- 724 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İNSANIN YÜCELİĞİ
Yüceliş ve esin:
O güçlü çağlarda ozanların esinlendikleri şey nedir acaba?
İnsan üstü güçlerin cisimleşmesi mi? Yoksa sözcüklerin gizeminde saklı "Güneş Şehri"hayali mi? Veya saltanatı yıkılmaz sanılan tanrılar mı? Esin kaynağı olan...
Kim bilir; belki de Aragon adlı gemiyle Kolehise’ye "Altın Yapağını" ele geçirmeye giden
Grekli yiğitlerin umut dolu maceralarıdır,o güçlü çağların esin kaynağı.
Belki de;İason,Herekles,Orpheus ve daha nice kahramanın yeni bir yaşam istenci uğruna verdikleri savaşlardır ozanların esin kaynağı.
Rivayet edilir ki;bu savaşlar insanın kendinden tanrısallaşmayı başlatması savaşıdır. Kendini duyumsama,kendi varlığının ve yaratıcılığın bilincine ulaşma savaşıdır.Verili tanrılara ve düzenlere baş kaldırma,kendi tanrısı olma savaşıdır.Hemde en kutsal ve enbüyük savaşlar olarak bilinir o güçlü çağlarda.Çünkü insanın kendini yaratma ve kendini gerçekleştirme savaşıdır bu savaş.
O dönemde şairler,anlatıcıler,ozanlar ve ayinciler bu savaşları en güzel edebi sözlerle anlatmak için yarışırlar .İlk menkibeler,mistik tanrısal mitolojiler ve sonrasında ozanların yazdıkları efsaneler,destanlar,romansı anlatımlar bu savaşların kurgusal anlatımından başka bir şey değildir.Çünkü insan kendi yüceliğini keşfeder bu savaşta,kendi doğumunu anımsar,yaratıcılığını gürür.Coşkunsal bir var olma gerçeğini yaşar.Bazen tanrısallaşır,yaratan ve var eden olur.Bazen ölümsüz bir kahraman,bazen de yüreklerde önü alınmaz bir coşku seli haline gelerek özgürleşir,erişilmez olur.Bir ideol ve yaratıcı olur.Yaratır.İnsanı ve bütün bir toplumu ardından sürükler,özgürleştirir.
Bundan dolay kendini aşarak yükselen insan tüm çağların esin kaynağıdır.Çünkü yaratılışın gizemi, varlığın kendi özündedir.
O zaman insan nasıl ele alınmalıdır? Neden insan tüm çağların esin kaynağıdır?
Nedeni yine insanın kendisinden ve yaptıklarından aranarak bulunr.
Zira;tarihsel dönemler içinde insan ele alındığında, gelişim seyrinden oldukça grift bir karmaşa ve tezatlık görülmektedir.Önceleri "insan kendine örnek seçtiği bir insanda kendini var etme ve yüceltme eylemine yöneldi." Bu eyleminde bütün insanlığı görerek, sevmeyi ve nefreti öğrenerek insanlık yolunda ilerledi.İlerleyişi her dönem farklı devrimler, farklı uygarlıklar ve farklı gelişim seyirleri izledi.Etkinliği ve kendini var etme gerçekliği sürekli öne çıktı.İnsan her dönem yaptıklarıyla farklı biçimlerde tanımlandı.Çoğu zaman; "tarihin öznesi,bir toplumsal veya sosyal varlık" olarak oldukça güçlü ele alındı.Ancak tarih bize insanın hep iki noktada olduğunu gösterdi.
Birinci noktadaki insan;hep kendi acısını çeken insandır.Toplumsal yapılanmalar içinde aktif olamayan, sübjektif fikirlerle yönlendirilen, genel (sıradan) insan olma konumunu aşamayan insandır.Şimdinin özgününde yani günümüz somutluğuna indirgendiğinde ise;insan "kolay denetlenebilir ve yönlendirilebilir" bir nesne konumuna itilirken, bu süreçlere batıda "dizinformasyon" kavramıyla anlatılan bir "bilebile yanlış bilgilendirilme bir de bilimsel bilgiden uzak tutulma süreçleri eklenmektedir." Yani korkunç bir yanılsama ve çıkmaza itilmiştir insan.Yaşam onun için yaratıcılıktan ve üretkenlikten uzak ve boğucudur.Hiçleştirilmiş ve güdümlendirilmiş bir insan gerçeği karşımıza çıkar.Basittir,düşünsel gelişmişliği ve algılama yeteneği köreltilmiştir.Ezberci düşünsel yaratıcılıktan uzak güdülerin esiri olma konumunda tutulmuştur.Toplumsal yapılanma içinde etkisiz nötürleştirilmiş ve verili konuma getirilmiştir.
İkinci noktadaki insan ise; yüceliği ifade eder.Toplum acısını çeker ve esin kaynağı olan insandır.Çünkü yaratıcı ve kendini gerçekleştiren insandır.Kalıplaşmış sübjektif fikirlerle kendisine dayatılan düşünceleri ve kalıpları kabullenmez iradeli ve öznel konumdadır.Yüceliği kendinde arar ve kendini yaratma savaşçısıdır.Yaratıcıdır.Yaratıcılığı toplumsal eylemliliğe yönelmesinden gelir.Bir toplum eylemcisi ve toplum savaşçısıdır.
Buradan şu sonuca ulaşmak mümkündür: savaşan insan kendini aşan insandır.Doğru bir bilinç ve amaç edinmiştir.Geleneksel kalıplarda kalmak istemez hatta bunun yıkıcılığını yapar.Savaşı önce kendinde başlatır ve topluma taşır.Kendi savaşı toplumsal savaşa analık eder,yeni bir toplumsal egemenlik yaratır.Yaratıcıdır.Yaratıcılığı insan olma gerçekliğini ortaya çıkarır.
Dolayısıyla insanın yüceliği ve yaratıcılığı onun kendisine karşı savaşımından gelir. "Yücelen insan kendini mutlak yaratacak, insalsal gelişmeye mutlak cevap olacaktır." (Nietzehe)
Bu bir insalsal ülküdür.Kısacası insan "kendisi olmaktan" çıkmak zorundadır.
Şevket TEKİN