adına. Ne güzel! Evini unutturan, sofraya çocuklarını küstüren, evin neş’esini alan, düzenini bozan, gece yarılarına kadar uzayan, uzayan, uzayan hizmet! Ama neye? Nasıl? Nerde yazıyor? Böylesine evinden, böylesine ailesinden koparan nasıl hizmet bu?
Erkek derler; evin erkeği, evin direği. Ekmek getireni. Şöyle bir görününce güven vereni... Aynı zamanda bekleneni, özleneni belki... Her gece saat birde, ikide evine gelen, çocuklarını uyurken gören, cumartesi, pazar hiç görünmeyen, hizmet aşkıyla yanan evin erkeği... Dövmesi yok, sövmesi yok... Acaba kendi de mi yok?
Evin hanımı, kendine yetmesini bileceksin sen! Ana olup çocuklarına bakacaksın sen! Otur, kendi başına yemeğini ye! Kadınsın, buna katlanacaksın. Alış artık, evin beyi hizmette. İster uyu, ister yat! Kısacık aklın bilir, istersen nâra at! Gece birde kapının zili nasıl olsa çalacak. Evin beyi huzurlu, yatağına yatacak. Cennetin kapıları ona açılacak. İsyân edip kötü söyleme, günah edersin. O hizmette, sen bir eksik eteksin.
Ağzını açma, sakın konuşma!
Yanılıp da nerdesin diye sorma sakın ha!
Evin beyi hizmette, sen işine bak!
İsyân etme, öbür dünyada olursun rahat!
Hâlenur Kor
28 Eylül 1983 / Sİvas